Fujifilm GFX 100s Deneyimlerim
GFX 50s ve 50R deneyimlerimden sonra şimdi de GFX 100s deneyimlerimi sizlerle paylaşmak için bilgisayarın başına geçtim. Hatırlarsanız Fujifilm son bir kaç yıl içinde kendisine yeni bir kulvar oluşturularak orta format sınıfına yeni bir soluk getirmişti. Öncesinde çoğunlukla stüdyolarda hantal bir çalışma prensibine sahip olan bu sınıfı “taşınabilir” ve “kompakt” bir seviyeye taşımak için yola çıkmıştı. Geride bıraktığımız bu birkaç yıl içinde bunu da başarmış görünüyor. Sadece fotoğrafçılıktan para kazanan insanların tercih ettiği bu sınıf artık amatörlerin de ilgisini çekmeye başladı. Bunda en büyük etken fiyat ve ebatın küçülmesi. 30-40 Bin Euro etiketiyle satılan orta format makinalar bugün 4000 USD seviyesine kadar düşmüş durumda. Bu gidişatın ilerde daha da hızlı olacağını düşünüyorum. Yani daha küçük ve daha ucuz orta format makinalar ilerde daha ulaşılabilir olacaklar.
Öne çıkan özellikler
- 102MP Arkadan aydınlatmalı CMOS 44 x 33mm orta format sensor
- IBIS ( Gövdeden 6 stop titreşim önleme)
- Sürekli çekimde saniyede 5 kare
- 10 Bit, 4K 30 FPS, Harici ekranla 12 Bit 4.2.2 RAW kayıt
- Multi-Shot ile 400 MP çekim yapabilme
- 2.36M Çözünürlükte LCD ekran
- Çift UHS-II SD kart slotu
- NP-W235 batarya ile yaklaşık 460 kare
Hem bu işten kazancını sağlayan hem de amatör ruhla fotoğraflar çeken biri olarak her ikisini de bir arada sunmaya aday olan GFX makinalar özellikle ilgimi çekiyor. Tek çantada, tek bir fotoğraf makinasıyla her ikisini de halletmek oldukça konforlu bir düşünce.
Bugüne kadar yazdığım deneyim yazılarında kullandığım fotoğraf makinaları üretim öncesi test cihazlarıydı. Ama bu defa satın alıp kullandığım bir makinayı anlatıyor olacağım. Profesyonel iş alanımızda geniş mekanlar oluşturup dekorlu fotoğraflar çekiyoruz. Bu fotoğraflar megaboard ya da bina cephesi gibi büyük alanlarda da yayınlanabiliyor. Haliyle büyük sensör ve yüksek megapiksel değerlerine ihtiyacımız olduğundan orta format makinalar kullanıyoruz.
Ekipman parkurumuza daha öncesinde GFX 50s’i dahil etmiş ve memnun kalmıştık. Ama bazı çekimlerimiz için titreşim önleme ihtiyacı ön plana çıkmıştı. Öncelikle olarak GFX 100s’in bu özelliğinin olması dikkatimizi çekti. Daha sonra da diğer özelliklerini kritik ederek bu makinayı edindik. Kısacası bu yazıda, test amacıyla edilinilen bir deneyimden ziyade hali hazırda bir aydır amaca yönelik kullanılan bir kameradan bahsediyor olacağım.
