Yazılar

Fujifilm GFX 100s Deneyimlerim


GFX 50s ve 50R deneyimlerimden sonra şimdi de GFX 100s deneyimlerimi sizlerle paylaşmak için bilgisayarın başına geçtim. Hatırlarsanız Fujifilm son bir kaç yıl içinde kendisine yeni bir kulvar oluşturularak orta format sınıfına yeni bir soluk getirmişti. Öncesinde çoğunlukla stüdyolarda hantal bir çalışma prensibine sahip olan bu sınıfı “taşınabilir” ve “kompakt” bir seviyeye taşımak için yola çıkmıştı. Geride bıraktığımız bu birkaç yıl içinde bunu da başarmış görünüyor. Sadece fotoğrafçılıktan para kazanan insanların tercih ettiği bu sınıf artık amatörlerin de ilgisini çekmeye başladı. Bunda en büyük etken fiyat ve ebatın küçülmesi. 30-40 Bin Euro etiketiyle satılan orta format makinalar bugün 4000 USD seviyesine kadar düşmüş durumda. Bu gidişatın ilerde daha da hızlı olacağını düşünüyorum. Yani daha küçük ve daha ucuz orta format makinalar ilerde daha ulaşılabilir olacaklar.

Öne çıkan özellikler 

  • 102MP Arkadan aydınlatmalı CMOS 44 x 33mm  orta format sensor
  • IBIS ( Gövdeden 6 stop titreşim önleme)
  • Sürekli çekimde saniyede 5 kare 
  • 10 Bit, 4K 30 FPS, Harici ekranla 12 Bit 4.2.2 RAW kayıt 
  • Multi-Shot ile 400 MP çekim yapabilme 
  • 2.36M Çözünürlükte LCD ekran 
  • Çift  UHS-II SD kart slotu
  • NP-W235 batarya ile yaklaşık  460 kare 

Fujinon GF 63 mm

Hem bu işten kazancını sağlayan hem de amatör ruhla fotoğraflar çeken biri olarak her ikisini de bir arada sunmaya aday olan GFX makinalar özellikle ilgimi çekiyor. Tek çantada, tek bir fotoğraf makinasıyla her ikisini de halletmek oldukça konforlu bir düşünce.

Fujinon GF 110 mm

Bugüne kadar yazdığım deneyim yazılarında kullandığım fotoğraf makinaları üretim öncesi test cihazlarıydı. Ama bu defa satın alıp kullandığım bir makinayı anlatıyor olacağım. Profesyonel iş alanımızda geniş mekanlar oluşturup dekorlu fotoğraflar çekiyoruz. Bu fotoğraflar megaboard ya da bina cephesi gibi büyük alanlarda da yayınlanabiliyor. Haliyle büyük sensör ve yüksek megapiksel değerlerine ihtiyacımız olduğundan orta format makinalar kullanıyoruz.

Ekipman parkurumuza daha öncesinde GFX 50s’i dahil etmiş ve memnun kalmıştık. Ama bazı çekimlerimiz için titreşim önleme ihtiyacı ön plana çıkmıştı. Öncelikle olarak GFX 100s’in bu özelliğinin olması dikkatimizi çekti. Daha sonra da diğer özelliklerini kritik ederek bu makinayı edindik. Kısacası bu yazıda, test amacıyla edilinilen bir deneyimden ziyade hali hazırda bir aydır amaca yönelik kullanılan bir kameradan bahsediyor olacağım.

Fujinon GF 23 mm

Tasarım

Fujifilm’in orta format makinaları arasında tasarımını en çok beğendiğim bu diyebilirim. Daha sportif ve alışkanlıklara daha çok hitap eden bir fotoğraf makinası. Daha derli toplu bir deneyim sunuyor. LCD ekranın açılma yönü ve şekli tam istediğim gibi. Yandan açılan LCD’lere sıcak bakamıyorum.  Yön tuşları bu makina da yok. Onun yerine bu komutları joystikle halledebiliyorsunuz. Kullanırken yön tuşlarının eksik olmasından dolayı bir konfor kaybı yaşamadım. Zaten atanabilir tuş sayısı yeterli seviyede. Makinanın tutuş yerinin çıkıntısı uzun süren çekimlerde parmak ya da bileği yormuyor. Boyutları bu haliyle çoğu FF makinayla aynı seviyeye gelmiş. Bazı FF serilerinden ise daha küçük. Yani elinizdeyken tıpkı bir FF makinayla çekim yapıyormuş hissi veriyor. Bu hisse düşen ağırlığın da etkisi var. ISO ve enstantane ayarı için ayrı bir tekerlek yok. Bunun yerin PSMA kadranı eklenmiş. Elbette yine makinanın önünde ve arkasında duran çarklara ise ve enstantane atamasını yapabiliyorsunuz. Diyaframı da isterseniz objektif üzerinden, isterseniz makina üzerinden yönetebiliyorsunuz. Ben Fujifilm kullandığımdan itibaren ön tekerleğe enstantane arka tekerleğe ise ISO kısayolunu ekledim. Makinada ayrıca 6 adet custom ayarı tanımlayabileceğiniz kadran var. Ama ben bugüne kadar hiç bir makinada bu özelliği kullanmadım. Belki üşengeçlikten, belki de ihtiyaç duymadığımdan.

Makinanın ağırlığı 900 gram. DSLR Full Frame bir makina olan Nikon d850’den 105 gram daha hafifken, Canon Mark 4’den de 10 gram daha ağır. Yani ağırlık ve boyur olarak konumunun nerelerden olduğu bu örneklerle orada çıkıyor.  Kendinden önceki nesil olan GFX 50s den de 20 gram daha hafif olduğunu söylemiyim. 

GFX 50s ile aralarındaki boyut karşılaştırması ise fotoğrafta görüldüğü şekilde. Daha derli toplu bir tasarıma sahip olmanın yanı sıra en olarak daha küçük bir makina olarak karşımıza çıkıyor. 

Üst yardımcı ekranda yer alan bilgiler ve bu bilgileri makina kapalıyken de göstermesi oldukça işlevsel. Bu ekranda klasik göstergelerin yanı sıra histogram ve dijital bir çark da seçilebiliyor. 

Özetle 100s tasarımdan yönünden beni tam anlamıyla etkiledi .. XT serisi ile birlikte kullanım olarak beni yormayan ve çok çabuk adapte olduğum bir makina oldu. 

Makinanın sıvıya ve  toza  karşı koruması yaz kış güvenle fotoğraf çekmeyi sağlıyor. Uzun süredir bu özellik çoğu Fujifilm makinada standart olarak yer alıyor. 

Fujinon GF 100 mm

IBIS (Titreşim Önleme)

Bu makinayı satın almaya iten önemli detayın titreşim önleme özelliğine sahip olması demiştim. Gerçi bu yeni bir özellik değil. Bundan önce GFX 100’de orta format makinalarda kullanılmaya başlanmıştı. Ama GFX 100 tasarımı bana hitap etmediğinden çok üzerinde durmamıştım o modelin. Tabi ki bu tamamen kişisel bir beğeni. Fiyat olarak daha uygun olması da etkenlerden biri. IBIS bu makinada oldukça iyi çalışıyor. Bazı lenslerde 6 stop titreşim engelleme yapabiliyor( Bu GFX 100’den yarım stop daha fazla).  1/15 hatta daha düşük enstantane değerlerinde elde çekim yapmak mümkün. BU sayede yüksek ISO’lara çıkmaya da gerek kalmadan sabit konuları daha pürüzsün çekmek mümkün hale geliyor. Titreşim önleme sadece fotoğraf çekerken değil video çekimlerinde de günümüzde olmazsa olmaz özelliklerden biri haline geldi . Bu makinayla henüz çok fazla video çekecek fırsatım olmasa da denediğim lenslerde istediğimi elde ettim. Orta formatın doğası gereği oluşan bokeh etkisiyle video çekmek oldukça keyifliydi.

Bu fotoğrafı 1/40 enstantane ve f 2.0 diyrafamla test amacıyla çektim. Araca netlik yapmıştım ama araç hareket halinde olduğu için hareket fluluğu oluşmuş haliyle. Ama arka plandaki atları croplayıp yakında baktığımızda  düşük enstantene değerlerinde bile titreşim olmadığı görünüyor. 

Fujinon GF 110 mm

 

 

AF Performansı

GFX 50s’den farklı olarak bu makinada phase dedection olması da fark yaratan bir durum olarak göze çarpıyor. Contrast dedection sabit ve kontrollü çekimlerde yeterli iken hareketli konulara geçtiğimizde Phase dedection’un farkını hissediyorsunuz. Video çekimlerinde de kaçınılmaz olarak olması gereken bir özellik. GFX 100s de 3.76 milyon  phase dedection noktası var. Sensörün her yerinden kararlı ve hızlı  bir netlik yapmak mümkün hale geliyor. 

Buna ilave olarak göz ve yüz tanıma özelliği neredeyse XT-4 kadar iyi çalışıyor.

