Yazılar

Fujifilm GFX 100s Deneyimlerim


GFX 50s ve 50R deneyimlerimden sonra şimdi de GFX 100s deneyimlerimi sizlerle paylaşmak için bilgisayarın başına geçtim. Hatırlarsanız Fujifilm son bir kaç yıl içinde kendisine yeni bir kulvar oluşturularak orta format sınıfına yeni bir soluk getirmişti. Öncesinde çoğunlukla stüdyolarda hantal bir çalışma prensibine sahip olan bu sınıfı “taşınabilir” ve “kompakt” bir seviyeye taşımak için yola çıkmıştı. Geride bıraktığımız bu birkaç yıl içinde bunu da başarmış görünüyor. Sadece fotoğrafçılıktan para kazanan insanların tercih ettiği bu sınıf artık amatörlerin de ilgisini çekmeye başladı. Bunda en büyük etken fiyat ve ebatın küçülmesi. 30-40 Bin Euro etiketiyle satılan orta format makinalar bugün 4000 USD seviyesine kadar düşmüş durumda. Bu gidişatın ilerde daha da hızlı olacağını düşünüyorum. Yani daha küçük ve daha ucuz orta format makinalar ilerde daha ulaşılabilir olacaklar.

Öne çıkan özellikler 

  • 102MP Arkadan aydınlatmalı CMOS 44 x 33mm  orta format sensor
  • IBIS ( Gövdeden 6 stop titreşim önleme)
  • Sürekli çekimde saniyede 5 kare 
  • 10 Bit, 4K 30 FPS, Harici ekranla 12 Bit 4.2.2 RAW kayıt 
  • Multi-Shot ile 400 MP çekim yapabilme 
  • 2.36M Çözünürlükte LCD ekran 
  • Çift  UHS-II SD kart slotu
  • NP-W235 batarya ile yaklaşık  460 kare 

Fujinon GF 63 mm

Hem bu işten kazancını sağlayan hem de amatör ruhla fotoğraflar çeken biri olarak her ikisini de bir arada sunmaya aday olan GFX makinalar özellikle ilgimi çekiyor. Tek çantada, tek bir fotoğraf makinasıyla her ikisini de halletmek oldukça konforlu bir düşünce.

Fujinon GF 110 mm

Bugüne kadar yazdığım deneyim yazılarında kullandığım fotoğraf makinaları üretim öncesi test cihazlarıydı. Ama bu defa satın alıp kullandığım bir makinayı anlatıyor olacağım. Profesyonel iş alanımızda geniş mekanlar oluşturup dekorlu fotoğraflar çekiyoruz. Bu fotoğraflar megaboard ya da bina cephesi gibi büyük alanlarda da yayınlanabiliyor. Haliyle büyük sensör ve yüksek megapiksel değerlerine ihtiyacımız olduğundan orta format makinalar kullanıyoruz.

Ekipman parkurumuza daha öncesinde GFX 50s’i dahil etmiş ve memnun kalmıştık. Ama bazı çekimlerimiz için titreşim önleme ihtiyacı ön plana çıkmıştı. Öncelikle olarak GFX 100s’in bu özelliğinin olması dikkatimizi çekti. Daha sonra da diğer özelliklerini kritik ederek bu makinayı edindik. Kısacası bu yazıda, test amacıyla edilinilen bir deneyimden ziyade hali hazırda bir aydır amaca yönelik kullanılan bir kameradan bahsediyor olacağım.

