Fujifilm X-T1 4.0 Güncelleme

Fujifilm X-T1 fotoğraf makinasının merakla beklenen 4.0 güncellemesi nihayet kullanıma sunuldu.. Fujifilm Türkiye yetkilileri yeni özellikleri test etmem  için birkaç haftası öncesinden bana göndermişti. Bu sayede birçok yeni özelliği test etme imkanım oldu.  Çeşitli Auto Focus iyileştirmeleri başta olmak üzere  ilave birtakım özelliklerin eklendiği  bu güncelleme X-T1 kullanıcıları tarafından merakla bekleniyordu. Yakın zamanda duyurusu yapılan Fujifilm X-T10 makinasıyla entegre şeklide gelecek bu yazılım X-T1 kullanıcıları için de yeni firmware olarak sunuluyor.. Bu yazıda güncellemenin neler içerdiği ve pratikte ne anlama geldiği konusunda deneyimlerimi bazı örnek fotoğraflarla  paylaşacağım..

Bakalım 4.0 güncellemesi bize neler sunuyor;

1 – YENİ AF SİSTEMİ

a) Bölge ve Geniş/İzleme modları

b) AF kesinliği iyileştirmesi

c) Göz Algılama AF

d) Otomatik Makro Modu

e) Video AF iyileştirmesi

2 – DİĞER YENİLİKLER

a) Gelişmiş Enstantane Tekerleği

b) Manuel modda Pozlama Telafisi

c) Görüşü artırmak için kılavuz çizgilerde inceltme

d) “Sessiz Mod” ismi “Ses & Flaş Kapalı” şeklinde değiştirildi

Görüleceği üzere bu güncellemenin ana başlığı otomatik netlemede yapılan iyileştirmeler. Tek noktalı AF kullanarak fotoğraf çekimi yaptığımı daha önceki incelememde paylaşmıştım. Ama hareketli bazı çekimlerde konunun kadrajda pozisyon değiştirmesiyle bilikte netlik noktasını manuel olarak hizalamakta zorlanıyordum.. Alternatif olarak ise kimi zaman otomatik seçimi tamamen makinaya bırakıp sürekli netleme moduna (AF-C) aldığımda da makina benim isteğim dışındaki başkaca baskın unsurları netleyebiliyordu.. Yeni AF sistemi ile artık bölgesel olarak alan belirleyip netliğin o alan içerisinden yakalanmasını sağlayabiliyoruz.. Üstelik sürekli netleme ile (Tracking Mode) başarılı sonuçlar alabileceğiz. Aynasız makinaların bir nimeti olan sensör bazlı netleme sayesinde bölgesel seçimi kadrajın en uç köşelerinde bile tercih edebiliyoruz. (Optik netleme kullanan DSLR cihazlarda AF noktaları kadrajın merkezinde yeralıyor ve diğer alanların seçilmesine olanak sağlamıyor..)

optik_aynali

Fujifilm X-T1 4.0 güncellemesinde yer alan bölgesel seçimde bizi bekleyen 3 seçenek var.. Aşağıdaki 3 fotoğrafta bunların neler olduğunu görebilirsiniz. (3×3, 5×3 ya da 5×5’lik bölmeler) Hızlı menüden bölgesel seçimi aktif ettikten sonra arka kumanda tekeri ile oynayarak bu 3 seçeneği değiştirebilirsiniz.  İsterseniz bu bölgeleri aynı oranla fotoğrafın istediğiniz alanına da taşıyabiliyorsunuz.. Bunu da makinanın arkasında yer alan yön tuşlarıyla yapabiliyoruz..  Ben örnek çekimimde büyük kare şeklinde olanı tercih ettim.. Bu arada tek nokta seçiminde 49 olan netlik noktası sayısı bölgesel seçimde otomatikman 77 noktaya çıkıyor. Bu da daha hızlı ve kararlı netlik anlamına geliyor. Netlik seçimizini orta alanda tuttuğunuzda daha isabetli sonuçlar alabilirsiniz.. Çünkü sensör ortasındaki 12 nokta da faz algılama netlik sisteminden de güç alıyor. (Faz algılama, kontrast algılama ve hybrid algılama nedir? Bu başlı başına başka bir yazının konusu olabilir.. Ona da başka zaman değinebiliriz)

