Yazılar

Fujifilm GFX 100s Deneyimlerim


GFX 50s ve 50R deneyimlerimden sonra şimdi de GFX 100s deneyimlerimi sizlerle paylaşmak için bilgisayarın başına geçtim. Hatırlarsanız Fujifilm son bir kaç yıl içinde kendisine yeni bir kulvar oluşturularak orta format sınıfına yeni bir soluk getirmişti. Öncesinde çoğunlukla stüdyolarda hantal bir çalışma prensibine sahip olan bu sınıfı “taşınabilir” ve “kompakt” bir seviyeye taşımak için yola çıkmıştı. Geride bıraktığımız bu birkaç yıl içinde bunu da başarmış görünüyor. Sadece fotoğrafçılıktan para kazanan insanların tercih ettiği bu sınıf artık amatörlerin de ilgisini çekmeye başladı. Bunda en büyük etken fiyat ve ebatın küçülmesi. 30-40 Bin Euro etiketiyle satılan orta format makinalar bugün 4000 USD seviyesine kadar düşmüş durumda. Bu gidişatın ilerde daha da hızlı olacağını düşünüyorum. Yani daha küçük ve daha ucuz orta format makinalar ilerde daha ulaşılabilir olacaklar.

Öne çıkan özellikler 

  • 102MP Arkadan aydınlatmalı CMOS 44 x 33mm  orta format sensor
  • IBIS ( Gövdeden 6 stop titreşim önleme)
  • Sürekli çekimde saniyede 5 kare 
  • 10 Bit, 4K 30 FPS, Harici ekranla 12 Bit 4.2.2 RAW kayıt 
  • Multi-Shot ile 400 MP çekim yapabilme 
  • 2.36M Çözünürlükte LCD ekran 
  • Çift  UHS-II SD kart slotu
  • NP-W235 batarya ile yaklaşık  460 kare 

Fujinon GF 63 mm

Hem bu işten kazancını sağlayan hem de amatör ruhla fotoğraflar çeken biri olarak her ikisini de bir arada sunmaya aday olan GFX makinalar özellikle ilgimi çekiyor. Tek çantada, tek bir fotoğraf makinasıyla her ikisini de halletmek oldukça konforlu bir düşünce.

Fujinon GF 110 mm

Bugüne kadar yazdığım deneyim yazılarında kullandığım fotoğraf makinaları üretim öncesi test cihazlarıydı. Ama bu defa satın alıp kullandığım bir makinayı anlatıyor olacağım. Profesyonel iş alanımızda geniş mekanlar oluşturup dekorlu fotoğraflar çekiyoruz. Bu fotoğraflar megaboard ya da bina cephesi gibi büyük alanlarda da yayınlanabiliyor. Haliyle büyük sensör ve yüksek megapiksel değerlerine ihtiyacımız olduğundan orta format makinalar kullanıyoruz.

Ekipman parkurumuza daha öncesinde GFX 50s’i dahil etmiş ve memnun kalmıştık. Ama bazı çekimlerimiz için titreşim önleme ihtiyacı ön plana çıkmıştı. Öncelikle olarak GFX 100s’in bu özelliğinin olması dikkatimizi çekti. Daha sonra da diğer özelliklerini kritik ederek bu makinayı edindik. Kısacası bu yazıda, test amacıyla edilinilen bir deneyimden ziyade hali hazırda bir aydır amaca yönelik kullanılan bir kameradan bahsediyor olacağım.

Fujinon GF 23 mm

Tasarım

Fujifilm’in orta format makinaları arasında tasarımını en çok beğendiğim bu diyebilirim. Daha sportif ve alışkanlıklara daha çok hitap eden bir fotoğraf makinası. Daha derli toplu bir deneyim sunuyor. LCD ekranın açılma yönü ve şekli tam istediğim gibi. Yandan açılan LCD’lere sıcak bakamıyorum.  Yön tuşları bu makina da yok. Onun yerine bu komutları joystikle halledebiliyorsunuz. Kullanırken yön tuşlarının eksik olmasından dolayı bir konfor kaybı yaşamadım. Zaten atanabilir tuş sayısı yeterli seviyede. Makinanın tutuş yerinin çıkıntısı uzun süren çekimlerde parmak ya da bileği yormuyor. Boyutları bu haliyle çoğu FF makinayla aynı seviyeye gelmiş. Bazı FF serilerinden ise daha küçük. Yani elinizdeyken tıpkı bir FF makinayla çekim yapıyormuş hissi veriyor. Bu hisse düşen ağırlığın da etkisi var. ISO ve enstantane ayarı için ayrı bir tekerlek yok. Bunun yerin PSMA kadranı eklenmiş. Elbette yine makinanın önünde ve arkasında duran çarklara ise ve enstantane atamasını yapabiliyorsunuz. Diyaframı da isterseniz objektif üzerinden, isterseniz makina üzerinden yönetebiliyorsunuz. Ben Fujifilm kullandığımdan itibaren ön tekerleğe enstantane arka tekerleğe ise ISO kısayolunu ekledim. Makinada ayrıca 6 adet custom ayarı tanımlayabileceğiniz kadran var. Ama ben bugüne kadar hiç bir makinada bu özelliği kullanmadım. Belki üşengeçlikten, belki de ihtiyaç duymadığımdan.

Makinanın ağırlığı 900 gram. DSLR Full Frame bir makina olan Nikon d850’den 105 gram daha hafifken, Canon Mark 4’den de 10 gram daha ağır. Yani ağırlık ve boyur olarak konumunun nerelerden olduğu bu örneklerle orada çıkıyor.  Kendinden önceki nesil olan GFX 50s den de 20 gram daha hafif olduğunu söylemiyim. 

GFX 50s ile aralarındaki boyut karşılaştırması ise fotoğrafta görüldüğü şekilde. Daha derli toplu bir tasarıma sahip olmanın yanı sıra en olarak daha küçük bir makina olarak karşımıza çıkıyor. 

Üst yardımcı ekranda yer alan bilgiler ve bu bilgileri makina kapalıyken de göstermesi oldukça işlevsel. Bu ekranda klasik göstergelerin yanı sıra histogram ve dijital bir çark da seçilebiliyor. 

Özetle 100s tasarımdan yönünden beni tam anlamıyla etkiledi .. XT serisi ile birlikte kullanım olarak beni yormayan ve çok çabuk adapte olduğum bir makina oldu. 