Tasarım
Fujifilm’in orta format makinaları arasında tasarımını en çok beğendiğim bu diyebilirim. Daha sportif ve alışkanlıklara daha çok hitap eden bir fotoğraf makinası. Daha derli toplu bir deneyim sunuyor. LCD ekranın açılma yönü ve şekli tam istediğim gibi. Yandan açılan LCD’lere sıcak bakamıyorum. Yön tuşları bu makina da yok. Onun yerine bu komutları joystikle halledebiliyorsunuz. Kullanırken yön tuşlarının eksik olmasından dolayı bir konfor kaybı yaşamadım. Zaten atanabilir tuş sayısı yeterli seviyede. Makinanın tutuş yerinin çıkıntısı uzun süren çekimlerde parmak ya da bileği yormuyor. Boyutları bu haliyle çoğu FF makinayla aynı seviyeye gelmiş. Bazı FF serilerinden ise daha küçük. Yani elinizdeyken tıpkı bir FF makinayla çekim yapıyormuş hissi veriyor. Bu hisse düşen ağırlığın da etkisi var. ISO ve enstantane ayarı için ayrı bir tekerlek yok. Bunun yerin PSMA kadranı eklenmiş. Elbette yine makinanın önünde ve arkasında duran çarklara ise ve enstantane atamasını yapabiliyorsunuz. Diyaframı da isterseniz objektif üzerinden, isterseniz makina üzerinden yönetebiliyorsunuz. Ben Fujifilm kullandığımdan itibaren ön tekerleğe enstantane arka tekerleğe ise ISO kısayolunu ekledim. Makinada ayrıca 6 adet custom ayarı tanımlayabileceğiniz kadran var. Ama ben bugüne kadar hiç bir makinada bu özelliği kullanmadım. Belki üşengeçlikten, belki de ihtiyaç duymadığımdan.
Makinanın ağırlığı 900 gram. DSLR Full Frame bir makina olan Nikon d850’den 105 gram daha hafifken, Canon Mark 4’den de 10 gram daha ağır. Yani ağırlık ve boyur olarak konumunun nerelerden olduğu bu örneklerle orada çıkıyor. Kendinden önceki nesil olan GFX 50s den de 20 gram daha hafif olduğunu söylemiyim.
GFX 50s ile aralarındaki boyut karşılaştırması ise fotoğrafta görüldüğü şekilde. Daha derli toplu bir tasarıma sahip olmanın yanı sıra en olarak daha küçük bir makina olarak karşımıza çıkıyor.
Üst yardımcı ekranda yer alan bilgiler ve bu bilgileri makina kapalıyken de göstermesi oldukça işlevsel. Bu ekranda klasik göstergelerin yanı sıra histogram ve dijital bir çark da seçilebiliyor.
Özetle 100s tasarımdan yönünden beni tam anlamıyla etkiledi .. XT serisi ile birlikte kullanım olarak beni yormayan ve çok çabuk adapte olduğum bir makina oldu.
Makinanın sıvıya ve toza karşı koruması yaz kış güvenle fotoğraf çekmeyi sağlıyor. Uzun süredir bu özellik çoğu Fujifilm makinada standart olarak yer alıyor.
IBIS (Titreşim Önleme)
Bu makinayı satın almaya iten önemli detayın titreşim önleme özelliğine sahip olması demiştim. Gerçi bu yeni bir özellik değil. Bundan önce GFX 100’de orta format makinalarda kullanılmaya başlanmıştı. Ama GFX 100 tasarımı bana hitap etmediğinden çok üzerinde durmamıştım o modelin. Tabi ki bu tamamen kişisel bir beğeni. Fiyat olarak daha uygun olması da etkenlerden biri. IBIS bu makinada oldukça iyi çalışıyor. Bazı lenslerde 6 stop titreşim engelleme yapabiliyor( Bu GFX 100’den yarım stop daha fazla). 1/15 hatta daha düşük enstantane değerlerinde elde çekim yapmak mümkün. BU sayede yüksek ISO’lara çıkmaya da gerek kalmadan sabit konuları daha pürüzsün çekmek mümkün hale geliyor. Titreşim önleme sadece fotoğraf çekerken değil video çekimlerinde de günümüzde olmazsa olmaz özelliklerden biri haline geldi . Bu makinayla henüz çok fazla video çekecek fırsatım olmasa da denediğim lenslerde istediğimi elde ettim. Orta formatın doğası gereği oluşan bokeh etkisiyle video çekmek oldukça keyifliydi.
Bu fotoğrafı 1/40 enstantane ve f 2.0 diyrafamla test amacıyla çektim. Araca netlik yapmıştım ama araç hareket halinde olduğu için hareket fluluğu oluşmuş haliyle. Ama arka plandaki atları croplayıp yakında baktığımızda düşük enstantene değerlerinde bile titreşim olmadığı görünüyor.