Görüntü Kalitesi 

Fujinon GF 110 mm

Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere 100s’de detay anlamında başarılı bir sonuç veriyor. 50s kullanırken detay kabiliyetini beğeniyordum. Aynı sensör alanına 50 yerine 100 MP sığdırılmış olmasından kaynaklı kafamda soru işaretleri vardı. Acaba ISO, dinamik aralık ve detay verebilme konusunda kayıp yaşanacak mı diye merak ediyordum. Gerek DPreview test sonuçları olsun, gerekse kendi deneyimlerim olsun 50s’den daha başarılı bir performans sağladığı açıkça belli oluyor. Ama dikkatli bakmadıkça bu farkları da anlamak pek mümkün değil. 

Fujinon GF 110 mm


Yukardaki tavuk fotoğrafını %100 cop yaptığımda da gagasındaki ve göz etrafındaki her bir detayı berrak bir şekilde  görebilmek mümkün. 

Fujinon GF 110 mm

Koşan at fotoğrafını ise 4000 ISO’da çektim. Açıkcası bu fotoğrafı her mecrada rahatlıkla kullanabilirim. Fotoğrafa yakından bakalım.

Üzerinde hiç işlem yapmadığım bu fotoğrafın croplu halinde ISO başarımı beni memnun etti. Bu fotoğrafa biraz noise reduction uyguladığımda ise sonuç şu şekilde oldu. 

ISO’yu çok yükseklerde kullanan biri değilim ama bu mkianayla 6400 ISO’larda kullanabileceğim fotoğraflar çekeceğime eminim. 

1250 ISO F:2.0 110 mm

Dinamik aralık testimde de sonucu sizlerle paylaşıyorum. 1250 ISO’da çektiğim bu fotoğrafta dokuları kazanmak için Camera RAW programında gölge ve parlak alan değerleriyle oynadım. Açık ve koyu alanlardaki detayları yüksek iso da çekmemem rağmen geri kazandım. Aşağıdaki fotoğrafa herhangi bir noise reduction uygulaması yapmadım. 

Şansımdan fotoğrafa çıktığım anlarda güneşi pek görmedim. Hep puslu ve kapalı havalarda çektim. Bu sayede de  güneşin ya da harici flaşların etkisiyle daha keskin ya da daha canlı bir izlenim uyandıran fotoğraflar yerine daha soft fotoğraflar çekmiş oldum. Bana kalırsa bu fotoğraflardan bir izlenim oluşturmak daha doğru geliyor. 

Fujinon GF 110 mm

Fujinon GF 32-64 mm

Çekim yaparken  32-64mm, 63 mm, 110 mm ve 23 mm lenslerini  kullandım. Yukardaki bu manzara fotoğrafını 32-64 mm  ile çektim.  Tak gez lens olarak ideal bir seçenek. Ama portre ve insan çekimlerinde favori lensim olan 63 mm ve 110 mm’yi tercih ettim. 

Fujinon GF 110 mm

110 mm ile çektiğim bu fotoğrafa edit yaparken Fujifilm’in yeni renk profili olan Nostagic Negative seçeceğini denedim.  Nostalgic Negative seçeceğini baz alarak yaptığım tonlama ile eski film tatlarının keyfini aldım. Bu profili bundan sonra da sık kullanacağım gibi geliyor. 

Fujinon GF 63 mm

Dramatik atmosferlerde fotoğraf çekmeyi seviyorum. 63 mm tercih ettiğim bu fotoğrafta da yüz göz tanıma özelliğini aktif netlik konusunda bir endişe yaşamadım. Böylece aynı ortamda firesiz bir çok çekim yapabildim. 

Fujinon GF 23 mm

Torosların eteklerindeki bulunduğum bir esnada tesadüfi şekilde önümden koşarak giden atın bu anına son anda yetişebildim. Sürpriz anlar içinde hızla ayarlarına erişebileceğiniz bir makina.

BATARYA -GÜÇ

Fujifilm tek pille 460 kare çekebileceğimizi söylüyor. Ancak gündelik çekimde bunun çok çok üzerine çıkıyor. Çekim alışkanlıklarınıza bağlı olarak 700-800 kare gibi bir ortalama tutturmak çok olası. X-T4 ile aynı bataryayı kullanıyor.  Type- C çıkışı olan bir powerbank ile şarj edilebiliyor olması doğada sizi güç gereksinimi konusunda rahatlatacaktır. Powerbank tercihi ise iyi bir model ve marka olmalı. Type-C çıkışının yeterli düzeyde olması lazım. Bu arada Type- C kablosu beni rahatlatan bir geçiş oldu. X-T4 ile başlamıştı sanırım bu değişiklik. iPad ya da MacBook kullanırken çektiklerimi hafıza kartını çıkartmadan Type-C yuvasından çok hızlı aktarabiliyorum.  Elinizde yüksek hızlı card reader yoksa bunu birincil seçenek olarak  düşünebilirsiniz. Özellikle stüdyoda bir bataryaya bağlı çalışmak istemediğimizde de makina Type-C bağlantısı ile, içinde bulunan bataryayı hep aynı seviyede tutabiliyor. Tam gün bir timelapse çekim yapmak istediğinizde de bu seçeneği aklınızda bulundurabilirsiniz. Şu ana kadar bu makina için üretilmiş bir battery grip yok. Grip sevmeyen biri olarak bunu sorun etmedim. Grip ile makinanın boyutunu büyütmek yerine yedek batarya ile çekim yapmayı tercih ediyorum. 

 

VİDEO

 

Aslında kafamda bir video planı vardı. Pandemi nedeniyle onu çekemedim. Ama fotoğraf çektiğim anlarda test amacıyla çektiğim videolardan bir derleme yaptım. Bu videoyu sadece 110 mm kullanarak çektim. Sebebi ise yağmur yağıyordu ve sadece 110 mm’nin parasoleyi yanımdaydı. Videolara 4K yükledim. Sizler de seçeneklerde 4K’yı seçmeyi unutmayın. 

Çekim değerleri şu şekilde: 4K 25 FPS, 400 Mpbs, F-LOG, H-265, 10 Bit

Özellikle belirtmek isterim ki tamamı elde çekim. Gövdeden titreşim engellemenin gücünü sahnelerden görebilirsiniz. Güneşin olmadığı bir zaman diliminde çekmeme rağmen F-log görüntülerden pürüzsüz bir çıktı alabildim. Davinci programıyla renklendirme yaptım. Baskın sayılabilecek Osiris firmasının KDX lutunu kullandım. Buna rağmen renklerde ve geçişlerde bir çatlamaya rastlamadım. 100s ile video çekmenin en güzel yanlarından biri de  orta format prime lenslerinin keskinliğini videolarda kullanabilmek. Profesyonel çekimler için de zaten video olarak kullandığımız bir makinanın doğada da iyi sonuçlar vermesine sevindim. Aşağıdaki videoda da F-Log görüntünün üzerine color grade yapılmış halini aşama aşama görebilirsiniz. 

Beğendiklerim

  • IBIS yani titreşim önleme sistemi 
  • Hafif ve küçük tasarım, makina hatları 
  • Orta format makinada yüksek kalite video çekebilmek (10 Bit, 400 Mbps)
  • Fujifilm’in klasik LCD açılma şekli
  • Power bank ile bataryayı şarj etme 

Keşke olsa dediklerim 

  • Video çekiminde 4K 60 FPS
  • Daha yüksek pil süresi
  • Video için daha hızlı zoom lensler

Bu saydıklarımdan bağımsız olarak beğenmekle, beğenmemek arasında kaldığım bir özellik daha var. Acaba diyorum, bu güçlü yapının içinde 100 MP yerine 50 MP bir görüntü mü olsaydı diyorum. Günümüz şartlarında 50 MP bir çok alanda yeterli geliyor. Düşük megapikselde  kartlar hemen dolmuyor, bilgisayarlar daha hızlı yanıt verebiliyor. Öte yandan 100 MP görüntünün baskı avantajları ve yeniden croplanabilir bir kadraj üretilmesi de bir avantaj sağlıyor. Bütün bunları yan yana koyduğumda henüz ortada duruyorum. 

GFX serisi düşünenler için bence en ideal makina GFX100s. Fiyat olarak da, özellik olarak da uygun bir çizgide. 

Başka bir deneyim yazısında görüşmek üzere.. 

Fujinon GF 23 mm

 

Fujinon GF 32-64 mm

 

Fujinon GF 23 mm

Fujifilm X-T4 İlk İzlenimlerim

Aslında ben de dahil çoğu kimse X-T4’ün bu kadar erken geleceğini tahmin etmiyordu. Çünkü Fujifilm genel olarak X-T serisini iki yıl da bir güncelliyordu. X-T3’ün üzerinden iki yıl geçmemesine rağmen X-T4’ün duyurusu yapıldı ve bugünlerde de satışa çıktı. Her X-T serisinde olduğu gibi bu fotoğraf makinasında da ilk izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. X-T4 ile video üzerine çalışmalar yaparak test etmek istiyordum. Ancak tüm dünyada etkisini gösteren salgın nedeniyle  bu pek mümkün olmadı. Çekim yapmak istediğim yerler başta olmak üzere bir çok yerde kısıtlamalar meydana geldi. X-T4 ile baş başa geçirdiğim zaman çok olmasına rağmen onu sahada pek deneyimleyemedim. Ama yine de bazı çıkarımlar oldu. Toplamda makinayı birkaç saat ancak kullanabildim. Buradaki paylaşımlarım da o esnada yaklayabildiklerimden oluşuyor. İnsanlar içerde, atlar ise uzaktaydı. Tavukların başrolde olduğu bir dakikalık videoda 10 kat yavaşlatma seçeceğinin etkisini gözlemleyebilirsiniz. F-LOG çekilip sonradan lut eklendi.