Bana doğru hızla gelen bir atlı ile netleme hızı ve kararlılığını çok iyi anlayabilirdim.. Ben de öyle yaptım.:) Aşağıda 9 kare yer alıyor.. İlk kare ile son kare arasında 3 saniyelik bir zaman farkı ve 10 metrenin üzerinde bir mesafe var.. Özellikle ışığın daha az olduğu bir saatte bu testi gerçekleştirdim.. Loş ışıkta makinaların netlemede zorlandığını hepimiz deneyimlemişizdir.. Ayrıca diğer bir konu ise objenin genel olarak renklerinin zeminle benzeşik olması.. Yani arada çok fazla kontrast olmaması da netlik için bir dezavantaj.. Ama buna rağmen sonuçlar mükemmel.. Yani bu güncelleme ile vaadedilen AF keskinliğinin iyileştirilmesi bence tam anlamıyla olmuş ve eskiye nazaran arasında çok fark var..

3 saniye içinde seri bir şekilde çektiğim bu 9 fotoğrafın tamamı net.. Böyle alacakaranlık bir havada gerçekten etkileyici bir performans.. Çekimleri 250 enstantene de yaptım.. Çekimleri gündüz saatlerinde yapıp enstanteneyi 1000-2000 gibi değerlere taşısaydım elbette keskinlik algısı daha fazla olacaktı..

Güncelleme ile gelen bir diğer AF modu Tam ekran netlik alanı..  Fon ve figür arasında ciddi anlamda kontrast farkı bulunan ortamlarda işe yarayacağını düşünüyorum. Bu benim çok tercih edeceğim bir netleme anlayışı olmadığı için bunu çok kullanmadım.. Bu modu seçtiğinizde yine hareket takibi yapabiliyorsunuz..   Aşağıdaki görsel bu konuyla ilgili..

 

xt-1_af

Wide Area – Tracking

 

Af ile ilgili söyleyeceğimiz bir diğer konu ise yeni göz algılama sistemi.. Göz algılamayı üstelik sağ göz, sol göz ya da otomatik olarak belirleyebiliyorsunuz.. Bu özelliği arkadaşlarım üzerinde denedim.. Başarılı bri şekilde gözü netliyor. peki bu özellik hangi durumlarda kullanılabilir.. Özellike sabit ya da az hareketli model, düğün ve portre çekimlerinde kullanılabilir.. Bu çekimlerde düşük diyafram değerlerinde rastlanılan netlik kayması yazılım güvencesi ile bir sıkıntı olmaktan çıkıyor..  Bu özelliğin çalışması için yüz tanıma modunun açık olması gerekiyor.

xt-1_af

Eyes Dedections

AF dışında yapılan bana göre en önemli güncelleme ise enstantane değerlerinin girilme modunun iyileştirilmesi.. Enstantane tekerleği T konumunda ve enstantane türü Mekanik+Elektronik konumuna getirildiğinde 30-1/32000sn arası tüm enstantane değerlerini kullanabilirsiniz. Önceden makinanın üstünde yer alan enstantane kumandasını yönetmek vizörden bakıp çektiğim zamanlarda sorun yaratabiliyordu.. Örneğin bakmadan çevirdiğim için 4000 enstantaneden sonra A moduna geçiyordu ve tekerlek kendini kilitliyordu.. Makinayı göz seviyesinden indirip tekrar ayarlama yapıyordum.. Yeni özellik sayesinde bunlara gerek kalmıyor..

Yazının başında belirttiğim diğer hususların hepsine değinmek yerine benim için önemli olan hususların üzerinde durdum.. Bugüne kadar yapılan güncellemelerin en iyisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.. Bana göre makina %20 oranında yeni bir makina olmuş..

Son söz olarak tek noktalı AF çekimi alışkanlığım bu sürede bölgesel seçim olarak değişmiş durumda.. Şu anda AF alanını  en çok 3×3 ve 5×3 olarak kullanıyorum ve istediğim netliği yakalıyorum.