AF Performansı
GFX 50s’den farklı olarak bu makinada phase dedection olması da fark yaratan bir durum olarak göze çarpıyor. Contrast dedection sabit ve kontrollü çekimlerde yeterli iken hareketli konulara geçtiğimizde Phase dedection’un farkını hissediyorsunuz. Video çekimlerinde de kaçınılmaz olarak olması gereken bir özellik. GFX 100s de 3.76 milyon phase dedection noktası var. Sensörün her yerinden kararlı ve hızlı bir netlik yapmak mümkün hale geliyor.
Buna ilave olarak göz ve yüz tanıma özelliği neredeyse XT-4 kadar iyi çalışıyor.
Görüntü Kalitesi
Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere 100s’de detay anlamında başarılı bir sonuç veriyor. 50s kullanırken detay kabiliyetini beğeniyordum. Aynı sensör alanına 50 yerine 100 MP sığdırılmış olmasından kaynaklı kafamda soru işaretleri vardı. Acaba ISO, dinamik aralık ve detay verebilme konusunda kayıp yaşanacak mı diye merak ediyordum. Gerek DPreview test sonuçları olsun, gerekse kendi deneyimlerim olsun 50s’den daha başarılı bir performans sağladığı açıkça belli oluyor. Ama dikkatli bakmadıkça bu farkları da anlamak pek mümkün değil.
Yukardaki tavuk fotoğrafını %100 cop yaptığımda da gagasındaki ve göz etrafındaki her bir detayı berrak bir şekilde görebilmek mümkün.
Koşan at fotoğrafını ise 4000 ISO’da çektim. Açıkcası bu fotoğrafı her mecrada rahatlıkla kullanabilirim. Fotoğrafa yakından bakalım.
Üzerinde hiç işlem yapmadığım bu fotoğrafın croplu halinde ISO başarımı beni memnun etti. Bu fotoğrafa biraz noise reduction uyguladığımda ise sonuç şu şekilde oldu.
ISO’yu çok yükseklerde kullanan biri değilim ama bu mkianayla 6400 ISO’larda kullanabileceğim fotoğraflar çekeceğime eminim.
Dinamik aralık testimde de sonucu sizlerle paylaşıyorum. 1250 ISO’da çektiğim bu fotoğrafta dokuları kazanmak için Camera RAW programında gölge ve parlak alan değerleriyle oynadım. Açık ve koyu alanlardaki detayları yüksek iso da çekmemem rağmen geri kazandım. Aşağıdaki fotoğrafa herhangi bir noise reduction uygulaması yapmadım.
Şansımdan fotoğrafa çıktığım anlarda güneşi pek görmedim. Hep puslu ve kapalı havalarda çektim. Bu sayede de güneşin ya da harici flaşların etkisiyle daha keskin ya da daha canlı bir izlenim uyandıran fotoğraflar yerine daha soft fotoğraflar çekmiş oldum. Bana kalırsa bu fotoğraflardan bir izlenim oluşturmak daha doğru geliyor.
Çekim yaparken 32-64mm, 63 mm, 110 mm ve 23 mm lenslerini kullandım. Yukardaki bu manzara fotoğrafını 32-64 mm ile çektim. Tak gez lens olarak ideal bir seçenek. Ama portre ve insan çekimlerinde favori lensim olan 63 mm ve 110 mm’yi tercih ettim.
110 mm ile çektiğim bu fotoğrafa edit yaparken Fujifilm’in yeni renk profili olan Nostagic Negative seçeceğini denedim. Nostalgic Negative seçeceğini baz alarak yaptığım tonlama ile eski film tatlarının keyfini aldım. Bu profili bundan sonra da sık kullanacağım gibi geliyor.
Dramatik atmosferlerde fotoğraf çekmeyi seviyorum. 63 mm tercih ettiğim bu fotoğrafta da yüz göz tanıma özelliğini aktif netlik konusunda bir endişe yaşamadım. Böylece aynı ortamda firesiz bir çok çekim yapabildim.
Torosların eteklerindeki bulunduğum bir esnada tesadüfi şekilde önümden koşarak giden atın bu anına son anda yetişebildim. Sürpriz anlar içinde hızla ayarlarına erişebileceğiniz bir makina.