Fujinon GF 23 mm

Tasarım

Fujifilm’in orta format makinaları arasında tasarımını en çok beğendiğim bu diyebilirim. Daha sportif ve alışkanlıklara daha çok hitap eden bir fotoğraf makinası. Daha derli toplu bir deneyim sunuyor. LCD ekranın açılma yönü ve şekli tam istediğim gibi. Yandan açılan LCD’lere sıcak bakamıyorum.  Yön tuşları bu makina da yok. Onun yerine bu komutları joystikle halledebiliyorsunuz. Kullanırken yön tuşlarının eksik olmasından dolayı bir konfor kaybı yaşamadım. Zaten atanabilir tuş sayısı yeterli seviyede. Makinanın tutuş yerinin çıkıntısı uzun süren çekimlerde parmak ya da bileği yormuyor. Boyutları bu haliyle çoğu FF makinayla aynı seviyeye gelmiş. Bazı FF serilerinden ise daha küçük. Yani elinizdeyken tıpkı bir FF makinayla çekim yapıyormuş hissi veriyor. Bu hisse düşen ağırlığın da etkisi var. ISO ve enstantane ayarı için ayrı bir tekerlek yok. Bunun yerin PSMA kadranı eklenmiş. Elbette yine makinanın önünde ve arkasında duran çarklara ise ve enstantane atamasını yapabiliyorsunuz. Diyaframı da isterseniz objektif üzerinden, isterseniz makina üzerinden yönetebiliyorsunuz. Ben Fujifilm kullandığımdan itibaren ön tekerleğe enstantane arka tekerleğe ise ISO kısayolunu ekledim. Makinada ayrıca 6 adet custom ayarı tanımlayabileceğiniz kadran var. Ama ben bugüne kadar hiç bir makinada bu özelliği kullanmadım. Belki üşengeçlikten, belki de ihtiyaç duymadığımdan.

Makinanın ağırlığı 900 gram. DSLR Full Frame bir makina olan Nikon d850’den 105 gram daha hafifken, Canon Mark 4’den de 10 gram daha ağır. Yani ağırlık ve boyur olarak konumunun nerelerden olduğu bu örneklerle orada çıkıyor.  Kendinden önceki nesil olan GFX 50s den de 20 gram daha hafif olduğunu söylemiyim. 

GFX 50s ile aralarındaki boyut karşılaştırması ise fotoğrafta görüldüğü şekilde. Daha derli toplu bir tasarıma sahip olmanın yanı sıra en olarak daha küçük bir makina olarak karşımıza çıkıyor. 

Üst yardımcı ekranda yer alan bilgiler ve bu bilgileri makina kapalıyken de göstermesi oldukça işlevsel. Bu ekranda klasik göstergelerin yanı sıra histogram ve dijital bir çark da seçilebiliyor. 

Özetle 100s tasarımdan yönünden beni tam anlamıyla etkiledi .. XT serisi ile birlikte kullanım olarak beni yormayan ve çok çabuk adapte olduğum bir makina oldu. 

Makinanın sıvıya ve  toza  karşı koruması yaz kış güvenle fotoğraf çekmeyi sağlıyor. Uzun süredir bu özellik çoğu Fujifilm makinada standart olarak yer alıyor. 

Fujinon GF 100 mm

IBIS (Titreşim Önleme)

Bu makinayı satın almaya iten önemli detayın titreşim önleme özelliğine sahip olması demiştim. Gerçi bu yeni bir özellik değil. Bundan önce GFX 100’de orta format makinalarda kullanılmaya başlanmıştı. Ama GFX 100 tasarımı bana hitap etmediğinden çok üzerinde durmamıştım o modelin. Tabi ki bu tamamen kişisel bir beğeni. Fiyat olarak daha uygun olması da etkenlerden biri. IBIS bu makinada oldukça iyi çalışıyor. Bazı lenslerde 6 stop titreşim engelleme yapabiliyor( Bu GFX 100’den yarım stop daha fazla).  1/15 hatta daha düşük enstantane değerlerinde elde çekim yapmak mümkün. BU sayede yüksek ISO’lara çıkmaya da gerek kalmadan sabit konuları daha pürüzsün çekmek mümkün hale geliyor. Titreşim önleme sadece fotoğraf çekerken değil video çekimlerinde de günümüzde olmazsa olmaz özelliklerden biri haline geldi . Bu makinayla henüz çok fazla video çekecek fırsatım olmasa da denediğim lenslerde istediğimi elde ettim. Orta formatın doğası gereği oluşan bokeh etkisiyle video çekmek oldukça keyifliydi.