Makinanın sıvıya ve  toza  karşı koruması yaz kış güvenle fotoğraf çekmeyi sağlıyor. Uzun süredir bu özellik çoğu Fujifilm makinada standart olarak yer alıyor. 

Fujinon GF 100 mm

IBIS (Titreşim Önleme)

Bu makinayı satın almaya iten önemli detayın titreşim önleme özelliğine sahip olması demiştim. Gerçi bu yeni bir özellik değil. Bundan önce GFX 100’de orta format makinalarda kullanılmaya başlanmıştı. Ama GFX 100 tasarımı bana hitap etmediğinden çok üzerinde durmamıştım o modelin. Tabi ki bu tamamen kişisel bir beğeni. Fiyat olarak daha uygun olması da etkenlerden biri. IBIS bu makinada oldukça iyi çalışıyor. Bazı lenslerde 6 stop titreşim engelleme yapabiliyor( Bu GFX 100’den yarım stop daha fazla).  1/15 hatta daha düşük enstantane değerlerinde elde çekim yapmak mümkün. BU sayede yüksek ISO’lara çıkmaya da gerek kalmadan sabit konuları daha pürüzsün çekmek mümkün hale geliyor. Titreşim önleme sadece fotoğraf çekerken değil video çekimlerinde de günümüzde olmazsa olmaz özelliklerden biri haline geldi . Bu makinayla henüz çok fazla video çekecek fırsatım olmasa da denediğim lenslerde istediğimi elde ettim. Orta formatın doğası gereği oluşan bokeh etkisiyle video çekmek oldukça keyifliydi.

Bu fotoğrafı 1/40 enstantane ve f 2.0 diyrafamla test amacıyla çektim. Araca netlik yapmıştım ama araç hareket halinde olduğu için hareket fluluğu oluşmuş haliyle. Ama arka plandaki atları croplayıp yakında baktığımızda  düşük enstantene değerlerinde bile titreşim olmadığı görünüyor. 

Fujinon GF 110 mm

 

 

AF Performansı

GFX 50s’den farklı olarak bu makinada phase dedection olması da fark yaratan bir durum olarak göze çarpıyor. Contrast dedection sabit ve kontrollü çekimlerde yeterli iken hareketli konulara geçtiğimizde Phase dedection’un farkını hissediyorsunuz. Video çekimlerinde de kaçınılmaz olarak olması gereken bir özellik. GFX 100s de 3.76 milyon  phase dedection noktası var. Sensörün her yerinden kararlı ve hızlı  bir netlik yapmak mümkün hale geliyor. 

Buna ilave olarak göz ve yüz tanıma özelliği neredeyse XT-4 kadar iyi çalışıyor.

Görüntü Kalitesi 

Fujinon GF 110 mm

Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere 100s’de detay anlamında başarılı bir sonuç veriyor. 50s kullanırken detay kabiliyetini beğeniyordum. Aynı sensör alanına 50 yerine 100 MP sığdırılmış olmasından kaynaklı kafamda soru işaretleri vardı. Acaba ISO, dinamik aralık ve detay verebilme konusunda kayıp yaşanacak mı diye merak ediyordum. Gerek DPreview test sonuçları olsun, gerekse kendi deneyimlerim olsun 50s’den daha başarılı bir performans sağladığı açıkça belli oluyor. Ama dikkatli bakmadıkça bu farkları da anlamak pek mümkün değil. 

Fujinon GF 110 mm


Yukardaki tavuk fotoğrafını %100 cop yaptığımda da gagasındaki ve göz etrafındaki her bir detayı berrak bir şekilde  görebilmek mümkün. 

Fujinon GF 110 mm

Koşan at fotoğrafını ise 4000 ISO’da çektim. Açıkcası bu fotoğrafı her mecrada rahatlıkla kullanabilirim. Fotoğrafa yakından bakalım.

Üzerinde hiç işlem yapmadığım bu fotoğrafın croplu halinde ISO başarımı beni memnun etti. Bu fotoğrafa biraz noise reduction uyguladığımda ise sonuç şu şekilde oldu. 

ISO’yu çok yükseklerde kullanan biri değilim ama bu mkianayla 6400 ISO’larda kullanabileceğim fotoğraflar çekeceğime eminim. 

1250 ISO F:2.0 110 mm

Dinamik aralık testimde de sonucu sizlerle paylaşıyorum. 1250 ISO’da çektiğim bu fotoğrafta dokuları kazanmak için Camera RAW programında gölge ve parlak alan değerleriyle oynadım. Açık ve koyu alanlardaki detayları yüksek iso da çekmemem rağmen geri kazandım. Aşağıdaki fotoğrafa herhangi bir noise reduction uygulaması yapmadım. 

Şansımdan fotoğrafa çıktığım anlarda güneşi pek görmedim. Hep puslu ve kapalı havalarda çektim. Bu sayede de  güneşin ya da harici flaşların etkisiyle daha keskin ya da daha canlı bir izlenim uyandıran fotoğraflar yerine daha soft fotoğraflar çekmiş oldum. Bana kalırsa bu fotoğraflardan bir izlenim oluşturmak daha doğru geliyor. 

Fujinon GF 110 mm

Fujinon GF 32-64 mm

Çekim yaparken  32-64mm, 63 mm, 110 mm ve 23 mm lenslerini  kullandım. Yukardaki bu manzara fotoğrafını 32-64 mm  ile çektim.  Tak gez lens olarak ideal bir seçenek. Ama portre ve insan çekimlerinde favori lensim olan 63 mm ve 110 mm’yi tercih ettim. 

Fujinon GF 110 mm

110 mm ile çektiğim bu fotoğrafa edit yaparken Fujifilm’in yeni renk profili olan Nostagic Negative seçeceğini denedim.  Nostalgic Negative seçeceğini baz alarak yaptığım tonlama ile eski film tatlarının keyfini aldım. Bu profili bundan sonra da sık kullanacağım gibi geliyor. 

Fujinon GF 63 mm

Dramatik atmosferlerde fotoğraf çekmeyi seviyorum. 63 mm tercih ettiğim bu fotoğrafta da yüz göz tanıma özelliğini aktif netlik konusunda bir endişe yaşamadım. Böylece aynı ortamda firesiz bir çok çekim yapabildim. 

Fujinon GF 23 mm

Torosların eteklerindeki bulunduğum bir esnada tesadüfi şekilde önümden koşarak giden atın bu anına son anda yetişebildim. Sürpriz anlar içinde hızla ayarlarına erişebileceğiniz bir makina.