Sizler de görüşlerinizi ve sorularınızı yorum kısmını kullanarak yazabilirsiniz..

Fujifilm XT-1 Uzun Kullanım Testi

fuji_inceleme

21 Nisan’da ilk izlenimlerimi şu linkte paylaşmıştım. Aradan geçen 7-8 aylık dönemde X-T1’i bir çok açıdan deneyimleme şansım oldu. Bu süre zarfında hangi lens, hangi ayar gibi bir çok konuda soru aldım. Bir çoğuna yanıt vermeye çalıştım ancak derli toplu bir cevap olması niyetiyle böyle bir yazı yazmaya karar verdim.. Deneyimlerime başlamadan önce laboratuvar ortamı gibi bir test yazısı olmadığını başta söylemek isterim. O türde bir yazıyı bulabileceğiniz onlarca yazı internet ortamında mutlaka vardır. Fujifilm X-T1’in beğendiğim ve beğenmediğim yönlerinden oluşan bir deneyim yazısı gibi düşünebilirsiniz.. Daha çok yorumlardan oluşan bu yazımda fotoğraflarımı İnstagram profilimden direk paylaştım. Büyük ve orjinal fotoğraflara bakmak isteyenler için de bu yazının sonunda RAW dosyalardan oluşan bir link ekledim. Kare format fotoğraf sevmeyenler için yapacağım bir şey yok maalesef 🙂

Makinayla birlikte olduğumuz süre içerisinde çok fazla fotoğraf çekebildim. Bunun makinayı yanımda taşıma kolaylığı ile ilgili olduğu söylenebilir. Bundan önceki FF DSLR ekipmanım hacmi ve ağırlığı nedeniyle sadece haftasonları eşlik ediyordu bana. Ama X-T1 sürekli yanımda olduğu için istediğim fotoğrafları her an çekebildim. Öyleki fotoğrafları depolamak için ikinci bir hard disk gerek oldu. Daha fazla çekimi sağlayan şey sadece yanımda taşıyor olmam değil aslında. Sahaya çıktığımda ergonomik yapısı ve kolay kullanımı nedeniyle alternatif çekimleri de peş peşe yapabiliyorum. Makina üzerine yerleştirilen ayarlarla çok daha hızlı sonuçlar elde ediyorum. Bu makinayı kullandığım süre içerisinde FF makina hiç kullanmadım ve ihtiyaç da duymadım. Hatta bir keresinde makinayı evde unutmam nedeniyle emanet olarak APSC sensorlü bir DSLR kullanmak zorunda kaldım. Ama aynı keyfi ve sonuçları alamadım. İSO rahatlığına çok alıştım X-T1 de.. Diğer APSC sensörlü makinaların 400 İSO’da dağılan fotoğraflarına baktıkça X-T1 ‘in önemi daha çok anlaşılıyor.

Bu arada bu yazıyı yazdığım günlere denk gelen bir de güncelleme haberi var. Enstantene değerini artık 32.000 seviyesine çıkarmak yazılımsal olarak mümkün oluyor. Bir önceki inceleme yazımda üst limit olan 4000 s değerinden yana sıkıntımı paylaşmıştım. Sanırım Japonya Fujifilm temsilcileri  yazımın çevirisini yapıp gerekli düzeltmeleri yaptı 🙂  Bunun dışında Kodak filminin efsane renkleri olan classic chrome artık bir renk profili olarak menüde yer alacak. Çok seveceğinizi düşündüğümü bu profil ile diğerlerini bir süre unutacaksınız diye düşünüyorum. Bunların dışında çeşitli af düzenlemeleri ve ekran parlaklıklarını değiştirmeye olanak veren ayarlar geliyor. Video formatı için de ayar çeşitliliği genişletiliyor. Windows kullananlar için ise PC’den çekim yapmaya yarayan PC Shooting özelliği geliyor. Bir mac kullanıcı olarak sadece üzgünüm 🙂