Videoda 50-140 ve 56 mm lensi birlikte kullandım. Çoğunlukla AFS olarak çekim yaptım.

X-T4’ü donanım ve yazılım olarak iki ayrı kategoride değerlendirmek istiyorum. Öncelikle donanımdan başlayalım.

DONANIM

  • Görüntü sabitleme özelliği (IBIS)
  • Kapasitesi artan yeni pil sistemi
  • LCD’de ki tasarım değişikliği (flexy)
  • Yeni perde sistemi
  • Fotoğraf ve Video ayrımı için yeni çark (Still&Movie)

Bunlar öne çıkan donanım yenilikleri. Vizör lastiği, grip çıkıntısı gibi başkaca küçük tasarımsal  yenilikler de var ama öne çıkanlar bu yazdıklarım. Yeni bir işlemci ve yeni bir sensör yok. X-T3’deki sensör ve işlemci kullanılıyor. Ancak Auto Focus başta olmak üzere her parametrede iyileştirmeler söz konusu. Bütün bu iyileştirmeler bir tarafa, IBIS bir tarafa. Çünkü yeni bir Fujifilm fotoğraf makinası alacağınız zaman X-T3 ile X-T4 arasında kararsız kaldığınız da belirleyici olarak asıl etken görüntü sabitleme olacaktır. Diğer iyileştirmeler IBIS’den sonra gelecektir.   Fujifilm daha çok lensler üzerinden görüntü sabitleme stratejisi uyguluyordu. Ancak kullanıcılardan gelen talepler neticesinde gövde üzerinde de bunu artık standart haline getirecek gibi görünüyor. Daha önce X-H1 ile IBIS’i gövde üzerinde kullanmıştı. Ama IBIS donanımı büyük olduğu için makinayı da büyütmüştü. Şu anki kullanılan sistem fotoğraf makinasının boyutlarında anlamlı bir değişikliğe yol açmamış. Hemen hemen X-T3 ile benzer bir ergonomi sunuyor. IBIS bana göre oldukça geç kalınmış bir iyileştirme. 6.5 stop görüntü sabitleme sunan bir donanımı oldukça küçük ebatlarda sensöre entegre etmekten kaynaklı bir gecikme olduğu söyleniyor. Anladığım kadarıyla Fujifilm fotoğraf makinasının boyutlarını büyütmek istemiyor. Çünkü aynasız makinaları tercih eden insanlar için hala en önemli öncelik küçük boyutlarda olmaları.

Fujifilm X-T4

IBIS etkili  çalışıyor mu?  Bu yazıyı okumadan önce ya da okuduktan sonra muhtemelen YouTube üzerinde birçok karşılaştırmalı IBIS videolarına bakacak ve X-T4’ün gerçekten de harika bir sabitleme sunduğuna şahit olacaksınız. Sadece video çekerken değil fotoğraf çekerken de ciddi bir konfor yaratacak. 1 saniyede bile elde çekimler yapılabileceğini  göreceksiniz. En önemlisi de sabit odaklı lensleri 6.5 stop gibi iddialı  bir sabitleme yeteneği ile kullanabileceksiniz. Fujifilm’e ait  29 lensin 18’ini 6.5 stop, geri kalanında ise 5 stop olarak bir performans gösterecek. X-T4 ün en önemli özelliği bu olmasına rağmen sizlerle paylaşabilecek çekimlerim olmadı. Bu özelliği test etmek için farklı bir kurgu düşünüyordum. Ama sosyal mesafe kaynaklı nedenlerden dolayı bunu gerçekleştiremedim. Aşağıdaki videoda 23 mm 1.4 ile yatıyım 15 saniyelik takibi izleyebilirsiniz. Bana oldukça tatminkar geldi. Siz de yorumlarınızı aşağıya ekleyebilirsiniz.

X-T4 ile yürüyerek video çekilebilir mi?  Bir gimbal gibi pürüzsüz olmadığını söyleyebilirim. Ama kontrollü adım atarak doğal bir takip yapılabilir. Projelerinizde kullanacağınız 5-10 saniyelik takip sahneleri için yeterli olacaktır. Ama daha uzun pürüzsüz takipler için gimbal gerekecektir. Ben gimbal kullanmayı pek tercih etmiyorum. X-T4 bana tek başına yetecektir. Projelerinde uzun planlarlar kullanmayanlar için gayet tatmin edici sonuçlar veriyor.  Bu arada videoyu daha da stabil yapmak için DIS yani  “dijital görüntü sabitleme” isimli bir özellik daha var. Donanımsal olarak yapılan sabitlemeyi eş zamanlı görüntüyü kırparak daha da pürüzsüz hale getiriyor. Bu özellik kullanıldığında görüntü biraz kırpılıyor. Hareketli takipler için kullanılabilir.

Performansı doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen bir diğer donanımsal yenilik ise batarya. Hem tasarım olarak hem de kapasite olarak farklılıklar var. 600 kareye kadar kadar fotoğraf çekilebiliyor. Daha uzun video kayıtları yapılabiliyor.

Fujifilm X-T4

X-T3 ve önceki serilerin en çok sevdiğim yanlarından biri LCD tasarımı idi. X-T4’de yapılan ve her yere dönen LCD pek hoşuma gitmedi. Görüntü sabitlemenin gelmesiyle birlikte, yotuberlar hareket halinde kendilerini de çekebilecek artık. Kamerada nasıl çıktıklarını da dönen LCD’den kontrol edebilecek. Fotoğrafçı ve videocular için ise ne kadar etkilidir bilemiyorum. Eski LCD ile ben tek harekette aşağıdan, yukardan çekimlerimi kontrol edebiliyordum. Şimdi en az  3 hareket yapmam gerekiyor. Ekranı çıkart, sola yatır, aşağı ya da yukarı çevir. Önceki LCD mekanizmanın ince yapısı da çok karizmatik duruyordu. Şimdiki biraz kutu gibi görünüyor. Aynı zamanda bel hizası gibi çekimlerde makinanın yanında bir de ekran olması iki şeyi taşıyor gibi hissettiriyor. Yürüyerek yaptığım takip sahneli video çekimlerinde ben makina kayışını gerdirerek çekim yaparım. Böylece daha stabil bir sonuç elde ederim. Yine aynı şeyi yapmak istedim  ama ekran yanda olduğu için kayış ekranı kapattı. LCD tasarımı çekim konforumu oldukça düşürdü. Muhtemelen bazı kişiler bu tasarımı eskisine göre daha çok sevecektir. Çoğunluğun ise benim gibi düşüneceğini sanıyorum. Gerçi X-T serisi için yeni olan bu tasarım aslında çok eski bir tasarım. Bana 10 yıl önceki giriş seviyesi DSLR makinalarını hatırlatıyor. T1,T2 ve T3 bence oldukça yenilikçiydi. Yeni LCD’nin makina arkasında ekranı göstermeyecek şekilde ters kapanması  çizilme ve darbe kaynaklı olabilecek arızaları önlemiş oluyor. Bunu bir avantaj olarak söyleyebilirim.

Fujifilm X-T4

Yeni perde sistemi ile birlikte daha hızlı, daha sessiz ve daha uzun ömürlü çekimler yapmak mümkün hale geldi.  Birçok kişi uç hızlarda ve yoğunlukta çekim yapmayacağı için perde sisteminin yeniliğini hissetmeyecektir.

Still & Movie Çarkı ile fotoğraf ve video olarak makinanın  ikiye ayrılması iyi düşünülmüş. Önceden menüler, butonlar biraz daha komplikeydi. Bu yeni ayrım düğmesiyle net bir şekilde ayrım gerçekleşiyor. Menüler değişiyor. Başka bir ifadeyle,  X-T4 hem fotoğraf hem de video kamerası değil. İstenildiğinde video kamera , istenildiğinde fotoğraf makinası. Bir cihaz içinde iki kamera.

X-T4’de hoparlör çıkış yeri bulunmuyor. Bunun yerine USB-C’den bir adaptör yardımı ile çıkış alabiliyorsunuz. Benim açımdan kayda değer bir kayıp sayılmaz bu. Bugüne kadar hiç bir çekimde kulaklık kullanmadım. Ses ile ilgili hassas çekimler yapan kişiler ise bu adaptörle işlerini rahat görebilirler. Yine bataryayı makina üzerinden şarj etmek mümkün. Extra grip ile 3 bataryayı aynı anda makina üzerinden şarj etme olanağından da bir yenilik olarak bahsedebiliriz.

Fujifilm X-T4

X-T3 tüm dünyada video kalitesi ile ses getiren bir makina olmuştu. Ülkemizde de aynı şekilde  çoğu profesyonel ya da amatör X-T3 ile fujifilm kullanmaya başlamıştı. Videodaki yüksek kalite seçeneklerine IBIS’in ekleniyor olması bir çok kullanıcıyı cezbedecektir. Bu yüzden X-T4 kendini anlatırken x-T3 kadar yorulmayacak ve kısa sürede en çok tercih edilen kameralaran birisi olacak.