BATARYA -GÜÇ

Fujifilm tek pille 460 kare çekebileceğimizi söylüyor. Ancak gündelik çekimde bunun çok çok üzerine çıkıyor. Çekim alışkanlıklarınıza bağlı olarak 700-800 kare gibi bir ortalama tutturmak çok olası. X-T4 ile aynı bataryayı kullanıyor.  Type- C çıkışı olan bir powerbank ile şarj edilebiliyor olması doğada sizi güç gereksinimi konusunda rahatlatacaktır. Powerbank tercihi ise iyi bir model ve marka olmalı. Type-C çıkışının yeterli düzeyde olması lazım. Bu arada Type- C kablosu beni rahatlatan bir geçiş oldu. X-T4 ile başlamıştı sanırım bu değişiklik. iPad ya da MacBook kullanırken çektiklerimi hafıza kartını çıkartmadan Type-C yuvasından çok hızlı aktarabiliyorum.  Elinizde yüksek hızlı card reader yoksa bunu birincil seçenek olarak  düşünebilirsiniz. Özellikle stüdyoda bir bataryaya bağlı çalışmak istemediğimizde de makina Type-C bağlantısı ile, içinde bulunan bataryayı hep aynı seviyede tutabiliyor. Tam gün bir timelapse çekim yapmak istediğinizde de bu seçeneği aklınızda bulundurabilirsiniz. Şu ana kadar bu makina için üretilmiş bir battery grip yok. Grip sevmeyen biri olarak bunu sorun etmedim. Grip ile makinanın boyutunu büyütmek yerine yedek batarya ile çekim yapmayı tercih ediyorum. 

 

VİDEO

 

Aslında kafamda bir video planı vardı. Pandemi nedeniyle onu çekemedim. Ama fotoğraf çektiğim anlarda test amacıyla çektiğim videolardan bir derleme yaptım. Bu videoyu sadece 110 mm kullanarak çektim. Sebebi ise yağmur yağıyordu ve sadece 110 mm’nin parasoleyi yanımdaydı. Videolara 4K yükledim. Sizler de seçeneklerde 4K’yı seçmeyi unutmayın. 

Çekim değerleri şu şekilde: 4K 25 FPS, 400 Mpbs, F-LOG, H-265, 10 Bit

Özellikle belirtmek isterim ki tamamı elde çekim. Gövdeden titreşim engellemenin gücünü sahnelerden görebilirsiniz. Güneşin olmadığı bir zaman diliminde çekmeme rağmen F-log görüntülerden pürüzsüz bir çıktı alabildim. Davinci programıyla renklendirme yaptım. Baskın sayılabilecek Osiris firmasının KDX lutunu kullandım. Buna rağmen renklerde ve geçişlerde bir çatlamaya rastlamadım. 100s ile video çekmenin en güzel yanlarından biri de  orta format prime lenslerinin keskinliğini videolarda kullanabilmek. Profesyonel çekimler için de zaten video olarak kullandığımız bir makinanın doğada da iyi sonuçlar vermesine sevindim. Aşağıdaki videoda da F-Log görüntünün üzerine color grade yapılmış halini aşama aşama görebilirsiniz. 

Beğendiklerim

  • IBIS yani titreşim önleme sistemi 
  • Hafif ve küçük tasarım, makina hatları 
  • Orta format makinada yüksek kalite video çekebilmek (10 Bit, 400 Mbps)
  • Fujifilm’in klasik LCD açılma şekli
  • Power bank ile bataryayı şarj etme 

Keşke olsa dediklerim 

  • Video çekiminde 4K 60 FPS
  • Daha yüksek pil süresi
  • Video için daha hızlı zoom lensler

Bu saydıklarımdan bağımsız olarak beğenmekle, beğenmemek arasında kaldığım bir özellik daha var. Acaba diyorum, bu güçlü yapının içinde 100 MP yerine 50 MP bir görüntü mü olsaydı diyorum. Günümüz şartlarında 50 MP bir çok alanda yeterli geliyor. Düşük megapikselde  kartlar hemen dolmuyor, bilgisayarlar daha hızlı yanıt verebiliyor. Öte yandan 100 MP görüntünün baskı avantajları ve yeniden croplanabilir bir kadraj üretilmesi de bir avantaj sağlıyor. Bütün bunları yan yana koyduğumda henüz ortada duruyorum. 

GFX serisi düşünenler için bence en ideal makina GFX100s. Fiyat olarak da, özellik olarak da uygun bir çizgide. 

Başka bir deneyim yazısında görüşmek üzere.. 

Fujinon GF 23 mm

 

Fujinon GF 32-64 mm

 

Fujinon GF 23 mm

Fujifilm GFX 50R İzlenimlerim

Bundan yaklaşık 8 ay önce bu makinayı Photokina’da ilk kullananlardan biri olarak deneyimleme şansı edinmiştim. Gerçi bunun adına deneyim demek pek doğru olmaz. Daha çok bir kurcalama olarak adlandırabilirim. Bu kurcalamayı merak edenler aşağıdaki videodan izleyebilirler.

Bu kısa birliktelikten sonra 50R’yi Fujifilm’in lansmanını yaptığı yeni lensiyle bir kez daha deneyimledim.  Onlarca fotoğraf çektim. Zorlu koşullarda kullandım. Makinayı incelemek amacıyla çekim yapmadığım için onun hakkındaki fikirlerim bana daha iyi bir referans oldu. Yani tamamen fotoğraf çekmek için motive olmuştum, makinanın özellikleri, tasarımı ile meşgul değildim. Böylesi bir süreç daha isabetli yorum yapmamı sağlıyor.  Dilerseniz o videoyu da yine aşağıdan izleyebilirsiniz.

Videodan da anlaşılacağı üzere çekim yaptığım yerler ve zamanlar bir ekipman için çok konforlu sayılmaz. Ufak bir buhar banyosuyla makinanın lensi ya da başka aksanları buharlansa çekim sürecim yarıda kalabilirdi. Ya da kar ve yağmur yağışından elektronik aksan zarar görse yine planlarım aksayabilirdi. Neyseki öyle olmuyor. Fujifilm’in kullandığım tüm makinalarında  dış koşullara dayanıklılık özelliği bugüne kadar hep vardı. Aradan geçen 5 yıl içinde sadece bir kez yedek makina olarak arkadaşımın başka marka makinasını Sri Lanka seyahatimde kullanmıştım. Aslında kullanamamıştım. Sri Lanka tropikal bir iklim ve nem oranı bu yüzden çok yüksek. Makina ve objektif ilk gün buharlandı ve son güne kadar öyle kaldı. Belki buharı gidermek için ipuçları vardır. Ama ben o hafta çözemedim bunu. Bu yüzden yeni bir makina alacaksam ilk baktığım kriterlerden biri dış koşullara dayanıklılıktır.