X-T1 18-135 mm Kullandığım süre boyunca makinada herhangi bir takılma, aksaklık yaşamadım. Makina da yıpranma da oluşmadı. Üstelik herhangi bir kılıf kullanmadığım gibi makinayı genellikle arabanın herhangi bir yerine (özellikle vitesin oralara) bırakırım. Ezilme, silikleşme gibi fiziki deformasyonlarla karşılaşmadım. Herhangi bir error yazısına da rastlamadım. İlk günkü fiziki değerlerini koruma konusunda iddialı bir işçiliğe sahip. X-T1 sağlamlık konusunda güven veriyor. Tasarım’la başlayabiliriz.. Fujifilm’in aynasız seride çıkarttığı çoğu makina gibi X-T1 de retro bir sitil ile sunulmuştu. Makinanın köşeli hatları ona erkeksi bir karakter yüklerken daha güven verici bir his uyandırıyor. Böyle bir cümleden” kadınsı hat olsaydı güvensiz olacaktı demekki” gibi bir anlam çıkarmayın 🙂 Tabiki hisler ilk başta insanı etkiliyor. Makinayı her elime aldığımda fotoğraf çekme isteğini tetikleyen bir görselliği var benim için. Ben bu tasarımı çok beğeniyorum. Hatta yuvarlak hatlı DSLR’ler bana teknolojik oyuncaklar gibi görünmeye başladı. Bu iyi bir alışkanlık mı bilemiyorum ama keşke tüm makina tasarımları bu şekilde olsa. Yeni çıkan gümüş X-T1 ise çok daha güzel. Tasarım sadece yüzey görüntüsü değildir elbette. İşlevselliği barındırdığı müddetçe daha değerlidir. Peki onlardan bahsedelim öyleyse..

Çekeceğiniz konu önünüzde ama alttan çekmek istiyorsunuz. İki saniye de makinayı yere kadar bırakıp çekim yapabiliyorsunuz. Yelpaze gibi yana açılan hareketli LCD daha önce kullanmıştım ve pratik olmadığı için çok da kulanamamıştım. Sadece yukarı ve aşağı açılabilen tilt LCD ekran bence çok daha iyi ve hızlı. Bu bilinen özellik benim çok işime yarıyor.. Bu şekilde hareket etmeyen bir bir makina kullanmam ise bundan sonra çok zor artık.

X-T1 10-24 mm

18-135 ile güzel bir kare yakalıyorum. Sonrasında orayı bir de 10-24 ile ferah ferah çekeyim diyorum. Elim ayağıma dolaşıyor. Bugüne kadar kullandığım makinalarda solda yer alan objektif değiştirme tuşu Fuji’de sağ tarafta.. Tek elle değiştirmek mümkün değil. “Şunu bir tutabilir misin sana zahmet” demek zorunda kalıyorum sürekli. Ya da objektifi çıkarıp çantaya koyup digerini alıp takayım derken sensöre her türlü toz, kir ve haşeratın girmesini göze alıyorum 🙂 Çünkü süre çok uzuyor. Bu esnada konuyu da kaçırabiliyorsunuz. Gerçi bu işe kendini adamış fotoğrafçılarımız genellikle çift makina ile çalışıyor. Sanırım ben henüz adanmış bir yürek değilim 🙂 “Aman kim uğraşacak, bir kare de eksik olsun” diyerek çoğu zaman lens değiştirmek istemiyorum. Lens değiştirme pratiğini ya tam kazanamadım ya da alışamadım.