Bu fotoğrafı 1/40 enstantane ve f 2.0 diyrafamla test amacıyla çektim. Araca netlik yapmıştım ama araç hareket halinde olduğu için hareket fluluğu oluşmuş haliyle. Ama arka plandaki atları croplayıp yakında baktığımızda  düşük enstantene değerlerinde bile titreşim olmadığı görünüyor. 

Fujinon GF 110 mm

 

 

AF Performansı

GFX 50s’den farklı olarak bu makinada phase dedection olması da fark yaratan bir durum olarak göze çarpıyor. Contrast dedection sabit ve kontrollü çekimlerde yeterli iken hareketli konulara geçtiğimizde Phase dedection’un farkını hissediyorsunuz. Video çekimlerinde de kaçınılmaz olarak olması gereken bir özellik. GFX 100s de 3.76 milyon  phase dedection noktası var. Sensörün her yerinden kararlı ve hızlı  bir netlik yapmak mümkün hale geliyor. 

Buna ilave olarak göz ve yüz tanıma özelliği neredeyse XT-4 kadar iyi çalışıyor.

Görüntü Kalitesi 

Fujinon GF 110 mm

Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere 100s’de detay anlamında başarılı bir sonuç veriyor. 50s kullanırken detay kabiliyetini beğeniyordum. Aynı sensör alanına 50 yerine 100 MP sığdırılmış olmasından kaynaklı kafamda soru işaretleri vardı. Acaba ISO, dinamik aralık ve detay verebilme konusunda kayıp yaşanacak mı diye merak ediyordum. Gerek DPreview test sonuçları olsun, gerekse kendi deneyimlerim olsun 50s’den daha başarılı bir performans sağladığı açıkça belli oluyor. Ama dikkatli bakmadıkça bu farkları da anlamak pek mümkün değil. 

Fujinon GF 110 mm


Yukardaki tavuk fotoğrafını %100 cop yaptığımda da gagasındaki ve göz etrafındaki her bir detayı berrak bir şekilde  görebilmek mümkün. 

Fujinon GF 110 mm

Koşan at fotoğrafını ise 4000 ISO’da çektim. Açıkcası bu fotoğrafı her mecrada rahatlıkla kullanabilirim. Fotoğrafa yakından bakalım.

Üzerinde hiç işlem yapmadığım bu fotoğrafın croplu halinde ISO başarımı beni memnun etti. Bu fotoğrafa biraz noise reduction uyguladığımda ise sonuç şu şekilde oldu. 

ISO’yu çok yükseklerde kullanan biri değilim ama bu mkianayla 6400 ISO’larda kullanabileceğim fotoğraflar çekeceğime eminim. 

1250 ISO F:2.0 110 mm

Dinamik aralık testimde de sonucu sizlerle paylaşıyorum. 1250 ISO’da çektiğim bu fotoğrafta dokuları kazanmak için Camera RAW programında gölge ve parlak alan değerleriyle oynadım. Açık ve koyu alanlardaki detayları yüksek iso da çekmemem rağmen geri kazandım. Aşağıdaki fotoğrafa herhangi bir noise reduction uygulaması yapmadım. 

Şansımdan fotoğrafa çıktığım anlarda güneşi pek görmedim. Hep puslu ve kapalı havalarda çektim. Bu sayede de  güneşin ya da harici flaşların etkisiyle daha keskin ya da daha canlı bir izlenim uyandıran fotoğraflar yerine daha soft fotoğraflar çekmiş oldum. Bana kalırsa bu fotoğraflardan bir izlenim oluşturmak daha doğru geliyor. 

Fujinon GF 110 mm

Fujinon GF 32-64 mm

Çekim yaparken  32-64mm, 63 mm, 110 mm ve 23 mm lenslerini  kullandım. Yukardaki bu manzara fotoğrafını 32-64 mm  ile çektim.  Tak gez lens olarak ideal bir seçenek. Ama portre ve insan çekimlerinde favori lensim olan 63 mm ve 110 mm’yi tercih ettim. 