Fujifilm X-T4

YAZILIM (öne çıkanlar) 

  • Videoda 10 kat yavaşlatma seçeceği (240 FPS)
  • F-Log izleme asistanı
  • Yeni film benzetimi modu (Eterna Bleach Bypass)
  • AF hızı 0.02 saniyeden daha düşük
  • Düşük ışıkta artan  AF başarısı
  • HDR modu

Bu yazıklarımdan beni ilgilendirenler 240 FPS ve F-log izlencesi. Ayrıca  jpeg çekenler için birçok yeni ayar eklenmiş. Renk ve tonlar için daha hassas ve ilave seçenekler getirilmiş. RAW çekenler için ise yeni bir sıkıştırılmış format eklenmiş. Sevilen classic negative film benzetimi de X-T4’e eklenmiş.

Fujifilm X-T4

Özetle;

X-T3 tasarımını, LCD nedeniyle X-T4’den daha çok seviyorum. Fakat IBIS daha baskın geliyor. Fotoğraf çekerken alacakaranlıkta, loş ışıkta 1 saniyelik bir enstantane değeriyle çekim yapmak daha avantajlı. Hangi lensimde OIS olup olmadığını düşünmeksizin hareket etmek de özgürlük sağlayacaktır. Özellikle prime lensleri video çekimlerinde kullanmak oldukça keyifliydi. Fotoğrafta sık kullandığım 16-55 lensi, video çekerken de kullanmak çok iyi olacak.  X-T2 ve X-H1 sahibi olup da daha iyi video çekmek için makinalarını güncellemek isteyenler için X-T4 iyi bir seçenek. X-T3 sahipleri ise makinalarını henüz yeni almışlardı. Psikolojik olarak bir eksiklik duygusu yaşayanlar olacaktır. Ama eğer ki OIS’li bir lensiniz varsa ve ara sıra video çekiyorsanız bence bir eksiklik yaşamınıza gerek yok. Çünkü video ve fotoğraf kalitesi aynı. Sadece çekim konforunda değişiklikler var. Bu da sizin tercihinize kalmış.

Fujifilm X-T3 İlk İzlenimlerim

X-T1, X-T2 ve nihayet X-T3.. Fujifilm’in en yoğun kullandığım serisinin yeni makinasını da henüz duyurulmadan önce deneyimleme şansı buldum. Makina birkaç haftadır bendeydi. Aslında daha uzun bir süre inceleme yapacaktım ama makina tahmin edilenden önce duyurulunca ben de ilk izlenimlerimi sizlerle erken paylaşmak istedim. Test için gelen bu makina’nın RAW çekimlerini açacağım bir program olmadığı için yazımda Jpeg fotoğraflara yer vereceğim. İncelemeyi yaparken çok özel birşey yapmadım. Daha önce nasıl çekiyorsam, nerede çekiyorsam yine aynı şekilde çektim. Bu sayede makinayı kendi çekimlerim için daha iyi yorumlayabildim.

Yazıya başlamadan önce isterseniz Fujifilm X-T3 ile çektiğim “yakınlar” isimli videoyu izleyebilirsiniz.. Yüksek kalitede izlemek  için 1080p seçmeyi unutmayın

Fotoğraf ya da video tarafında konuşacaklarımıza başlamadan önce tasarım ve işlevsel yeniliklerleri ile başlayalım.

Tasarım

Zaten klasik görünüm felsefesiyle yola çıkan bir tasarımın her yıl değişmesi beklenen bir durum değil. Eğer fotoğraf makinalarında klasik görünümü tercih ediyorsanız onun zamanla modern çizgilere sahip olmasını ya da tam tersi daha eski görünümlere doğru uyarlanmasını istemezsiniz. Ne zaman ki teknolojik bazı yapısal yenilikler artık makinanın değişmesi gerektiğini zorunlu kılar o zaman değişebilir. Ya da kullanıcılar mevcut tasarımı banal bulmaya başlarsa o zaman da piyasa şartları gereği tedavülden kalkar ve yerini yeni bir tasarıma bırakır. X-T serisi klasik çizgilere sahip ve her yeni modelde de bu çizgiyi devam ettiriyor. Muhtemelen ilerde çıkacak X-T4’de X-T5’de ufak güncellemeler dışında aynı tasarıma sahip olacaktır. X-T3’ü elinizde tuttuğunuzda X-T2 ile birebir ayı hissiyatı yaşayacaksınız. Bazı butonların sertleşmesi, bazı çıkıntıların artması ve kadranların küçülmesi dışında tasarımsal bir değişikliğe gidilmemiş. Her buton bir önceki model olan X-T2 ile aynı yerinde. Bu aynı seri üzerinde alışkanlık kazananlar için bir kolaylık olacaktır. X-T serisinin tasarımı benim en sevdiğim ve en kullanıcı dostu tasarıma sahip. Sonrasında ise X100F tasarımını beğeniyorum. X-T3 gümüş ve siyah olarak satışa çıkıyor. Gümüş tasarım daha retro bir hissiyat verse de ben siyah olanını tercih ediyorum.

Nihayet bu model de dokunmatik ekrana yer verilmiş. Tıpkı Apple gibi Fujifilm’inde böyle lafı bile edilmeyecek ufak meseleler karşısında tutucu bir tarafı var 🙂 5-6 yıl önce piyasada yer alan bu teknolojiyi ancak şimdi bu seriye kazandırıyor. Nihayet dedim ama bu birkaç haftalık sürede kullandın mı diye sorarsanız cevabım hayır olacaktır. Alışkanlıklar kolay değişmiyor. İlk defa X-T serisine sahip olacak biri dokunmatik ekranı sürekli ve anında kullanacakken eski kullanıcılar bu yeniliğe üvey evlat muaemelesi yapacaktır diye tahmin ediyorum. Oysaki GFX kullanırken çoğu işlemimi dokunmatik ekrandan yapıyordum. Dokunmatik ekranı en çok da tripod üzerinde kullanacak gibi duruyorum. Elde çekimlerde burnum dokunmatik ekrana değiyor ve netleme noktasını değiştiriyor. Bu yüzden hemen geri kapatıyorum bu işlevi. Tripodla çekim dışında çekilen fotoğrafları izlemek için de konfor ve hız sağlayacaktır. Ama şimdilik şurda dursun diyorum. Bununla birlikte dokunmatik ekrana sağa sola ya da yukarı aşağı kaydırarak bazı kısayollara ulaşabiliyorsunuz. Örneğin ben teraziyi görmek istediğimde bu kısayolu kullanıyorum.

X-T3’ün tasarımda ben ne isterdim? X-H1 de olan üst ekranın olmasını isterdim. O kadar büyük olmasa da çeşitli durumları gösteren küçük bir ekran fena olmazdı. Uzun süreli video çekimlerinde parmaklarım hafif acıyacak kadar yanlış bir pozisyonda kalıyor. X-T3’ün sağ tarafında X-H1 kadar çıkıntı olmaması buna neden oluyor. Fotoğraf için sorun değil ama video çekerken problem yaratıyor. Muhtemelen grip ile daha iyi bir tutuş olacaktır. Ama onu henüz denemedim. Zaten video çekecekseniz pil sorunu yaşamamak için grip ile çekmek gerekiyor. Kendi çekimlerimde ise zaten çok uzun planlarım olmuyor. Maksimum 10 saniyelik görüntüler planlıyorum.

Daha önceki modelde olmayan kulaklık girişi X-T3e’konulmuş. Böylece mikrofonlu çekimlerde sesi kontrol edebileceksiniz. Gayet de iyi olmuş. Kulaklık takmak için grip bulundurma zorunluluğu olmayacak artık.

USB-C bağlantısı, mikrofon girişi ve dokunmatik ekran bu tasarımın yenilikleri olarak göze çarpıyor. Yine UHS-II destekli çift hafıza kartı bu makinada da bulunuyor.

Özetlemek gerekirse bu tasarımı seviyorum. En çok da diyaframı objektiften değiştirmeyi..

Her yeni makinayı denediğimde karşıma çıkan ve her defasında nereden düzelteceğimi o an anda tam da bilemediğim “sayaçlarınız doldu” uyarısı X-T3’de de çekimin ortasında karşıma çıktı ve yeni çekime izin vermedi. Makina menüsünün kuytularındaki “yeniden” ve “devamlı” seçeneklerinden “yeniden” olanını tercih etmek gerekiyormuş. Keşke bu bu seçenek default olarak gelse de her seferinde gerilmesem ve ne anlama geldiğini çözebilsem 🙂

Hız

Daha önceki inceleme yazılarımın birinde bu hız konusunda daha ne yapılacak ki demişliğim var. Benim hızım sanırım makina hızlarının gerisinde olmalı ki o yüzden böyle bir ifade kullandım. Çünkü X-T2’nin hızından gayet memnundum ve tam kapasitede de hiçbir zaman kullanmadım. Elbette bu başlıktaki hızdan kastım sadece saniyedeki çekim sayısı değil.