Diyaframı objektifden değiştirmek harika bir özellik. Çekim esnasında objektife tutunan elinizle extra bir çabaya girmeden çok rahat değiştirebiliyorsunuz. Ayrıca ara stopları tekerlekler ile değiştirmek de ışığın hafif değişkenlik sağladığı yerlerde size kolaylık sağlıyor. Ana bir ışık değeri üzerinde artı eksi yapmak sizi güvende tutuyor. Çok aşırı pozlandırma kararsızlıkları oluşmuyor bu sayede.. İso ve Enstantene tekerleri (teker mi demek doğru bilmiyorum) ise güzel yerlerde duruyor. Bu konudaki tek sıkıntım ise iso’daki L ayarına yanlışlıkla birkaç defa düşürmüş olmam. L ayarı 200 isodan daha düşük değerlere ulaşmayı yazılımsal olarak sağlayan bir değer. Ancak bunu yaparken size RAW değil Jpeg sonuçlar veriyor. Bu benim hoşuma gitmiyor. L için belki ayrı bir kilitleme olmalı diye düşünüyorum. 200 isodayım zannederken çekim coşkusuyla L’ye geldiğini fark edemiyorum. Bu yüzden üzüldüğüm çekimlerim oldu.. Çünkü jpeg sevmiyorum.. Çekim esnasında RAW toleranslarını hesap ederek çektiğimden jpeg benim çok da işime yaramıyor. Ben jpeg kullanmasam da jpeg çekmeyi düşününenler için farklı bir deneyim olan film benzetimi seçenekler ile çok güzel sonuçlar elde edilebiliyor. Jpeg demişken aklıma güzel bir özellik geldi. Ben RAW çektiğim için makina bunu mobil telefona aktarmama izin vermiyor. Doğal olarak sadece Jpeg görüntüleri aktarabiliyor. Menüden raw fotoğrafları işleyip formatını değiştirebiliyorum. Bu sayede mobil cihazlarıma da fotoğrafı gönderebiliyorum. Mobil paylaşımı çok yapmam gereken durumlarda RAW+ S Jpeg belki daha akılcı bir çözüm ama o da şimdi aklıma geldi 🙂

Çoğu fotoğrafçı arkadaşım bugün hava kapalı ya da yağmurlu diyerek fotoğraftan vazgeçer. Ben ise kapalı ve yağmurlu havaları beklerim.. X-T1 suya dayanaklı olmasına rağmen suya dayanıklı bir lensi yoktu. Bu yüzden sanırım birkaç model üretildi. Benim imdadıma yetişen ise 18-135 oldu. Makina ve lens su geçirmediği için yağmurda korkusuzca yürüyebiliyorum diyeceğim ama hayır yine de korkuyorum. Makinaya su gitmiyor ama önüne yağmur damlaları denk geliyor. Sebebi ise parasoleyin çok garip bir tasarıma sahip olması.. Parasoleyleri neden o kadar ince ve dantelli yaparlar ki.. Yağmur damlaları anında mercekte. Üstelik güneşli havalarda da bazen lens flare’ye yakalanabiliyorsunuz.. 56 mm, 55-200mm gibi bazı lenslerindeki parasoleyler gayet uzun ve iyi.. Ama bendekileri ben sevmedim. Çözüm için uğraştım mı? Hayır .Parasoleyleri objektife takmak için ise işaretleri eşleştirmek gerekiyor. Eski DSLR alışkanlığımda çat diye objektife dayayıp iki sağa bir sola yapıp oturtuyordum. Ama bunda başaramıyorum illaki o küçücük noktalar eşleşecek.. Bu bazen sinir bozucu olabiliyor 🙂

Bahsettiğim parasoley

Kısayol tuşlarına ilk günden noktasal odak seçimini atamıştım. Hala o şekilde devam ediyorum. Bu yüzden hızlı netleme yapabiliyorum. Önceki DSLR arşivlerimde çok fazla odak kayması yaptığımı farkettim. X-T1 ile çekim firem çok az. 100 çekimden 3-4 tanesinde titretme ya da yanlış yerden netleme yapıyorum. DSLR’ler optik netleme yaparken, aynasızlarda sensör üzerinden netleme yapıldığı içim köşelere kadar noktasal tercihde bulunabiliyorsunuz.. Bu da ayrı bir güzellik. Netlik X-T1 de en beğendiğim özelliklerden bir tanesi. Çünkü bugüne kadar bu konudan çok dilim yanmıştı.. Hızda ve kararlılıkta sorun yaşamadım. Aşağıdaki fotoğrafı seri halde çektim. Hiç birinde netlik sıkıntısı yaşamadım.