Fujinon GF 110 mm

110 mm ile çektiğim bu fotoğrafa edit yaparken Fujifilm’in yeni renk profili olan Nostagic Negative seçeceğini denedim.  Nostalgic Negative seçeceğini baz alarak yaptığım tonlama ile eski film tatlarının keyfini aldım. Bu profili bundan sonra da sık kullanacağım gibi geliyor. 

Fujinon GF 63 mm

Dramatik atmosferlerde fotoğraf çekmeyi seviyorum. 63 mm tercih ettiğim bu fotoğrafta da yüz göz tanıma özelliğini aktif netlik konusunda bir endişe yaşamadım. Böylece aynı ortamda firesiz bir çok çekim yapabildim. 

Fujinon GF 23 mm

Torosların eteklerindeki bulunduğum bir esnada tesadüfi şekilde önümden koşarak giden atın bu anına son anda yetişebildim. Sürpriz anlar içinde hızla ayarlarına erişebileceğiniz bir makina.

BATARYA -GÜÇ

Fujifilm tek pille 460 kare çekebileceğimizi söylüyor. Ancak gündelik çekimde bunun çok çok üzerine çıkıyor. Çekim alışkanlıklarınıza bağlı olarak 700-800 kare gibi bir ortalama tutturmak çok olası. X-T4 ile aynı bataryayı kullanıyor.  Type- C çıkışı olan bir powerbank ile şarj edilebiliyor olması doğada sizi güç gereksinimi konusunda rahatlatacaktır. Powerbank tercihi ise iyi bir model ve marka olmalı. Type-C çıkışının yeterli düzeyde olması lazım. Bu arada Type- C kablosu beni rahatlatan bir geçiş oldu. X-T4 ile başlamıştı sanırım bu değişiklik. iPad ya da MacBook kullanırken çektiklerimi hafıza kartını çıkartmadan Type-C yuvasından çok hızlı aktarabiliyorum.  Elinizde yüksek hızlı card reader yoksa bunu birincil seçenek olarak  düşünebilirsiniz. Özellikle stüdyoda bir bataryaya bağlı çalışmak istemediğimizde de makina Type-C bağlantısı ile, içinde bulunan bataryayı hep aynı seviyede tutabiliyor. Tam gün bir timelapse çekim yapmak istediğinizde de bu seçeneği aklınızda bulundurabilirsiniz. Şu ana kadar bu makina için üretilmiş bir battery grip yok. Grip sevmeyen biri olarak bunu sorun etmedim. Grip ile makinanın boyutunu büyütmek yerine yedek batarya ile çekim yapmayı tercih ediyorum. 

 

VİDEO

 

Aslında kafamda bir video planı vardı. Pandemi nedeniyle onu çekemedim. Ama fotoğraf çektiğim anlarda test amacıyla çektiğim videolardan bir derleme yaptım. Bu videoyu sadece 110 mm kullanarak çektim. Sebebi ise yağmur yağıyordu ve sadece 110 mm’nin parasoleyi yanımdaydı. Videolara 4K yükledim. Sizler de seçeneklerde 4K’yı seçmeyi unutmayın. 

Çekim değerleri şu şekilde: 4K 25 FPS, 400 Mpbs, F-LOG, H-265, 10 Bit

Özellikle belirtmek isterim ki tamamı elde çekim. Gövdeden titreşim engellemenin gücünü sahnelerden görebilirsiniz. Güneşin olmadığı bir zaman diliminde çekmeme rağmen F-log görüntülerden pürüzsüz bir çıktı alabildim. Davinci programıyla renklendirme yaptım. Baskın sayılabilecek Osiris firmasının KDX lutunu kullandım. Buna rağmen renklerde ve geçişlerde bir çatlamaya rastlamadım. 100s ile video çekmenin en güzel yanlarından biri de  orta format prime lenslerinin keskinliğini videolarda kullanabilmek. Profesyonel çekimler için de zaten video olarak kullandığımız bir makinanın doğada da iyi sonuçlar vermesine sevindim. Aşağıdaki videoda da F-Log görüntünün üzerine color grade yapılmış halini aşama aşama görebilirsiniz. 