-Buffer hızı
-Karta yazım hızı
-Sürekli netleme hızı
-İşlemci hızı

Hız demek aslında kalite ve kararlılık demek. Bazen ben de bu bağlamdan uzaklaşarak havalı seri deklanşör sesi” gibi değerlendiriyorum hız konusunu (şıkşıkşıkşıkşıkşık… vay be hıza bak:). Aslında hızlı bir işlemciniz varsa daha çok dataya sahip bir video parçasını elde edip sonrasında bu esnek görüntüyle daha uç değerlerde oynayabiliyorsunuz. Siz o videoyu çok sakin çekseniz bile içerde bir şeylerin hızlı olması gerekiyor ki kaliteli sonucu verebilsin. Peki bir video çekerken o kadar yüksek değerlere ihtiyacımız var mı? Sinematik tonlamalar, özel prodüksiyonlar için gerekiyor. Ama anı kaydetmekse derdiniz değerleri düşükte tutabilirsiniz.

Yeni “X Proccesor 4” işlemcinin hızını işlem yaptığınız her an hissedebiliyorsunuz. Netleme süresi, karta yazım hızı da hiç bir kullanıcıyı yarı yolda bırakmayacak gibi duruyor. X-T2’deki 325 Af noktası, X-T3’de 425’e çıkarılmış. Tam ekrana yayılan faz algılamalı netlik noktaları hata yapmayı epey zorlaştırıyor. Güvende hissettiriyor.

X-T3 saniyede 11 kare, elektronik shutter da ise 20, spor modda ise saniyede 30 kare verebiliyor. İlk defa X-T3’de yer alan spor modu ile makina croplu bir moda geçerek saniyedeki çekim sayısını arttırıyor. Hız gerektiren sportif durumlar için seri çekimler arasındaki ekran kararmasını da (blackout) engellemiş oluyor.

Yüz ve göz tanıma algoritması hiç olmadığı kadar güzel ve kararlı çalışıyor. Özellikle vlog çekenler, röportaj yapanlar için faydalı olacaktır.

Fotoğraf Kalitesi

Dediğim gibi henüz Jpeg sonuçları sizlerle paylaşıyorum. Fotoğraf edit programları RAW desteğini duyurduğunda daha iyi gözlem yapabiliyor olacağım. ISO değeri jpeg çıktılarda 160’dan başlıyor. RAW çektiğiniz de 80 ISO’da çekim yapmak mümkün. Makinanın yüksek ISO performansını denemedim. JPEG çekmeyi sevmiyor olmamın da bununla ilgisi var. Çok fazla fotoğraf çekmedim ama çektiklerimi de ETERNA renk profilinde çektim. Daha yumuşak ve doğal sonuçlar verdiğinden o şekilde çektim. Jpeg üzerinde sonradan bir işlem yapacaksam ETERNA’nın bu derinliğinden yararlanmak istedim. X-T3 26 MP bir çözünürlükle geliyor. Bu çok önemsediğim bir durum olmadı. 24 mp’de idealdi benim için. Dinamik aralık tarafında iyileştirmeler yapıldığı da söyleniyor. Bunu video çekerken hissettim ama fotoğraf çekerken RAW sonuçlarını göremediğim için gözlemleme şansım olmadı. Neticede yeni bir sensörün avantajları elbette olacaktır. X Trans CMOS 4 olarak adlandırılan yeni sensör bir öncekinden her konuda az da olsa iyi olmak durumunda. (Jpeg formatında fotograf düzenelerken bile dinamik aralığının yükselmiş olduğunu hissettim)

Video Kalitesi

Önce parametrelerine bir bakalım..

– 4K 60 FPS
– FHD 120 FPS
– 10 Bit 4.2.0 dahili kayıt (h-264)
– 10 Bit 4.2.2 harici kayıt (H-265)
– Zebra modu
– Genişletilmiş video menüsü
– 4K’da 400 mbps, FHD’de 200 mbps’ye kadar bitrate
– F-log
– Eterna Profili
– Mikrofon Girişi
– Kulaklık Girişi
– İki farklı codec seçeneği (long -All in)

Bu parametrelerden sonra video tarafında ciddi iyileştirmelerin olduğunu anlıyoruz.

Hemen şunu söyleyim. Video konusunda çekerken de sonrasında işlerken de X-T2 ile arasında ciddi bir fark gördüm. Üstelik 8 bit seçeneğinde çekiyor olmama rağmen bunu deneyimledim.

4K 60 FPS seçeneği ben hariç çoğu kişinin beklediği bir özellikti. Bu sayede 4K da daha akıcı, yavaşlatılmış görüntüye izin veren bir hızda çekiyor olacaklar. Full HD tercih edenler bile belki arada 4K 60 FPS çekip sonradan crop yaparak masa başında yeniden kadrajlama fırsatını bulacaklar.

Sürekli netleme modunda video çektiğinizde ise aşağıdaki gibi bir performans sergiliyor.

Benin en çok beklediğim ise bit değeriydi. Video renkleriyle kendimce oynamayı seviyorum. Daha fazla renk daha çok esneklik demek. Henüz videoya yeni başlayanlar için şu bilgiyi vermekte fayda var. 8 Bit demek videoda maksimum 16 milyon renk, 10 Bit demek ise 1 milyar renk demek. Merak edenler Google’dan daha detaylı bilgiye ulaşabilirler. 8 ile 10 arasında %20’lik değil %bilmem kaç’lık bir değer artışı söz konusu aslında. Bu fark en çok da renk geçişlerinin ve çeşitliliğinin fazla olduğu kompozisyonlarımız üzerinde renk düzenleme yaparken işimize yarayacak. Bunu zihnimizde şu şekilde hayal edebiliriz. Düz mavi bir duvar üzerinde asılmış sarı ışık veren bir apliğimiz olduğunu varsayalım. Apliğin verdiği sarı ışığın azalmaya ve mavi duvarın mavi gibi görünmeye başladığı o aralığı akıcı ve kayıpsız bir şekilde elde etmek istiyorsanız daha yüksek bit derinliğine yani daha çok renge ihtiyacımız var. Sarının ve mavinin binlerce tonuna ihtiyacım var. Eğer elimde az renk varsa o geçiş tatsız olacak, kırılmalar, toplaşmalar vs başlayacaktır. İnsan teni sadece bir renkten oluşmuyor. Kırmızı ile sarı arasında kim bilir kaç renk vardır. İyi bir ten rengi, iyi bir doğa çekimi için de yüksek bit değeri her zaman avantaj sağlayacaktır.

Aşağıdaki videoda farklı kompozisyon için yorumladığım farklı tonlamalara göz atabilirsiniz. F-LOG ve color grade yapılmış hallerini peş peşe izleyebilirsiniz.

İlk defa çektiğim videolara istediğim rengi verebilmenin rahatlığını yaşadım. Bu konuda aklında soru işaretleri olanlar için çok net söyleyebilirim ki video kalitesi mükemmel.

Slow Motion çekimlerde ortaya çıkan piksel dağınıklıkları ve bozukluklarına X-T3’de rastlamadım.

X-T3 bendeyken 4-5 defa fotoğraf ve video çekimine çıktım. Demo bir ürün olmasına rağmen hızını ve kalitesini çok beğendim. Sabırsızlıkla gerçek sürümü bekliyorum.

Sizlerde yorumlarınızı bırakabilirsiniz. Facebook yorum panelini kullanırsanız sevinirim. Diğerinde biraz sorun var.

Fujifilm X-H1 İzlenimlerim

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba.  En son fujifilm GFX 50s ile izlenimlerimi ve nispeten uzun kullanım incelemelerimi paylaşmıştım. Şimdi ise yeni bir serinin izlenimleri için tekrar bloğun sayfasını açtım .  Fujifilm X-H1 incelemem için birkaç hafta kadar bendeydi.  Ben de sizlere bu birkaç haftalık süreçte elde ettiğim izlenimleri  paylaşacağım.  Makina demo olduğu için yüksek hassasiyet içeren bir inceleme yazısı olmayacaktır. Derinleme incelemelerimi genellikle uzun kullanım testlerimde aktarıyorum. Bu yazıda X-H1 nedir?, Kimler içindir? Ya da kimler için değildir? gibi soruların cevabını arayacağız. Bununla birlikte önce çıkan yetenekleri ve keşke olsaydı dediğimiz özellikler üzerinde duracağız.

( Fotoğraflar Eterna film benzetimi seçeneğinde çekilmiş ve çok az kontrast ilave edilmiştir)

X-H1 video özellikleri arttırılmış olmasına rağmen  fotoğraf özelliklerinden de ödün vermeyen bir makina olarak karşımıza çıkıyor. İçerisinde X-T2 barındıran bir video kamera şeklinde de yorumlanabilir. Rakiplerine göre farklı bir yol izlediğini düşünüyorum. Genellikle video kalitesini ön plana çıkaran modeller fotoğraf kalitesinden, fotoğraf kalitesini öne çıkaran modellerde de video kalitesinden ödün veriyor. Sanırım Fujifilm X-H serisiyle  her iki yeteneği bir arada sunmayı planlıyor. Bu serinin ilk makinasında bu izlenimi rahatlıkla ediniyorum.