Bu fotoğraf makinası Fujifim tarafından sokak ve doğa çekimlerini orta format konforuyla çekim yapmak isteyen kullanıcılara yönelik çıkartıldı. Fotoğraf makinasının konumlandırılması bu yönde. Çünkü  tasarım dışında GFX 50s ile arasında neredeyse teknolojik bir fark bulunmuyor. İki makina arasında en önemli ve bana göre tek önemli fark tasarım.  O halde biraz tasarımdan bahsedelim.

GFX 50s tasarımda en belirgin özellik daha önce pek görmediğimiz geriye doğru olan çıkıntıydı. Bu çıkıntı bazı kullanıcılar tarafından garipsendiği gibi bazıları tarafından da makul bulunmuştu. Bu çıkıntının teknik sebebi ise sensörün ısınmasını engellemekti. Aynı çıkıntı 50R’de yok. Çıkıntı yok ama biraz enine genişleme var. Boydan kısalan makina enden genişliyor. Aynı zamanda çıkıntı olmadığı için derinlikte azalıyor. Gfx 50s de butonlar yeri daha derli toplu görünüyorken, GFX 50R’de daha serpiştirilmiş duruyor. Rangefinder tasarımın gereği ya da geleneği böyledir belki de .. Bunu tam olarak bilemiyorum. Çünkü rangefinder tasarım tercih eden  biri değilim. Önemli tasarım farklıklarını madde madde yazarsak;

  • GFX50s’de bulunan üst ekran 50R’de yok.
  • GFX50s’de yeterli düzeyde bulunan makina kabzası 50R’de yeterli düzeyde değil
  • GFX 50s’de 3 yönlü açılan arka LCD panel 50R’de iki yönlü açılıyor. Yani sadece aşağı ve yukarı.
  • GFX50’de üstte bulunan ISO kadranı bu makinada yok. Bunun yerine atanarak yine ön veya arka kadrandan yapılabiliyor.
  • GFX50s’de arka tarafında bulunan yön butonları 50R’de yok. Bunun yerine sadece joystik kullanılabiliyor.

 

Bana göre şekli dışında en bariz işlevsel tasarım unsurları bunlar. Benim açımdan bu maddeler içerisinde en önemlisi üst ekranın olmaması ve tutma kabzasının fazla derin olmaması. Bunun dışında olan farklılıklar çekim konforunu etkileyecek düzeyde değil. Üst ekran ise gece çekimlerinde ve alttan yapılan kadrajlarda ayarları kontrol etmek için faydalı. Makina kabzası ise uzun süreli çekimlerde elinizi yorabilecek ve parmaklarınızı rahatsız edebilecek bir tasarıma sahip. Bundan şikayetçi olanlar extra olarak bir grip takarak bu sorunu çözüyor.

Buraya kadar saydıklarım bu makina için kırpılmış ya da eksiltilmiş izlenimi verebilir. Bunun nedeni ise kendi fiyat sınıfında orta format makina olmadığı için kendisinden %25 daha pahalı olan GFX 50s ile karşılaştırıyor olmam.  Sanırım GFX 50R’nin en önemli problemi bu olacaktır. Bulunduğu kulvarda yalnız olması nedeniyle  hep büyük kardeşi ile yarıştırılacaktır.  Bunu şöyle bir örnekle açıklayabilirim. X-T3  ile X-E3 benzer çekim kalitesine sahip olmasına rağmen kendi arasında karşılaştırılmaz pek. Nedeni farklı kulvarlarda ve farklı kullanıcılara yönelik olmasındandır. Birinde bulunan bir özellik diğeri için çok önemli olmayabilir. Kullanıcı açısından en yüksek fiyatlı her zaman en kullanışlı olmayabilir. İşte tam da burada “aynı çekim kalitesini neden %25 daha ucuza almayım ki?” diyen kullanıcılar için yukardaki tasarımsal farklılıklar çok önemli olmayabilir.

50R-Canon

 

GFX 50R ebat olarak ise bazı aynalı  full frame makinalardan küçük bazılarıyla ise benzer boyutlarda.  Ağırlığı ise 775 gram.  Birkaç örnek vermek gerekirse Nikon D5 1415 gr, Canon 1DS 1155 gr ağırlığında.  Aynasız full frame olan Nikon Z7’den 100 gram, Sony A7R3’den ise 120gr daha ağır.  Doğada ve sokakta medium format kalitesinde görseller elde etmek için GFX50R oldukça hafif bir seçenek.

Full frame bir sensörden 1.7 kat daha fazla bir sensör büyüklüğüne sahip orta format makina kullandıktan sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Bu yan etkisi bende hala devam ediyor. Aklınızın karışmasını istemiyorsanız sakın denemeyin :)Başka makinalar ile çektiğim her fotoğrafta acaba bu GFX’de nasıl görünürdü diye sürekli aklımdan geçiyor. Bu kalite eşiğini  sağlayanlar ise kısaca  dinamik aralık, detay ve ISO.  Herhangi bir full frame makina ile elde edilemeyecek büyük sensörün bu avantajlarını full frame boyutlarında ve ağırlığında elde edilebiliyor olmak, fotoğrafçılar için yeni bir küme yaratıyor. Orta formatçılar. Elbette orta format yeni bir şey değil ama aynasız teknolojiyle birlikte küçüldü, hafifledi ve hızlandı.  Eskiden her an her yerde çıkarılıp çekim yapılamayan orta formatlar  artık çıkar ve çek kıvamında. GFX 50R tam olarak burada duruyor aslında.

Bitlis’de çekim yaptığım süre boyunca GFX 50R’yi 100-200 mm ve 23 mm  objektifle kullandım. 100-200 mm’nin lansman çekimini yaptığımız için diğer lensleri pek kullanamadım. Çok az yerde 23 mm’yi denedim. Aşağıda bu çekimlerimden bazı fotoğrafları görebilirsiniz.