Beğendiklerim

  • IBIS yani titreşim önleme sistemi 
  • Hafif ve küçük tasarım, makina hatları 
  • Orta format makinada yüksek kalite video çekebilmek (10 Bit, 400 Mbps)
  • Fujifilm’in klasik LCD açılma şekli
  • Power bank ile bataryayı şarj etme 

Keşke olsa dediklerim 

  • Video çekiminde 4K 60 FPS
  • Daha yüksek pil süresi
  • Video için daha hızlı zoom lensler

Bu saydıklarımdan bağımsız olarak beğenmekle, beğenmemek arasında kaldığım bir özellik daha var. Acaba diyorum, bu güçlü yapının içinde 100 MP yerine 50 MP bir görüntü mü olsaydı diyorum. Günümüz şartlarında 50 MP bir çok alanda yeterli geliyor. Düşük megapikselde  kartlar hemen dolmuyor, bilgisayarlar daha hızlı yanıt verebiliyor. Öte yandan 100 MP görüntünün baskı avantajları ve yeniden croplanabilir bir kadraj üretilmesi de bir avantaj sağlıyor. Bütün bunları yan yana koyduğumda henüz ortada duruyorum. 

GFX serisi düşünenler için bence en ideal makina GFX100s. Fiyat olarak da, özellik olarak da uygun bir çizgide. 

Başka bir deneyim yazısında görüşmek üzere.. 

Fujinon GF 23 mm

 

Fujinon GF 32-64 mm

 

Fujinon GF 23 mm

Fujifilm X-H1 İzlenimlerim

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba.  En son fujifilm GFX 50s ile izlenimlerimi ve nispeten uzun kullanım incelemelerimi paylaşmıştım. Şimdi ise yeni bir serinin izlenimleri için tekrar bloğun sayfasını açtım .  Fujifilm X-H1 incelemem için birkaç hafta kadar bendeydi.  Ben de sizlere bu birkaç haftalık süreçte elde ettiğim izlenimleri  paylaşacağım.  Makina demo olduğu için yüksek hassasiyet içeren bir inceleme yazısı olmayacaktır. Derinleme incelemelerimi genellikle uzun kullanım testlerimde aktarıyorum. Bu yazıda X-H1 nedir?, Kimler içindir? Ya da kimler için değildir? gibi soruların cevabını arayacağız. Bununla birlikte önce çıkan yetenekleri ve keşke olsaydı dediğimiz özellikler üzerinde duracağız.

( Fotoğraflar Eterna film benzetimi seçeneğinde çekilmiş ve çok az kontrast ilave edilmiştir)

X-H1 video özellikleri arttırılmış olmasına rağmen  fotoğraf özelliklerinden de ödün vermeyen bir makina olarak karşımıza çıkıyor. İçerisinde X-T2 barındıran bir video kamera şeklinde de yorumlanabilir. Rakiplerine göre farklı bir yol izlediğini düşünüyorum. Genellikle video kalitesini ön plana çıkaran modeller fotoğraf kalitesinden, fotoğraf kalitesini öne çıkaran modellerde de video kalitesinden ödün veriyor. Sanırım Fujifilm X-H serisiyle  her iki yeteneği bir arada sunmayı planlıyor. Bu serinin ilk makinasında bu izlenimi rahatlıkla ediniyorum.

Bundan birkaç yıl önce fujifilm X-T1 kullandığım dönemlerde video konusunda çok fazla hassasiyetim yoktu. Video konusunda gözlerim seçmeye  ve yorumlarım da belirginleşmeye  başladıkça X-T1’in yetersizliği de ortaya çıkmıştı. Videoda karıncalanmalar, dokulu bölgelerdeki titremeler ve sinir bozucu bir kontrast gözlerimi tırmalamaya başlamıştı.  En önemlisi de videoları yumuşatamıyordum. Çok sert bir görüntü verdiği için kendi yorumlarımı ve renklerimi uygulayamıyordum. O günden bu güne Fujifilm’in yeni çıkaracağı makinalarda daha çok video özelliklerine bakmaya başladım. X-T2  video konusunda çok büyük bir sıçrama yapsa da yine de kullanıcıya az yorum şansı tanıyordu. Aslında şöyle diyebiliriz. İyi video çeken bir fotoğraf makinası  demek;  bize net, keskin ,hoş renkler veren değil, üzerinde yorumlarımızı katabileceğimiz sonuçlar veren makinadır. Şayet yorum katılmayacaksa cep telefonları göze hoş gelecek sonuçları zaten veriyor.