Bundan birkaç yıl önce fujifilm X-T1 kullandığım dönemlerde video konusunda çok fazla hassasiyetim yoktu. Video konusunda gözlerim seçmeye  ve yorumlarım da belirginleşmeye  başladıkça X-T1’in yetersizliği de ortaya çıkmıştı. Videoda karıncalanmalar, dokulu bölgelerdeki titremeler ve sinir bozucu bir kontrast gözlerimi tırmalamaya başlamıştı.  En önemlisi de videoları yumuşatamıyordum. Çok sert bir görüntü verdiği için kendi yorumlarımı ve renklerimi uygulayamıyordum. O günden bu güne Fujifilm’in yeni çıkaracağı makinalarda daha çok video özelliklerine bakmaya başladım. X-T2  video konusunda çok büyük bir sıçrama yapsa da yine de kullanıcıya az yorum şansı tanıyordu. Aslında şöyle diyebiliriz. İyi video çeken bir fotoğraf makinası  demek;  bize net, keskin ,hoş renkler veren değil, üzerinde yorumlarımızı katabileceğimiz sonuçlar veren makinadır. Şayet yorum katılmayacaksa cep telefonları göze hoş gelecek sonuçları zaten veriyor.

Kendi önceliklerime göre makinanın öne çıkan özelliklerinden bahsedeyim.

F-LOG

Videoya yeni başlayanların karşısında daha önce duymadığı bazı terimler çıkacak. Ama bunlar o kadar da korkutucu değil. Kısa sürede ne anlama geldiği öğrenilebiliyor. Bu terimler arasında LOG belki de en çok duyulacak olanıdır.  Her marka kendi LOG’unu ifade eden bazı kısaltmalar kullanıyor. S-LOG, V-LOG, D-LOG gibi … Fujifilm ise F-LOG kullanıyor.  F-LOG size hazır bir sonuç vermek yerine kontrastı, renkleri ve keskinliği azaltarak yüksek bir dinamik aralık  ve yumuşak sonuç sunuyor. Karşılığında ise sizden ISO alıyor. Örneğin F-LOG çektiğinizde minimum ISO oranınız 800 oluyor.

İlk görselde F-LOG sonucu, ikincisinde de üzerine LUT atılmış halini görüyorsunuz.  LUT ise kısaca hazır ayar demek. LOG çekimleri çok kısa sürede sonuçlandırmak için bazı firmaların öne çıkan LUT’larını kullanabilirsiniz. Ben kendim ayarlamak istiyorum derseniz de böyle bir seçeneğiniz var. Şahsen benim bu makinada en çok önemsediğim ve üzerinde denemeler yaptığım özellik bu oldu. Çünkü asıl derdimi yazımın başında söylemiştim. LOG çekmek ne gibi avantajlar sağlar?

  • Farklı gün ve saatlerde çektiğiniz birbirinden farklı çekimlerden benzer renk karakteristiğini oluşturabilirsiniz. Yaptığınız projedeki renk ve ton bütünlüğünü oluşturabilirsiniz.  (Color Grade)
  • Çekim esnasında oluşabilecek beyaz ayar  ve pozlama sapmalarını nispeten daha kolay  dengeleyebilirsiniz. (Color Correction)
  • Tek bir renk anlayışına mahkum olmadan, dilediğiniz LUT’u uygulayabilirsiniz.

Kısacası esnektir. Siz yoğurmalısınız. Bunun için ise bilgisayarda bir programı ihtiyaçlarınız dahilinde kullanabiliyor olmanız ya da öğrenmeniz gerekir.  Final Cut Pro X, Da Vinci Resolve ve Adobe Premiere karşınıza en çok çıkacak edit programları olacaktır. Ben Mac kullandığım için Final Cut Pro X kullanıyorum.

Makina be de kaldığı sürede çekimlerimin çoğunu F-LOG ile yaptım. Kalanları ise yeni sinema renk profili olan  “Eterna” ile yaptım.

 

ETERNA (Sinema Benzetimi)

Fujifilm provia, astia gibi geçmişteki film renklerini dijital teknolojiye taşıyarak ismine “film benzetimi” demişti. Fotoğraf için bulunan bu renk profilleri kullanıcılar tarafından çok sevilmişti. Fakat fotoğraf için kullanılan bu profiller üzerinden video çekmek bize “film” yerine “hareketli fotoğraf görüntüsü” veriyordu. Fotoğraf dili için yaratılmış bu renk profilleri , hassas videocu gözler için tatmin edici olmuyordu. Genel olarak bu profiller sert karakterli olduğu için videoda da canlı sonuçlar veriyor. Fujifilm geçmişten bu yana sinema endüstrisinde de yer alan bir marka. Eterna ismini zaman zaman programların içine yerleştirilen renk profillerinden görüyordum. Şimdi ise  bu Eterna profili X-H1’in içinde hazır olarak kullanıcısına  “sinema benzetimi” veriyor. Siyah ve beyazı koruyan oldukça soft bir profil. Bu profili çok beğendim. Çektiğiniz şeyin video değil de, film olmasını istiyorsanız ya Eterna ya da F-LOG çekmelisiniz.  Çok emin olmamakla birlikte bu renk profilinin X-T2’ye de bir güncelleme ile  geleceği söyleniyor.

( Fotoğraflar Eterna film benzetimi seçeneğinde çekilmiş ve çok az kontrast ilave edilmiştir)

 

IBIS (Dahili gövde Sabitleme)

Fujifilm X-T2 harika bir fotoğraf makinası olmasına rağmen üzerinde sabitleme sistemi bulunmuyordu. Çoğu lensinde bu özellik olduğu için ve fotoğraf öncelikli konumlandırıldığı için IBIS’e yer verilmemişti. X-H1 ile artık gövde üzerinden 5 yönlü gövde sabitleme var. Üstelik 5.5 Stop bir sabitleme oranı veriyor. Şu ana kadar kullandığım makinalar içerisinde en istikrarlı ve güçlü sabitleme aldığım makina X-H1 oldu. Özellikle 16-55 lensim yeniden doğdu. 16-55 mm  üzerinde sabitleme olmadığı için video çekerken titreme sorunu yaşıyordum. 23 mm ve 35 mm gibi yine benzer olan lensleri zaten hiç video da kullanmıyordum. IBIS ile birlikte bu lensler ile istediğim sonuçları elde edebiliyorum. Makina bende kaldığı sürede üzerinde sadece 16-55 mm takılı kaldı desem yeridir.  Kısacası tüm lenslerinizi video işinde de kullanacaksanız X-H1 olmazsa olmaz.

 

 

TASARIM

XT-2 ile GFX 50s arasında bir çizgiye sahip. Makinayı için X-T2’ye oranladığımızda biraz daha hacim kazandığı görülüyor. Makinanın sağ tarafında daha iyi kavrama için çıkıntı  oluşturulmuş. Uzun süre video çekerken parmaklarınızdan bazıları XT-2 de acıyordu. Bu tutma şekliyle daha uzun süreli bir çekim sağlanabiliyor.  Ama yine de bu kadar büyük olmamalıydı diye düşünüyorum.  Bu büyümenin sebebi ise daha uzun süreli video çekim imkanını sağlamak  olarak açıklanıyor.  Makinanın büyüklüğünden sonra göze çarpan ikinci detay ise  üstteki  gösterge paneli . Pozlama telafisi kadranı gitmiş yerine gösterge paneli gelmiş. Bence çok da iyi olmuş. Pozlama telafisini bu ana kadar bir kere bile kullanmamıştım.  Kısacası tasarım hoş olmuş. Ama büyümüş.  Bu büyüklük karşısında  pil de büyüse daha iyi olacaktı.  Ama pil sabit kalmış.  Bununla birlikte ilave olarak deklanşör kullanılan yeni bir sistemden dolayı hem çok yumuşak hem de çok sessiz olmuş. Bu yumuşaklık yeterince alışmadıysanız bazen sorun yaratabiliyor.  Yarım basıp netleme yapayım derken bazen çekime giriyorsunuz ya da çekimden istem dışı çıkabiliyorsunuz. Neredeyse dokunmatik bir hale gelmiş. X-T2 de olduğu gibi çift hafıza kartı desteği var. Her ikisi de  UHS-2 yüksek hızlı standartı destekliyor.

VİDEO PARAMETRELERİ

Aslında bu makina X-T2 ile aynı sensör ve işlemciyi kullanıyor.  Bazı yeni ve güçlendirilmiş parametreler dışında uçlarda bir değere rastlayamıyoruz.

  • 4K 30 FPS
  • 1080p 120 FPS
  • 200 Bitrate
  • 8 Bit
  • 4.2.0 Codec

Birçok kullancısı 4K çekimde 60 FPS beklentisi içindeydi. Fakat 30FPS olarak geldi. Ben 4K çekim yapmıyorum. Uzun bir sürede yapacağımı zannetiyorum.  Benim için Full HD 120 fps daha iyi oldu. Bazı görüntüleri yavaşlatmak için yüksek değerde çekmenin avantajları var. Fakat 120FPS çektiğinizde ses vermiyor,  sadece görüntü veriyor.  Bu bana ilginç geldi. Belki de sadece bendeki demo makina  böyleydi bilemiyorum. .  Renk derinliği  8 bit yerine 10 bit olsa çok iyi olacakmış ama dediğim gibi aynı işlemci kullanıldığı için bu makinada yer vereceklerini beklemiyordum. Muhtemelen bu beklentiler veya daha fazlası X-H2 ile gelecektir.