 

GFX kullanırken hangi lensleri tercih ediyorum?

Benim için şu anki ideal set 32-64 mm, 63 mm, 110 mm.  Yerel portreler çekerken 63 mm’nin bokehini ve yarattığı atmosferi çok seviyorum. 32-64 ise makinanın üzerinde sürpriz görseller için genişletilmiş bir seçenek olarak sabit duruyor. 110 mm çok az kullanıyor olsam da beauty tarzındaki fotoğrafları bununla çekiyorum.

 

GFX 50R mi? GFX 50S’mi?

Çekim kalitesinde fark yok. Tasarım farkı var. Hangisi sıcak geliyorsa onu tercih edebilirsiniz. Sonucu değil süreci tercih etmiş olacaksınız. Ben profesyonel stüdyo çekimlerimiz için GFX 50s aldım. X-T3’den gelen tasarım alışkanlığı buna en büyük etken. Böyle bir alışkanlığım olmasaydı sanırım GFX 50R bütçe açısından daha uygun gelecekti bana.

 

Full Frame mi,? GFX 50R’mi?

Video önceliğiniz yoksa GFX50R size daha yüksek bir fotoğraf kalitesi sunacaktır. Çünkü GFX 50 serisi video öncelikli bir seri değil. Ben GFX50R tercih ederdim. Çünkü çektiğim fotoğrafları sergilerken ya da satış yaparken bu kaliteye ihtiyaç duyuyorum.  Video için ise X-T3 kullanıyorum.

 

Başlangıç için hangi lensi almalıyım?

Sokak fotoğrafçıları zaten 45 mm’yi seçeceklerdir. Çünkü FF olarak 35 mm’ye denk geliyor. Doğa manzarası çeken biri olsaydım kesinlikle 23 mm yanımda bulundururdum. Doğa ve sokak karışık çekilecekse 32-64 mm tercih edilebilir.

 

Başka bir inceleme yazısında görüşmek üzere..

 

 

 

 

 

Fujifilm GFX 50s ile 20 gün

English version

İlk izlenimlerim için burayı, kendi çektiklerimden oluşan örnek  RAF dosyalarını indirmek için ise burayı tıklayın.

Aradan geçen 20 günlük sürede GFX 50s’in neredeyse birçok özelliğini kullandım. Bir haftalık ilk izlenimlerimden sonra çok daha fazla fotoğraf çektim. Gece, gündüz, portre, manzara içerikli fotoğrafların yanı sıra stüdyoda da denedim. Bu  makinayı merak eden birçok fotoğrafçı farklı sensörlerle farkını ya da kullanım alışkanlıklarını merak ediyor. Özellikle daha önce orta format makina  kullanmamış insanlarda bu merak çok daha fazla. Geçmişinde orta format tecrübesi olanlar ise karşılarına ne tür bir sonuç çıkacağını az çok kestirebiliyor.

Menü

GFX 50s diğer Fujifilm modellerinde olan menü ile birlikte geliyor. Menüler arası geçiş yapmak ve ayarları güncellemek oldukça basit. Çok kullandığınız menüleri “My Menu” başlığında toplayabiliyorsunuz. Böylece sık kullandığınız parametreleri değiştirmek için her defasında ilgili yerlere gitmiyorsunuz. Benim de bu menüye eklediğim yaklaşık 10 tane özellik var.  Fakat şöyle bir sorun var. Bir ayar yapıp, o sonucu deneyip tekrar gözden geçirmek istediğinizde en son kaldığınız yere değil ana menüye dönüyor. Bu da haliyle yorucu oluyor. Bir güncelleme ile düzeleceğini düşünüyorum.

Üst LCD Ekranı

Fujifilm X-T1 ve X-T2 de olmayan bu ekran, özellikle gece çekimlerinde ya da iç mekan çekimlerinde çok işe yarıyor. Makina kapalı olduğunda da çalışan bu ekranda çekim değişkenlerini, çekebileceğiniz fotoğraf sayısını vb ayarları görebiliyorsunuz.  Aynı zamanda video menüsüne geçtiğinizde video ayarlarını gösteriyor. Bu kadar kapsamlı olmasa da küçük bir üst gösterge ekranının X-T2’de de olmasını isterdim. Teknolojisini araştırmadım ama e-book’lardaki e-ink teknolojisini anımsattı bana. Parlak ışıkta bile çok rahat görünüyor.

Arka LCD ekran

LCD’si açılmayan bir makina kullanamıyorum artık. Benim için olmazsa olmazlardan. GFX 50s’de de hem dikey hem de yatay açabilmek için esnek LCD ekran  kullanılıyor. Dikey olanını hiç kullanmadım. Ne zaman kullanırım onu da bilmiyorum. Dikey çekimlerde işe yarayacağı söyleniyor. Pek dikey çekimler yapmadığım için kullanma fırsatım olmadı. Çekim yaptığım süre boyunca default parlaklık ayarının bazı çekimlerde beni  yanılttığına şahit oldum. Verilen parlaklık değerinden -2 yaparak bu durumu çözdüm. Yeni makina alan birisi bence ilk olarak bu ayarı yapmalı. Çoğu fotoğrafım bu yüzden koyu çıktı. LCD’nin dokunmatik olması çok güzel. Çekim yaptıktan sonra parmak hareketiyle fotoğrafa bakıp netlik kontrolü yapmak hem keyifli hem de zaman kazandırıyor. Dokunmatik Af noktası seçimi de yapılabiliyor. Denedim ama doğada çok da kullanışlı değil. Tripodlu sabit çekimlerde ise çok daha işlevsel duruyor. Ama ben olsam yine de hassas çekimler için en küçük AF noktası belirleyip AF kumandası ile hareket ederim. Dokunmatik AF bence daha hacimli nesneler için ideal.  Dokunmatik LCD üzerinde işe yarar bir özellik daha var. Ekranda aşağı ya da yukarı sürükleme hareketi yaptığınızda terazi ya da histogram açılıyor. Bence çok iyi düşünülmüş bir kısayol. Aslında çift parmakla dokunuş , 3 parmakla dokunuş gibi kısayollar ile benzer işlevler eklenebilse çok daha iyi olur. Mesela iki parmağınızla dokunup kaydırma hareketi yaptığınızda o fotoğrafı Wi-Fi ile gönderse.. 3 parmak hareketi ile de çok güzel fotoğraflar çekse 🙂