BATARYA -GÜÇ
Fujifilm tek pille 460 kare çekebileceğimizi söylüyor. Ancak gündelik çekimde bunun çok çok üzerine çıkıyor. Çekim alışkanlıklarınıza bağlı olarak 700-800 kare gibi bir ortalama tutturmak çok olası. X-T4 ile aynı bataryayı kullanıyor. Type- C çıkışı olan bir powerbank ile şarj edilebiliyor olması doğada sizi güç gereksinimi konusunda rahatlatacaktır. Powerbank tercihi ise iyi bir model ve marka olmalı. Type-C çıkışının yeterli düzeyde olması lazım. Bu arada Type- C kablosu beni rahatlatan bir geçiş oldu. X-T4 ile başlamıştı sanırım bu değişiklik. iPad ya da MacBook kullanırken çektiklerimi hafıza kartını çıkartmadan Type-C yuvasından çok hızlı aktarabiliyorum. Elinizde yüksek hızlı card reader yoksa bunu birincil seçenek olarak düşünebilirsiniz. Özellikle stüdyoda bir bataryaya bağlı çalışmak istemediğimizde de makina Type-C bağlantısı ile, içinde bulunan bataryayı hep aynı seviyede tutabiliyor. Tam gün bir timelapse çekim yapmak istediğinizde de bu seçeneği aklınızda bulundurabilirsiniz. Şu ana kadar bu makina için üretilmiş bir battery grip yok. Grip sevmeyen biri olarak bunu sorun etmedim. Grip ile makinanın boyutunu büyütmek yerine yedek batarya ile çekim yapmayı tercih ediyorum.
VİDEO
Aslında kafamda bir video planı vardı. Pandemi nedeniyle onu çekemedim. Ama fotoğraf çektiğim anlarda test amacıyla çektiğim videolardan bir derleme yaptım. Bu videoyu sadece 110 mm kullanarak çektim. Sebebi ise yağmur yağıyordu ve sadece 110 mm’nin parasoleyi yanımdaydı. Videolara 4K yükledim. Sizler de seçeneklerde 4K’yı seçmeyi unutmayın.
Çekim değerleri şu şekilde: 4K 25 FPS, 400 Mpbs, F-LOG, H-265, 10 Bit
Özellikle belirtmek isterim ki tamamı elde çekim. Gövdeden titreşim engellemenin gücünü sahnelerden görebilirsiniz. Güneşin olmadığı bir zaman diliminde çekmeme rağmen F-log görüntülerden pürüzsüz bir çıktı alabildim. Davinci programıyla renklendirme yaptım. Baskın sayılabilecek Osiris firmasının KDX lutunu kullandım. Buna rağmen renklerde ve geçişlerde bir çatlamaya rastlamadım. 100s ile video çekmenin en güzel yanlarından biri de orta format prime lenslerinin keskinliğini videolarda kullanabilmek. Profesyonel çekimler için de zaten video olarak kullandığımız bir makinanın doğada da iyi sonuçlar vermesine sevindim. Aşağıdaki videoda da F-Log görüntünün üzerine color grade yapılmış halini aşama aşama görebilirsiniz.
Beğendiklerim
- IBIS yani titreşim önleme sistemi
- Hafif ve küçük tasarım, makina hatları
- Orta format makinada yüksek kalite video çekebilmek (10 Bit, 400 Mbps)
- Fujifilm’in klasik LCD açılma şekli
- Power bank ile bataryayı şarj etme
Keşke olsa dediklerim
- Video çekiminde 4K 60 FPS
- Daha yüksek pil süresi
- Video için daha hızlı zoom lensler
Bu saydıklarımdan bağımsız olarak beğenmekle, beğenmemek arasında kaldığım bir özellik daha var. Acaba diyorum, bu güçlü yapının içinde 100 MP yerine 50 MP bir görüntü mü olsaydı diyorum. Günümüz şartlarında 50 MP bir çok alanda yeterli geliyor. Düşük megapikselde kartlar hemen dolmuyor, bilgisayarlar daha hızlı yanıt verebiliyor. Öte yandan 100 MP görüntünün baskı avantajları ve yeniden croplanabilir bir kadraj üretilmesi de bir avantaj sağlıyor. Bütün bunları yan yana koyduğumda henüz ortada duruyorum.
GFX serisi düşünenler için bence en ideal makina GFX100s. Fiyat olarak da, özellik olarak da uygun bir çizgide.
Başka bir deneyim yazısında görüşmek üzere..