 

DİĞER ÖNE ÇIKANLAR

  • Geliştirilmiş AF
  • Seri çekimlerdeki blackout oranı
  • Vizör Parlaklığı
  • Dokunmatik Ekran
  • CM sürekli çekim modu

 

Her kullanıcının önceliği farklıdır. Ben bu yazıda benim için öncelikli olan bazı  konulara değindim. Eğer öncelikleriniz benimkiyle aynıysa bu yazıyı dikkate alabilirsiniz 🙂

 

OLASI SORULAR

Soru : Benim X-T2’im var. Yeni makina çıktığında  huzursuzlanıyorum. Benimkisini eskimiş zannediyordum artık. Açıkça, lafı dolandırmadan harbice söyleyin ne yapayım 🙂 ?

Cevap:  X-T2 hala çok iyi bir makina. Kasım- Aralık ayında çıkacak olan X-T3 ‘ün işi bu yüzden  çok zor. X-T2 nin üzerine ne koyacak merak ediyorum. Video çekerken önceliğiniz başı sonu belli olan bir  “yapım” ortaya koymak değilse X-T2 video özellikleri hala sizin için çok iyi. Video disiplinine sahip değilseniz ve de öyle bir niyetiniz yoksa X-H1 size hiç birşey katmayacaktır. Çünkü X-H1 alıp o görüntüleri video edit programlarıyla işlediğinizde gerçek değerini yakalamış olursunuz.

Soru : X-T1’im var. Xt-2 almadım, ondan sonra çıkan makinayı bekledim. Bu o mu dur?

Cevap:  X-T1’in neyi yetmedi sorusuna cevap verirsen, bu soruya da cevap vermiş olursun. X-H1, içerisinde X-T2’yi de barındıran  video öncelikli bir cihaz. Sadece fotoğraf düşünüyorsan X-T2 düşünebilirsin. Ama dediğim gibi öncelikle nelerin yetersiz geldiğinden emin olman gerekir. Bundan emin değilsen X-T1 ile devam etmelisin.

Soru : X-T3 çıkacak diyorlar.  X-H1 alırsam pişman olur muyum?

Cevap: Video çekmek ile video kafası ayrı şeyler. Video kafasına sahip değilsen ve o yolda yürümeyeceksen pişman olursun. Sadece arada sırada gaza gelip beğendiğim şeylerin videosunu çekeceğim diyorsan X-T2 hala en iyi seçenek.

Soru : Video kafası konusunu biraz daha açarsak? Ben öyle miyim tam emin olmak istiyorum 🙂

Cevap : Ses, kurgu, hikaye, duygu, renk, mikrofon,  video edit programları, color correction, color grade gibi terimlerin zevkli ama bir o kadar da zaman gerektiren dünyasında vakit geçirmelisin.  Video ili ilgili yenilikleri takip ediyorsan, izlediğin amatör ya da profeyonel videolar seni heyecanlandırıyor ve meraka sürüklüyorsa video kafasına sahipsin diyebilirim.

Soru :  Peki siz ne yapacaksınız.

Cevap :  Ben de şu an X-T2 var. Elbette X-H1 benim gibi arada sırada videolar çeken biri için ideal. Bu yüzden X-H serisinden devam edebilirim.

 

Umarım faydası olmuştur.. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Fujifilm X-T2 İzlenimlerim

Her ne kadar bu yazının başlığı izlenimler şeklinde olsa da, aslında bu makinayı 6 aydır kullanıyorum. Bir nevi uzun kullanım yorumlarımı okuyacağınız bu yazıyı örnek fotoğraflarla desteklemeye çalışacağım. X-T2’nin çıkması üzerinden geçen zamanda internet üzerinde hem video olarak hem de fotoğraf olarak karşılaştırmalı bir çok inceleme yazısına rastlayabilirsiniz. Benimki daha çok sosyal inceleme olacak 🙂 Yani bu makinayı kullanırken yaşadığım deneyimleri aktarmaya çalışacağım.  Fotoğraf olarak da çoğunlukla geçen hafta yaptığım Doğu Karadeniz gezisinden fotoğraflar paylaşacağım.

Zaman zaman takipçilerim benden makina önerisi istiyorlar. Onlar için kısa bir not yazmak istiyorum. Günümüzde artık kötü makina yok. Fakat sizin için iyi olmayabilecek makinalar var. Makina arayışına girdiğiniz ilk esnada cevaplamanız gereken bir soru var. Sportif bir kullanıcı mısınız? Yoksa daha çok stabil, fazla aksiyon içermeyen çekimler mi düşünüyorsunuz ?  Üreticiler genel olarak makinalarını bu şekilde ayırıyor. Her ikisi de benzer görüntü kalitesini vermesine rağmen, biri yavaş diğeri ise hızlı sonuçlar veriyor.  Düşük hızlı olanların genellikle çözünürlüğü yüksek ve bu nedenle de iso başarımı nispeten daha başarısız oluyor. Focus noktaları daha az, buffer  daha düşük oluyor. Sportif kameralarda ise durum tam tersi. Çözünürlük nispeten düşük, focus hızı ve seri çekim hızı ise yüksek.  Siz daha pahalısı daha iyi şeklinde bir mantık yürütürseniz, muhtemelen yanlış bir tercih yapmış olursunuz. Stüdyo için üterilen yüksek çözünürlüklü bir makina hem hacimli hem de yavaş olacağından doğada sizi yavaşlatabilir.  Bütçenizi ve arayışınızı öncelikle bu kriterden yola çıkarak belirlemenizde fayda var. Diğer ayrıntıları ise internetten kolayca öğrenebilirsiniz.

Ben ise kendimi daha çok sportif kullanıcı olarak değerlendiriyorum. Birinci önceliğim genelde hız oluyor. Konuyu gördüğüm anda saniyeler içinde çekmeliyim.  Hemen başka bir açı deneyip yine saniyeler içinde birkaç tane daha çekmeliyim. Bu sırada hafıza kartım şişmemeli, lensim takılma yapmamalı.

Bu küçük tavsiye girişinden sonra X-T2’ye geçebiliriz.  Fujifilm’in aynasız (mirrorles)  24 mp çözünürlükte 4K video çekebilen ve hız öncelikli bir fotoğraf makinası şeklinde tanımlayabilirim.

Gövde ve Tasarım 

X-T1 tasarımını biliyorsanız şayet, onunla ilgili bazı iyileştirmelerin yapılmış hali gibi düşünebilirsiniz.  Bu tasarımı estetik buluyorum. Ayrıca işime yarayacak tüm kontrolleri makina menüsüne girmeden yapmak, bana hız kazandırıyor.  Şimdi ne gibi değişiklikler var ona bakalım. Bana göre  en önemli değişiklik fokus için stick eklenmesi. Bu yenilikle farklı yerlere odak için kısayol atamaktan kurtuluyor ve daha rahat odak noktası seçebiliyorum. Bir diğer değişiklik ise çift hafıza kartını desteklemesi. Üstelik her iki slot da yüksek hızlı UHS-2 kartları destekliyor. UHS-2 demişken bu makinayı en hızlı Lexar 2000x modeliyle kullandım. Onun dışında Fujifilm’in 64 Gb UHS-2 kartını kullanıyorum. Bu slotları ayarlamak için değişik seçenekler var. İsterseniz kartın birine fotoğrafları diğerine videoları çekebilirsiniz. Ya da yedek olsun diye her ikisine de aynı verileri yazdırabilirsiniz.  Çift hafıza kartı desteği sayesinde “Hafıza kartınız dolu” uyarısını artık görmüyorum. Geliştirilmiş video özellikleri, çift hafıza kartı desteği gibi yapılan güncellemer ile birlikte makinanın ağırlığı 393 gramdan 453 grama yükselmiş. 60 gram bir ağırlık kullanırken hissedilen bir ağırlık olmasa da, “gelecekte yapılacak her donanımsal güncellemede makina ağırlığı  artacak mı ? ” diye bir soru işareti yaratıyor.   LCD ekran artık 3 yönlü hareket edebiliyor. Öncede sadece aşağı yukarı şeklinde hareket eden panel şimdi dikey olarak da bir yöne doğru açılabiliyor. Yerden ya da yukardan dikey çekimler yaparken ekranı görmek daha kolay hale gelmiş. Ben bu özelliği genel olarak yerden çekimler de kullandım. Çoğu kimseyi ilgilendirmese de  küçük  bir değişiklik  benim işimi çok kolaylaştırdı. Makinanın altında yer alan tripod vida yeri önceden kenardaydı. Şimdi ise merkezde yer alıyor.  Eğer hala kenarda yer alsaydı, video çekerken kullandığım titreşim önleme cihazına (gimbal) takılamayacaktı. Belki de bu yüzden bu şekilde bir değişiklik yapılmış olabilir.  Tasarımdaki değişiklikler genel olarak bu şekilde. Yine toza ve suya dayanıklılık özelliği bir önceki model de olduğu gibi hayat kurtarıyor 🙂

X-T1 de 4000s olan mekanik shutter X-T2 de 8000s olmuş. Elektronik shutter ise 32000s. Bu değerler her türlü hızlı  koşulda çekim yapmanıza olanak sağlıyor.  Pozlama teleafisi ise 3 stopdan 5 stopa yükselmiş.

