Fotoğraf Eğitimleri Üzerine..
Bu konu eğitmen, eğitimcinin eğitimi , katılımcı beklentisi, eğitim süresi, eğitim yeri, eğitim niteliği gibi birçok açıdan ele alınabilecek bir konu. Hepsine değinmek yerine özellikle gözlemlediğim konularda bir şeyler söyleyebilirim. Fotoğrafı bir eğitim programıyla öğrenmek ve geliştirmek isteyen için kabaca 3 evreden söz edebilirim: Temel eğitim, ustalık kazanma ve fikirsel üretim.
Ülkemizde belki de en az sorun olan “temel eğitim” sürecidir. Çünkü temel konularda bilgili eğitmenlerimiz olduğu kadar, teknik anlamda size her türlü bilgiyi kısa sürede verecek kaynaklar da fazlaca var. Bunun için internetteki kısa bir aramadan sonra bir çok eğitim videosu, teknik makale ve teknik tartışmalara ulaşılabiliyor. Ayrıca fotoğraf dergileri ve eğitim DVD’lerinden de istifade edilebilir. Temel eğitim seminerleri ülkemizde ortalama 1-1,5 ay sürüyor.
İkinci evre olan ustalık edinme dönemi, mevcut teknik bilgilerin refleks haline dönüşmesini sağlayan ve bu bilgilerin bir konuya dahil edildiği dönemdir. Fotoğraf ekipmanları bu dönemde vücudun bir uzantısı haline dönüşür. Kişinin üzerindeki teknik baskı artık yoktur. Karşılaştığı bir durumda ekipmanlarını nasıl yönetmesi gerektiği konusunda fazla düşünmez. Onu ilgilendiren daha çok kafasındaki görüntüyü doğadan çalmaktır. Ustalık evresinde fazla tekrar esastır. Ancak bu şekilde bilgiler pekiştirilir. Bu sayede düşünceyi işgal eden teknik ayarlamalar fotoğrafçı için bir yük olmaktan uzaklaşarak, fotoğrafçının çekeceği konuya odaklanmasını sağlar. Ustalık edinme nispeten daha uzun bir süre isteyen, eğitimcisine çok iş düşüren bir dönemdir. Ülkemizde kişisel ya da dernek bünyesindeki çeşitli atölyelerle bu konuda çalışmalar yapılıyor. Ama sayıları çok az.
Kişilerin yaratıcı yönlerini açığa çıkaracak koşulların sağlanacağı “fikirsel üretim” evresinde ise ustalık dönemindeki “konu” odaklı çalışma yerini “fikir” odaklı çalışmaya bırakır. Bu evrede özellikle fikir ve estetik üzerine yoğunlaşılır. Yaratıcılık, öğretilecek bir şey olamayacağından, buradaki katılımcıların belirli bir olgunlukta olması avantaj sağlar.
Bu üç aşamadan eksikliği en çok hissedilen bana göre ustalık dönemidir. Yeterli teknik bilgiye sahipsiniz ama sonuçlara yansıtamıyorsanız ustalık eksikliğindendir. Yarış atı denilebilecek bir fikir, yanlış ya da eksik uygulamalardan dolayı sütçü beygirine dönüşebilir. Etrafımıza baktığımızda fotoğrafçıların çoğunluğunun sadece kısmi bir teknik bilgiye sahip olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu da fotoğraf denilen şeyin ne olduğu konusunda bir aldatmaca yaşatıyor. Örnek vermek gerekirse.. Tarihe damgasını vurmuş belgesel fotoğraflarda altın oran arayan, ufuk çizgisi eğri mi acaba diye ölçen, kurgusal marifetleriye ortaya harika işler çıkaran dehaların fotoğraflarını “bunlar doğal değil, Photoshop” diye yorumlayan, Vietkonglu gerillanın öldürülme sahnesine baktığında enstantene süresini anlamaya çalışan bir sonuç ortaya çıkıyor. Kısacası tüm fotoğraf olayları teknik bir zemine çekilerek yorumlanmak isteniyor. Neticede herkes elindeki bilginin yeterli olduğu yanılgısını yaşıyor ya da kasten yanıltılıyor. Kasten yanıltma ifadesini özellikle kullandım. Fotoğraf denilen şey eğer ki teknik bir başarıysa ülkemizde çok sayıda fotoğraf sanatçısı, üstat vs var. Eğer ki fotoğraf fikirsel dayanağı olan estetik kaygılar güden bir uğraş ise o zaman ortada üstat da kalmaz, fotoğraf sanatçısı da. Yani teknik düzlem birçoğu için insanı yormayan, güvenli bir alandır. Bu yüzden “fotoğraf” bazıları tarafından öyle zannetiriliyor. Etik olarak, eğitmenler, katılımcıların fotoğraf hedeflerini teknik şablonlara hizalamaktan kaçınmalıdır.
Sosyolojik bir tespit olarak da yaygın bilgi vasat bilgidir. İnternetten arama motoruna “iyi fotoğraf nasıl çekilir” diye yazdığımızda, maddelere ayrılmış pratik önerilerden onlarcasına ulaşabiliriz. Elbette bu maddeler, birbirine benzeyen kolaycı bilgilerdir. Karşımıza çıkan bu sonuçlarda “kalite” ve “iyi” kavramlarının teknik düzeyde ele alındığını unutmamak gerekir. Vasat düzeydeki kişisel gelişim öğretilerini anımsatan, “10 maddede iyi fotoğraf çekmenin sırları”, “kaliteli fotoğraflar için 20 ipucu gibi ” yönlendirmelere çok fazla itibar edilmemelidir. Çünkü “kolay”, “zahmetsiz”, “hemen” gibi ifadeler fotoğrafın değil çoğunlukla endüstrinin dilidir. Endüstrinin derdi ise herkesi fotoğrafçı zannetirmektir.
Diğer bir hata ise fotoğrafın, fotoğraf kitaplarından öğrenileceği yanılgısıdır. Oysa ki hayat deneyimlerimiz, farklı branşlardaki bilgilerimiz ve hayal gücümüz, fotoğraf kitaplarından daha çok yardımcı olur bize.