Kendi önceliklerime göre makinanın öne çıkan özelliklerinden bahsedeyim.

F-LOG

Videoya yeni başlayanların karşısında daha önce duymadığı bazı terimler çıkacak. Ama bunlar o kadar da korkutucu değil. Kısa sürede ne anlama geldiği öğrenilebiliyor. Bu terimler arasında LOG belki de en çok duyulacak olanıdır.  Her marka kendi LOG’unu ifade eden bazı kısaltmalar kullanıyor. S-LOG, V-LOG, D-LOG gibi … Fujifilm ise F-LOG kullanıyor.  F-LOG size hazır bir sonuç vermek yerine kontrastı, renkleri ve keskinliği azaltarak yüksek bir dinamik aralık  ve yumuşak sonuç sunuyor. Karşılığında ise sizden ISO alıyor. Örneğin F-LOG çektiğinizde minimum ISO oranınız 800 oluyor.

İlk görselde F-LOG sonucu, ikincisinde de üzerine LUT atılmış halini görüyorsunuz.  LUT ise kısaca hazır ayar demek. LOG çekimleri çok kısa sürede sonuçlandırmak için bazı firmaların öne çıkan LUT’larını kullanabilirsiniz. Ben kendim ayarlamak istiyorum derseniz de böyle bir seçeneğiniz var. Şahsen benim bu makinada en çok önemsediğim ve üzerinde denemeler yaptığım özellik bu oldu. Çünkü asıl derdimi yazımın başında söylemiştim. LOG çekmek ne gibi avantajlar sağlar?

  • Farklı gün ve saatlerde çektiğiniz birbirinden farklı çekimlerden benzer renk karakteristiğini oluşturabilirsiniz. Yaptığınız projedeki renk ve ton bütünlüğünü oluşturabilirsiniz.  (Color Grade)
  • Çekim esnasında oluşabilecek beyaz ayar  ve pozlama sapmalarını nispeten daha kolay  dengeleyebilirsiniz. (Color Correction)
  • Tek bir renk anlayışına mahkum olmadan, dilediğiniz LUT’u uygulayabilirsiniz.

Kısacası esnektir. Siz yoğurmalısınız. Bunun için ise bilgisayarda bir programı ihtiyaçlarınız dahilinde kullanabiliyor olmanız ya da öğrenmeniz gerekir.  Final Cut Pro X, Da Vinci Resolve ve Adobe Premiere karşınıza en çok çıkacak edit programları olacaktır. Ben Mac kullandığım için Final Cut Pro X kullanıyorum.

Makina be de kaldığı sürede çekimlerimin çoğunu F-LOG ile yaptım. Kalanları ise yeni sinema renk profili olan  “Eterna” ile yaptım.

 

ETERNA (Sinema Benzetimi)

Fujifilm provia, astia gibi geçmişteki film renklerini dijital teknolojiye taşıyarak ismine “film benzetimi” demişti. Fotoğraf için bulunan bu renk profilleri kullanıcılar tarafından çok sevilmişti. Fakat fotoğraf için kullanılan bu profiller üzerinden video çekmek bize “film” yerine “hareketli fotoğraf görüntüsü” veriyordu. Fotoğraf dili için yaratılmış bu renk profilleri , hassas videocu gözler için tatmin edici olmuyordu. Genel olarak bu profiller sert karakterli olduğu için videoda da canlı sonuçlar veriyor. Fujifilm geçmişten bu yana sinema endüstrisinde de yer alan bir marka. Eterna ismini zaman zaman programların içine yerleştirilen renk profillerinden görüyordum. Şimdi ise  bu Eterna profili X-H1’in içinde hazır olarak kullanıcısına  “sinema benzetimi” veriyor. Siyah ve beyazı koruyan oldukça soft bir profil. Bu profili çok beğendim. Çektiğiniz şeyin video değil de, film olmasını istiyorsanız ya Eterna ya da F-LOG çekmelisiniz.  Çok emin olmamakla birlikte bu renk profilinin X-T2’ye de bir güncelleme ile  geleceği söyleniyor.