Fotoğraf Kalitesi 

Çözünürlük 16 MP’den 24 MP’ye yükselmiş. Fotoğraf işlemek ve daha yüksek boyutlarda baskı almak için bir avantaj sağlıyor.  X- Trans CMOS 3  sensörünü kullanan X-T2 X Proccessor Pro işlemcisini kullanıyor. Diğer modellerden farklı olarak RAW özelliğinin yanı sıra RAW sıkıştırma özelliği de yenilikler arasında. ISO 12800’e kadar yükselebiliyor. Yazılımsal olarak da 51200’e ulaşabiliyor.  Temiz kareler için ise 3200 değerlerini çok aşmamak gerekiyor.  X-T1 ile X-T2 arasındaki fotoğraf kalitesini birbirine yakın buluyorum. Ancak PS ya da LR ile fotoğraf işlerken X-T2’yi daha verimli buldum. Dyanmic Range aralığının biraz yükseldiğini gözlemliyorum.  X-T2 de işlevsel özellikler konusunda çok bonkör davranırken, fotoğraf kalitesi olarak aynı oranda bir artış sağlamıyor. Benzer sınıfta yer alan farklı marka ve modelde de APSC sensörler için bir doyma noktası sınırı varsa, sanki oralarda turluyoruz gibi geliyor bana. Üreticiler bu doygunluğu farklı özellikler ve video performanslarını arttırarak bertaraf etmek istiyor. Aynı doygunluğu FF sensörlerde de görebiliyoruz. Burada da devreye GFX 50S giriyor 🙂  Daha önceki GFX 50s incelemelerimi blogdan okuyabilirsiniz. Fotoğraf kaliteleri konusunda yeni birşey söylemek bu kadar zorken haliyle extralar bir fark yaratıyor. Bu da yazının başında söylediğim öneriye denk geliyor.

Fokus

Üreticiler için gerçek yarışın burada yaşandığını söyleyebilirim. Fujifilm X-T2 ise bu konuda çok iddialı özelliklere ve yeteneklere sahip. X-T1’de 77 olan netleme noktası 325’e çıkıyor. Üstelik kadrajın en köşelerinden bile netlik noktası seçilebiliyor. Phase dedection netleme noktası ise 9’dan 49’a çıkıyor. Asıl hızı da bu sağlıyor. Yeni stick ve odak noktaları  ile netliği kaçırmak çok zor.  Sürekli netleme (AF-C) konusunda da 5 ayrı seçenek var. Hareketin hızı ve konumuna göre hazır ayarlardan birini seçebiliyor ya da kendiniz yaratabiliyorsunuz. Henüz bu menüyle çok işim olmadı. Seri çekimlere ihtiyaç duymadığım konular çektiğim için genelde AF-S seçeneğini kullandım.. Kullandığım bütün lenslerde AF hızı ve kararlılığını hissettim. 325 odak noktası yerine 91 odak noktasını seçtim. 325 odak noktası seçtiğinizde bir köşeden diğerine gitmek baya zaman alıyor 🙂  AF konusunda o kadar çok seçenek var ki, her kullanıcı tarzına göre iyileştirilmiş bir seçenek mevcut. Fujifilm güncellemerinin aslan payını da genelde AF özellikleri alıyor.

 

Diğer Özelikler

X-T2 de diğer modellerden farklı olarak Boost modu var. Makina performanslarını arttırmaya yarıyor. LCD yenileme , netleme gibi hız odaklı  konularda makinaya güç verip performansını arttırıyor. Tabiki bu şekilde pil daha erken bitiyor. Orjinal hızdan memnun kaldığım için bu özelliği pek kullanmadım. X-T2 de pil genel olarak daha çabuk bitiyor. Kabaca %20 daha erken bitiyor diyebilirim. Özellikle video çekimlerinde bu daha çok hissediliyor.  USB 3 girişinin yanı sıra, 3.5 mm girişli mikrofonları destekliyor. X-T2 de doğada uzun süre geçirenler için harika bir özellik daha var. USB’den powerbank ile bataryanızı şarj edebilirsiniz.

Video 

Artık her makina da ciddi bir şekilde videodan da bahsetmek gerekiyor.  X-T1’de yetersiz olan video kalitesi bu modelde birkaç basamak birden sıçrama yaparak, video konusunda iddialı olan rakiplerini yakalayabilmiş. Tabiki Panasonic GH5 modelini duyurmasıyla kalite eşiği yine birkaç basamak yukarı çıkmış oldu. Fakat GH5’de fotoğraf özellikleri açısından çok iddialı değil. Bakalım hem fotoğraf, hem de video özelliklerini hangi marka istenilen seviyede bir arada verebilecek.   Kısaca X-T2 video değerlerine göz atalım..

  • 1080p 60 fps 100 mpbs
  • 4K 30 fps 100 mbps
  • 4.2.0 codec
  • 8 Bit renk derinliği
  • 3.5 Mikrofon girişi
  • Battery grip ile kulaklık girişi
  • Film simulasyon kullanımı
  • Açık ve koyu alan değerlerini yönetme
  • Histogram
  • Çekim esnasında değerleri yönetme
  • External olarak HDMI portundan F-LOG ve 4.2.2 codec imkanı

X-T1 de yer alan moire sorunu bu modelde çözülmüş. Normal bir kullanıcı için yukarıdaki değerler tatminkar görünüyor. Anılarınızı yüksek kalitede kaydedebilir, Youtube ve Vimeo  videoları hazırlayabilirsiniz. Fakat profesyonel anlamda içerik üreticisi iseniz makinaya extra olarak takılan bir ekran ile F-LOG ve 4.2.2 codec çekim yapmalısınız. F-LOG ne işe yarıyor derseniz.. Kısaca makinanın dynamic range aralığını yükseltip size olabilidiğince soft ve renksiz ham görüntü veriyor. Sahneler arasında renk tutarlılığını yakalayabilmek için F-LOG önemli bir avantaj sağlıyor. Makina üreticisnin renklerini kullanmak istemiyorum, ben kendi renklerimi uygulamak istiyorum dediğinizde bu özellik ciddi bir önem taşıyor.  Aşağıdaki örnek videodan F-LOG çekim üzerine fikir edinebilirsiniz.

X-T2 modeli video konusunda kullanıcısını yormayan hazır renk ayarlarıyla geliyor. Bu yönyle de daha çok normal kullanıcıyı hedeflediği anlaşılıyor. Profesyonel içerik üreticileri için ise video performansı arttırılmış yeni bir modelin yolda olduğunu ve yakın zamanda fısıltılarını duyacağınızı belirteyim.

Makina üzerinde titreşim önleme sistemi olmadığı için OIS özelliği olan lensleri kullanmak gerekiyor. Tabiki diğerleri de kullanılabilir ama biraz deneyim gerektiriyor. Ben en çok 5 stop titreşim önleme sunan 50-140 mm ile çekim yapmayı seviyorum. 16-55 2.8 lensimde OIS olmamasına en çok video çekerken hayıflandım. Umarım bu lensin OIS olanı çıkar diyeceğim ama yine duyumlara göre sonraki modellerde gövdeden sabitleme sisteminin geleceği söyleniyor. Bu her model de olur mu bilmiyorum ama video gücü arttırılmış model için geleceğini daha dün fujirumors.com sitesinden okumuştum.

Kısaca X-T2 video yetenekleriyle çağı yakalamış ama öncü bir yenilik sunmamış.  Neler olabilirdi? En azından F-LOG dahili kayıt imkanı olabilirdi. 4.2.0 yerine 4.2.2 codec kullanabilirdi. En önemlisi de 8 bit yerine 10 bit renk değerini external olsa da verebilmeli. 1080p çekimlerde en azından 120 fps görebilmeliyiz.  Fujifilm yetkilileriyle görüştüğümde X-T2’nin fotoğraf öncelikli bir makina olduğu ve video özellikli bir makinanın da ar-ge çalışmalarının devam ettiğini söylüyorlar.  Durum böyleyse video için video özellikleri ön planda olan bir makina tercih edilmeli.

X-T2 ile çektiğim iki videoyu aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz..

 

 

Sonuç

Eğer yeni bir makina alacaksanız ya da aynalı sistemden aynasız sisteme geçiş yapacaksanız; X-T2 sizin için iyi bir tercih olabilir. Doğada kullanım için su ve toz dayanıklılığının yanı sıra AF hızı  ve lens çeşitliliğiyle iddialı bir seçenek.  Hali hazırda X-T1 kullanıcısıysanız bir sonraki modeli beklemek daha doğru olabilir.

Artılar

  • Focus Stick
  • 3 eksenli açılabilir LCD
  • Çift Hafıza Kartı desteği (UHS-2)
  • Ergonomi
  • Kontrol Düğmeleri
  • Dayanıklı Gövde
  • Fotoğraf Kalitesi
  • Netleme noktaları
  • Objektif Çeşitliliği
  • Video film benzetimi modları
  • USB’den şarj imkanı

Eksiler

  • Dokunmatik Ekran yok.
  • Dahili Video Seçenekleri daha iyi olabilir.
  • Dahili titreşim önleme  sistemi yok. (Çoğu lensinde OIS özelliği var)
  • Pil tüketimi önceki modele göre  fazla