Kontrol Ayarları

Alışagelenden biraz daha fazla kontrol düğmesi makina gövdesinin üzerinde yer alıyor. Daha fazla fonksiyon atama butonu var.  Video hariç neredeyse tüm ihtiyaçlarınıza yönelik kısa yol seçenekleri var.Bu makina ve  Fujifilm X-T2’de video kısayolunun atanamıyor olması benim gibi hem fotoğraf hem de video çekenler için bir dezavantaj. Her defasında kadran çevirerek video ve fotoğraf arasında geçiş yapmak pozisyonu kaybetmeme neden oluyor. X-T1 kullanırken fotoğrafını çektiğim sahneyi aynı ayarlarda, kadrajı bozmadan videosunu da alabiliyordum. Şimdi ise bir şekilde kadrajı ve konsantrasyonu kaybediyorum. Video menüsüne drive üzerinden iki hamlede ulaşılabiliyor. Farklı olarak ISO kadranı üzerinde C ayarı gördüm. C’ye getirdiğinizde ISO’yu üst kadrandan değil ön ve arka kadranlardan çevirebiliyorsunuz. Bu bence iyi bir özellik. Çünkü vizörden bakarken enstantane, diyafram ayarını yapabiliyorken, ISO için bunu yapamamak bir eksiklikti. Vizörden bakarken saniyeler içinde çekim değişkenlerini yönetebilmek iyi olmuş. Bunu yapabilmek için enstantane ayarını T moduna almak gerekiyor. T moduna aldığımızda 1/16000 ile 60 dakika arasında bir çekim süresi belirleyebiliyoruz.  1/4000 mekanik Shutter var. Sonrasında ise elektronik shutter.  Özellikle açık diyaframlı bir ojbektif kullandığınızda enstantene 4000 değerlerinin üzerine çok rahat çıkıyor. 63 mm obejktifi kullanırken birkaç defa bende elektronik shutter kullandım. Daha önce X-T1 de rastlamadığım bozulmaları bazı fotoğraflarda gördüm. Fotoğrafta yumuşak yamulmalar oluşuyor. Bu her çekimde olmuyor ama yine de elektronik shutter kullanırken yedekli çekim yapmakta fayda var. Özellikle o gün soğuk olan Erciyes dağındaki yüksek enstantaneli çekimlerimde   her 10 çekimde 1 fire yaşadım.  Fakat sonraki günlerde aynı hatayla karşılaşmadım.

ES örnek bozulma. 1/6400 Shutter f:2.8

Diyafram halkası üzerinde de C modu var. Yine aynı şekilde kontrolü kumanda tekerine verebiliyorsunuz. Bu ayarı kullanacağımı sanmıyorum. Tripodlu ve basamaklı  çekimlerde objektif üzerinden diyafram çevirmek kimi durumlarda eksen kaymasına neden olabilir. Böyle durumlarda kullanabilirim diye düşünüyorum.

Kısayol tuşlarına ben ne atadım?

  • Kendi kendine çekim ayarı
  • Pozlama kipi önizleme
  • AF alan belirleme

Özelikle pozlama önizleme için kısayol atamak karanlık ortamlarda ne çektiğimi görmem için fayda sağlıyor. Bir de stüdyoda flaşlı çekimlerinde sahneyi görebilmek için pozlama kipini kapatmak gerekiyor. Diğer kısayol tuşlarını  fabrikasyon ayarında kullanıyorum.

AF-S ,AF-C,M ayarları ise yine kolay ulaşılabilir bir noktada. Drive modu ise kadran olarak değil, buton olarak geliyor. İçerisinde basamaklama modları var. Ama panaroma çekim modu yok. Seri çekim olarak ise diğer x modellerinde olan CH ve CL modu yok. Sadece bir tane seri çekim ayarı var. Zaten saniye de 3 kare çekim yaptığı için böyle bir ayar konulması da gereksiz olurdu.

Batarya

Makinanın sol yan tarafında kullanılan ve 400-500 kare çekim yapabilen bir pil kullanılıyor. Çekimlerimde bir günü çıkarabiliyorum. Ama yine de yedek bir pil gerekiyor. Makina üzerinden dahili olarak pil şarj edilmiyor. X-T2 bu yönüyle sehayat fotoğrafçıları için büyük bir eksikliği halletmiş görünüyor. Benzer özelliğin GFX 50s’de de olmasını isterdim. Extra grip kullanmayı genel olarak tercih etmiyorum.

Hafıza Kartı

Takıntılı olduğum konulardan bir tanesi de kart seçimi ve makinaların sağladığı kart desteğidir. UHS-2 hızını destekleyen iki kart takılabiliyor bu makinaya.  Ben Fujifilm markalı 64Gb UHS-2 destekleyen kart kullandım. Seri çekimlerde herhangi bir tıkanma yaşamadım. Ama UHS-1 kartı koyduğumda seri çekimlerde birkaç çekimden sonra makina yavaşlıyor. Bu makinayı kullanıp seri çekim yapacağınızı düşünüyorsanız kesinlikle UHS-2 almalısınız. Marka tavsiyesi isterseniz şayet Fujifilm üzerinden en hızlı çalışan Lexar 2000x kartını tavsiye ederim. Ben de bu karttan vardı. Fakat  bilgisayara uzun süreli takılı unutuca, çantaya koyup çıkarırken deforme oldu ve bozuldu. Tekrar edinmeyi düşünüyorum.  Ben seri çekim yapmayı düşünmüyorum diyorsanız da 60-90 mbps civarında veri yazan  UHS-1 yeterli olacaktır.

Stüdyoda Kullanım

Daha öncede bahsettiğim üzere uzun süredir ürün ve reklam içerikli stüdyo çekimleri yapıyorum. GFX kullandığım diğer makinaların yanında boyut olarak çok küçük kaldı. Bu boyut farkı, ister tripod üzerinde ister elde çekim için diğerlerine nispeten büyük bir avantaj sağlıyor. LCD ekran büyüklüğü ve dokunmatik yakınlaştırma ile çekim kontrolleri, bilgisayara gereksinim duymaksızın yapılabiliyor. Dilerseniz bilgisayara da bağlanarak tethering desteğiyle direk bilgisayar üzerinden çekim yapabiliyorsunuz. Elimin altında uzun bir usb kablosu olmadığı için henüz bunu denemedim. Lightroom üzerinden kullanmak keyifli olacağa benziyor.  Stüdyoda broncolor flaş sitemini kullanıyoruz.  Flaş tetikleyicisini bu makinaya takarak daha önce ışıkları nasıl kullanıyorsam, aynı şekilde kullandım.  Kısacası stüdyoda kullanılabilen en ergonomik orta format fotoğraf makinası GFX50s diyebilirim.