( Fotoğraflar Eterna film benzetimi seçeneğinde çekilmiş ve çok az kontrast ilave edilmiştir)

 

IBIS (Dahili gövde Sabitleme)

Fujifilm X-T2 harika bir fotoğraf makinası olmasına rağmen üzerinde sabitleme sistemi bulunmuyordu. Çoğu lensinde bu özellik olduğu için ve fotoğraf öncelikli konumlandırıldığı için IBIS’e yer verilmemişti. X-H1 ile artık gövde üzerinden 5 yönlü gövde sabitleme var. Üstelik 5.5 Stop bir sabitleme oranı veriyor. Şu ana kadar kullandığım makinalar içerisinde en istikrarlı ve güçlü sabitleme aldığım makina X-H1 oldu. Özellikle 16-55 lensim yeniden doğdu. 16-55 mm  üzerinde sabitleme olmadığı için video çekerken titreme sorunu yaşıyordum. 23 mm ve 35 mm gibi yine benzer olan lensleri zaten hiç video da kullanmıyordum. IBIS ile birlikte bu lensler ile istediğim sonuçları elde edebiliyorum. Makina bende kaldığı sürede üzerinde sadece 16-55 mm takılı kaldı desem yeridir.  Kısacası tüm lenslerinizi video işinde de kullanacaksanız X-H1 olmazsa olmaz.

 

 

TASARIM

XT-2 ile GFX 50s arasında bir çizgiye sahip. Makinayı için X-T2’ye oranladığımızda biraz daha hacim kazandığı görülüyor. Makinanın sağ tarafında daha iyi kavrama için çıkıntı  oluşturulmuş. Uzun süre video çekerken parmaklarınızdan bazıları XT-2 de acıyordu. Bu tutma şekliyle daha uzun süreli bir çekim sağlanabiliyor.  Ama yine de bu kadar büyük olmamalıydı diye düşünüyorum.  Bu büyümenin sebebi ise daha uzun süreli video çekim imkanını sağlamak  olarak açıklanıyor.  Makinanın büyüklüğünden sonra göze çarpan ikinci detay ise  üstteki  gösterge paneli . Pozlama telafisi kadranı gitmiş yerine gösterge paneli gelmiş. Bence çok da iyi olmuş. Pozlama telafisini bu ana kadar bir kere bile kullanmamıştım.  Kısacası tasarım hoş olmuş. Ama büyümüş.  Bu büyüklük karşısında  pil de büyüse daha iyi olacaktı.  Ama pil sabit kalmış.  Bununla birlikte ilave olarak deklanşör kullanılan yeni bir sistemden dolayı hem çok yumuşak hem de çok sessiz olmuş. Bu yumuşaklık yeterince alışmadıysanız bazen sorun yaratabiliyor.  Yarım basıp netleme yapayım derken bazen çekime giriyorsunuz ya da çekimden istem dışı çıkabiliyorsunuz. Neredeyse dokunmatik bir hale gelmiş. X-T2 de olduğu gibi çift hafıza kartı desteği var. Her ikisi de  UHS-2 yüksek hızlı standartı destekliyor.

VİDEO PARAMETRELERİ

Aslında bu makina X-T2 ile aynı sensör ve işlemciyi kullanıyor.  Bazı yeni ve güçlendirilmiş parametreler dışında uçlarda bir değere rastlayamıyoruz.