%100 Crop

Çekim kalitesi ise yeni teknoloji olmasından dolayı  daha başarılı. Özellikle sık dokularda karşılaşılan harelenmeye yani “moire” ye rastlamadım. Diğer orta format makinalarda bu harelenmenin olduğu yerde yeşil ve pembe renkler görünmeye başladığında GFX’de bunu görmedim. Detayları verme konusunda da yine bir miktar avantajlı olduğunu söyleyebilirim. Kullanılan lens, uzaklık ve  odak noktası gibi değişkenler nedeniyle bu karşılaştırmaları burada yayınlamayı tercih etmedim. Ama önümüzdeki günlerde Dpreview.com’da bu testler yayınlanacaktır. Yeni jenerasyon orta formatlar ve geçmiş dönem orta formatlar arasındaki karşılaştırmayı açıkcası ben de çok merak ediyorum.

Doğada Kullanım

Doğada kullanımı flaşlı ve flaşsız olarak iki şekilde test etmiş oldum. Normal kullanımda toza, suya dayanıklı olmasının avantajlarını bir kez daha söylemeye gerek yok. Çekim alışkanlığı ve ergonomi olarak bazı şeyler söyleyebilirim. Mevcut lenslerden 32-64 mm ve 63 mm üzerinde titreşim önleme sistemi bulunmuyor. Ben de OIS’li lens kullanım alışkanlığımdan dolayı bu makinayla da aynı özensizlikte net kareler alacağımı düşündüm. Fakat OIS olmadığı için yüksek enstantane kullanmak zorunda kaldım. Ya da nefes kontrolu yaparak daha disiplinli çekmek durumunda kaldım. 120 mm olan lensin OIS’li olduğunu biliyorum. Ama bende o lens henüz olmadığı için deneyemedim. Özetle 1/125 enstantanenin altında daha dikkatli kullanmak gerekiyor.

Dokunmatik ekrandan netleme aktif olduğunda yanlışlıkla eliniz, yüzünüz LCD ekrana değdiğinde AF noktası köşeye filan kayıyor. Tekrar kullanacağınız yere getirmeniz gerekiyor. Dokunmatik netleme tercihi kimi durumlarda işinizi hızlandırırken, bazen de yavaşlatabiliyor.  Kullanıcı bu ayarı  önceliklerine göre kendisi belirlemeli.

Makina iki objektifle birlikte ortalama bir omuz çantasına diğer aparatlarıyla birlikte rahat sığıyor. Ben o şekilde kullandım. Hatta cüzdan ve diğer ıvır zıvırlar da aynı çantadaydı. 63 mm ile makina çok daha hafif ve küçük hale geliyor. 63 mm tam kare formata göre 5o mm’ye denk geliyor. Ama atmosferi azalttığı için benim çok tercih ettiğim bir açı değil. Bu yıl çıkması planlanan ve tam karede 35 mm ye denk gelen objektifle denemeyi bekliyorum. 32-64mm ise kaliteli ve hızlı bir lens. Zoom aralığının kısa olması keskinliği arttırıyor. Bir süre çift makina kullandım. X-T2’nin üzerinden 50-140mm , GFX’in üzerinde ise 32-64 mm vardı. Harika bir ikili oldular. Ama iki makinayı bir arada kullanmak insanı kavram kargaşasına sürüklüyor. Haliyle GFX ile biraz daha dikkatli AF noktası seçiyorsunuz (bene genelde tek nokta kullandım). X-T2 ile de bölge modunu kullandım. GFX ile geniş açı bir çekim yapıp, sonrasında başka bir sahneyi X-T2 ile çekim yaptığınızda X-T2 nin hızı ve netlik tutarlılığı insanı etkiliyor. Fakat eve gelip bilgisayardan çekimleri kontrol ettiğinizde de bu defa GFX’deki detay ve çözünürlüğü X-T2’de göremediğinizde neden herşey tek makinada olmaz ki diye isyan ediyorsunuz 🙂 Yani X-T2 sahibi olupta daha önce orta format tecrübesine sahip olmayan biri “GFX bana ne verebilir” diye sorabilir. Cevabım ise net. Senden biraz hız alıp, karşılığında çok yüksek kaliteli bir fotoğraf  verir. Burada tercih tamamen kullanıcıya ait.  Doğada kullanımda benim hala kafam karışıyor. Yüksek hız mı? Kalite mi?  Başka bir ifadeyle Aps-c sensördeyken FF istemek neyse, FF kullanırken de orta format istemek etmek aynı şey. İkisinde de benzer sıçrama olacaktır.

Fotoğraflarını tamamen sosyal medyada kullanan ve çok fazla detay önemsemeyen biri için X-T2 çok iyi bir seçenektir. Fakat çektiklerini aynı zamanda satacak, büyük boylarda sergileyecek kişiler için GFX daha iyi bir tercih olacaktır. Baskı kalitesi arasında çok fark yaratacak ve her detay, fotoğraf üzerinde görünecektir. Aslında X-T2 ile GFX karşılaştırması tam olarak makina karşılaştırmaya benzemez. Burada karşılaştırılması gereken sensör boylarıdır. Avantajlar ve dezavantajlar  her kullanıcı için kendini gösterecektir.

Burada bahsettiklerim için bir parantez açmakta fayda var. Fotoğraflara iyi ve kalite gibi sıfatları sadece teknik anlamda koyduğumun altını çizmek isterim. Bir fikri ve duygusu olan fotoğrafın -o duyguyu verebildikten sonra- hangi makinadan çıktığının önemi yoktur.  Ama şöyle de bir gerçek var.  Bazı makinalarda istenilen duyguyu daha iyi verebilir. Örneğin hız esnasındaki dinginliği yakalamak isterseniz hızlı bir makina kullanmanız gerekir. Ya da yumuşak arka bokehlerle konunuzu soyutlayıp, yalnızlaştırmak isterseniz bunu verebilen bir sensöre ihtiyacınız olacaktır.

Gerçekten de kafa karıştırıcı bir alet GFX. Bir kere bilgisayardan fotoğrafı büyütüp baktığınızda bir daha aklınızdan çıkmayacak bir kalite eşiği yaratıyor. Ne yapsanız da, aklınız o kalitede kalıyor.

Doğada flaşlı kullanmayı çok detaylı denediğimi söyleyemem. Ama EF-X500 flaşlarla birkaç çekim yaptım. Daha profesyonel paraflaşlarla yeniden deneyeceğim. Bunun için softboxlar,  jenaratörlü sistemler gerekiyor. Işık firmalarının GFX için birşeyler yaptığını biliyorum. Ama ne kadar zamanda son kullanıcıya ulaşır bunu bilmiyorum. Normalde dışarda flaşlı çekimi her marka model ile yapabilirsiniz. Fakat HSS (Fuji’deki karşılığı fp) yani yüksek enstantaneli çekimler için sadece destekleyen modellerle çekim yapabilirsiniz.

AF Deneyimi 

Bir orta formata göre beklenilen üzerinde bir hız veriyor. İlk izlenimlerde AF-C performansı ile ilgili bir video paylaşmıştım. Kontrast algılama yöntemini kullanıyor olmasına rağmen hızlı bir AF sağlıyor. Normalde bilindiği üzere makinalar iki şekilde netleme yapabiliyor. Kontrast ve faz algılama.  Kontrast algılama,  daha yavaş olmasına rağmen faz algılamaya göre daha tutarlıdır.  Faz algılama ise daha hızlı olmasına rağmen, kontrast algılama kadar tutarlı değildir. Son çıkan makinalarda bu iki sistem bir arada kullanılıyor.  GFX ise sadece kontrast algılama yöntemine göre netlik sağlıyor. Orta format ölçeklerine göre çok fazla netlik noktası var ve hızlı bir netlemeye sahip. Bunu diğer orta formatlarla karşılaştırarak siz de farkı daha açık görebilirsiniz.

AF alanı seçiminde ise tek nokta daha istikrarlı bir sonuç veriyor. Bölge seçiminde biraz daha iyileştirme gerekiyor. Makina seçili bölgede, sizin isteğiniz dışındaki farklı bir kontrast alanı tercih edebiliyor. İstenmeyen bu  olasılık, faz algılamalı sistemlerde de var. Bölge seçimlerinde dikkatli olmakta vayda var. Özellikle birbirine geçmiş ton ve renklerde, tek noktayı tavsiye ederim.

Dynamic Range

Makina 14 stop değerinde bir DR sunuyor. Koyu ve açık alanların birinden birini feda etmeden, her ikisindeki tonları da gösterme başarısı  DR olarak ifade ediliyor. Türkçe’deki karşılığı ise “kontrast alan”.. Pratik de ne işe yarayacağı açık. Yani koyu gölgeler siyaha düşmeden, açık gri tonlar da beyaza düşmeden detayları görebilmek gerekir. APS-C formatlar ve çoğu FF bunu istenilen düzeyde çok başaramıyor.

Dynamic Range etkisini en iyi görebileceğiniz yer Photoshop’dur. Koyu alanları birkaç stop açınca fazla kumlanmadan detayları gösterebiliyorsa, ya da tam tersi açık alanları kurtarabiliyorsa DR’si iyidir diyebiliriz. Açıkcası ilk defa DR’si yüksek bir makina ile doğada çekim yapıyorum. Hep merak ettiğim bir konu idi. Çekim yaptığım fotoğraf müdahaleleri yüksek DR’ye ihtiyaç duyuyor.  Fotoğrafın en açık yerine göre pozlama yapıp, koyu alanları sonradan açıyorum. Şu ana kadar göremediğim kadar detay ve ton görebildim. Önceden iki stop açınca karşılaştığım kumlanmaya bu makina da 4-5 stop sonrasında rastladım. Gelin-Damat fotoğrafı çekenler için hem gelinliğin detayını korumak , hem de damatlığın detaylarını gösterebilmek zordur. İşte DR buralarda işe yarıyor. DR’nin benim için bir avantajı ise sinematik tonları daha rahat verebiliyorum. Her geçiş çok yumuşak olduğu içim verdiğiniz bu renklerde bu ara tonlara giriyor. Zengin geçişli bir sonuç veriyor.

Video

GFX50s video konusunu pek  öne çıkarmıyor. 1080p ve 30fps bir çekim sunuyor. X-T2’de ise bu değerler 4k ve 60 fps. X-T2 100 mbps verirken GFX 36 mbps veriyor. Bu değer X-Pro 2’deki değerle aynı. Kağıt üzerinde sonuçlar böyle. Ama orta formatın nimetlerinden olsa gerek ben videosunu çok yumuşak ve derinlikli buldum. Hobi amaçlı çekimler kesinlikle yapılabilir. Slow-motion gerektirmeyen profesyonel işler için de tercih edebilirim. Neticede üzerindeki lensler ile sinematik etki alınabiliyor. Ama X-T2’im varken video için GFX’i tercih etmem. Hem X-T2 ile OIS’li lensler kullanarak elde çekim yapma avantajları da var. GFX ile video çekecekseniz elde çekmeyi unutun. Ya omuzluk ya da tripod gerekiyor. Elde  birkaç çekim yaptım ama hepsinde titrettim. Ben ise doğaçlama video çekmeyi seviyorum. X-T2 ile  10-24 mm ve 50-140mm lenslerle elde güzel sonuçlar yakalıyorum.

Artılar

  • Büyük Sensör
  • Detay Kabiliyeti
  • Dynamic Range
  • FF boyutlarında ve ağırlığında gövde
  • Orta formatlara göre hızlı olması
  • AF-C performansı
  • Dokunmatik Ekran
  • Köşeden köşeye netlikte başarılı keskin lensler
  • Suya, toza ve Soğuğa dayanıklı gövde
  • Çift UHS-2 SD kart desteği
  • Yumuşak bokeh
  • Üst LCD ekran
  • Makinadan çıkabilen esnek vizör
  • Fiyatının diğer orta formatlara göre çok uygun olması

Eksiler

  • 32-64 mm ve 63 mm lenslerinde OIS olmaması
  • Faz algılama olmaması
  • İşlevsel video özellikleri olabilecekken, olmaması
  • Makina üzerinden şarj olmaması
  • Lens çeşitliliğinin henüz az olması (bu yıl 3 lens daha geliyor)
  • Elektronik Shutter hataları
  • Fiyatının çoğu full frame makinaların üzerinde olması (Canon 1dx Mark 2 ve Nikon D5 ile benzer fiyatlarda)