  • 4K 30 FPS
  • 1080p 120 FPS
  • 200 Bitrate
  • 8 Bit
  • 4.2.0 Codec

Birçok kullancısı 4K çekimde 60 FPS beklentisi içindeydi. Fakat 30FPS olarak geldi. Ben 4K çekim yapmıyorum. Uzun bir sürede yapacağımı zannetiyorum.  Benim için Full HD 120 fps daha iyi oldu. Bazı görüntüleri yavaşlatmak için yüksek değerde çekmenin avantajları var. Fakat 120FPS çektiğinizde ses vermiyor,  sadece görüntü veriyor.  Bu bana ilginç geldi. Belki de sadece bendeki demo makina  böyleydi bilemiyorum. .  Renk derinliği  8 bit yerine 10 bit olsa çok iyi olacakmış ama dediğim gibi aynı işlemci kullanıldığı için bu makinada yer vereceklerini beklemiyordum. Muhtemelen bu beklentiler veya daha fazlası X-H2 ile gelecektir.

 

DİĞER ÖNE ÇIKANLAR

  • Geliştirilmiş AF
  • Seri çekimlerdeki blackout oranı
  • Vizör Parlaklığı
  • Dokunmatik Ekran
  • CM sürekli çekim modu

 

Her kullanıcının önceliği farklıdır. Ben bu yazıda benim için öncelikli olan bazı  konulara değindim. Eğer öncelikleriniz benimkiyle aynıysa bu yazıyı dikkate alabilirsiniz 🙂

 

OLASI SORULAR

Soru : Benim X-T2’im var. Yeni makina çıktığında  huzursuzlanıyorum. Benimkisini eskimiş zannediyordum artık. Açıkça, lafı dolandırmadan harbice söyleyin ne yapayım 🙂 ?

Cevap:  X-T2 hala çok iyi bir makina. Kasım- Aralık ayında çıkacak olan X-T3 ‘ün işi bu yüzden  çok zor. X-T2 nin üzerine ne koyacak merak ediyorum. Video çekerken önceliğiniz başı sonu belli olan bir  “yapım” ortaya koymak değilse X-T2 video özellikleri hala sizin için çok iyi. Video disiplinine sahip değilseniz ve de öyle bir niyetiniz yoksa X-H1 size hiç birşey katmayacaktır. Çünkü X-H1 alıp o görüntüleri video edit programlarıyla işlediğinizde gerçek değerini yakalamış olursunuz.

Soru : X-T1’im var. Xt-2 almadım, ondan sonra çıkan makinayı bekledim. Bu o mu dur?

Cevap:  X-T1’in neyi yetmedi sorusuna cevap verirsen, bu soruya da cevap vermiş olursun. X-H1, içerisinde X-T2’yi de barındıran  video öncelikli bir cihaz. Sadece fotoğraf düşünüyorsan X-T2 düşünebilirsin. Ama dediğim gibi öncelikle nelerin yetersiz geldiğinden emin olman gerekir. Bundan emin değilsen X-T1 ile devam etmelisin.

Soru : X-T3 çıkacak diyorlar.  X-H1 alırsam pişman olur muyum?

Cevap: Video çekmek ile video kafası ayrı şeyler. Video kafasına sahip değilsen ve o yolda yürümeyeceksen pişman olursun. Sadece arada sırada gaza gelip beğendiğim şeylerin videosunu çekeceğim diyorsan X-T2 hala en iyi seçenek.

Soru : Video kafası konusunu biraz daha açarsak? Ben öyle miyim tam emin olmak istiyorum 🙂

Cevap : Ses, kurgu, hikaye, duygu, renk, mikrofon,  video edit programları, color correction, color grade gibi terimlerin zevkli ama bir o kadar da zaman gerektiren dünyasında vakit geçirmelisin.  Video ili ilgili yenilikleri takip ediyorsan, izlediğin amatör ya da profeyonel videolar seni heyecanlandırıyor ve meraka sürüklüyorsa video kafasına sahipsin diyebilirim.

Soru :  Peki siz ne yapacaksınız.

Cevap :  Ben de şu an X-T2 var. Elbette X-H1 benim gibi arada sırada videolar çeken biri için ideal. Bu yüzden X-H serisinden devam edebilirim.

 

Umarım faydası olmuştur.. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.