X-T1 18-55 mm

-Makinanın pil süresi 300-350 kare civarında bir enerji sağlıyor. Bu durumu çözmenin iki yolu var. Birincisi battery grip edinmek, ikincisi ise yedek pil taşımak. Battery Grip tek pil alabiliyor ve makina büyüyor. Bu tamamen kişisel bir durum olsa da ben yedek batarya taşımayı daha çok tercih ediyorum. Hem az yer kaplıyor hem de makinayı büyütmüyorum.

Makinanın menüsü basit bir şekilde dizayn edilmiş. Aradığınızı bulmanız çok kolay. Q menüsü ile zaten çok kullandığınız özelliklere çabucak ulaşıyorsunuz. Olabildiğince de kişiselleştirilebilen bir menüsü var. Ama genel olarak benim menüde pek işim olmuyor. Kart formatlamak, çekim kalite ayarını kontrol etmek dışında pek girdiğim söylenemez. Çoğu ayarlarımı standart değerlerde tutuyorum. Özellikle jpeg çekenlerin Q menüsünde daha fazla ayar kontrolü yapması gerekir. RAW çektiğim için hemen hemen hepsini sonradan ayarlıyorum. Menü ile ilgili kişisel olarak beğenmediğim şey ise yazı fontu. Ayrık ve köşeli font sayesinde sanki LCD ekranın çözürlüğü düşük gibi bir his yaşıyorum (eski atari oyunları gibi). Halbuki LCD piksel değeri yüksek. Menü renklerini değiştirmek gibi bir seçenek olsa da, font ile değişiklik yapılamıyor. Bir güncelleme hakkım olsa bunu isterdim 🙂 . Makina arkasındaki yön tuşlarının biraz gömülmüş olması nedeniyle biraz baskı uygulamak gerekiyor gibi yorumlar okumuştum. Ama nedense benim için bu bir sorun olmadı. Belki de ellerim zariftir 🙂 Yeni çıkan gümüş tasarımda bu tuşların daha dışarıda olduğunu söyleyebilirim. Gümüş tasarım çok güzel demiş miydim ? 🙂

Elektronik vizöre de alışalı aylar olmuş.. Aynasız sisteme geçerken ki en büyük tereddütlerden biri buydu benim için. Şimdi bu durumu kanıksadım. EVF (elektronik vizör) ile optik vizör arasında artı ve eksi durumlar hala var. EVF de çekim pozlamasını ve renklerini de görebilmek bir avantaj. Optik vizör ise her şartta size karşı tarafı gözünüz gibi gösteriyor. Elektronik vizör gözünüz gibi olmadığı için karanlık ortamlarda görüntüyü size göstermeye çalışırken şartlarını zorluyor ve bu bize kalitesiz bir görüntü olarak çıkıyor. Bu bahsettiğim şey tamamen ışıksız ortamlardaki şartlar için geçerli. Yıldız pozlayım derseniz vizör ya da lcd den çıplak gözle gördüğünüz yıldızları görmek çok zor. Yıldız pozlamadığım için bu benim için sorun değil. Uzun kullanım testinde makinanın maharetlerini tüm yıla dağılmış bir şekilde ve değişik koşullara göre deneyimlediğimden istisnai durumlardaki kabiliyetini de görmüş oluyorum. Fujinin Hybrid vizör diye bir teknolojisinin gerçekten çok işe yarayan bir şey olduğunu farkettim. Bu arada X-T1 de hybrid vizör yok. Yani X-T1 istediğinizde optik istediğinizde elektronik olmuyor. X pro-1, X100s-t gibi modellerde var. Bu farkındalığı ise Erciyes’de fotoğraf çekerken yaşadım. Normalde karla kaplanmış bir araziye baktığınızda gözümüzün bunu dengelerken zorlandığını hepimiz biliriz. (benim bilimsel açıklamam da ancak bu kadar olur 🙂 Yani şöyle.. Kara alışan gözümüzle cep telefonu ekranına baktığımızda daha zor görürüz. Benzer bir durumu elektronik vizörle de yaşanıyor. LCD ekrandan zaten görmeyi beklemiyorum ama aynı görüntü kaybını vizörde de yaşamak beni biraz şaşırttı. Görüntüyü sadece seçebiliyorsunuz, detayları göremiyorsunuz..Görüntüyü daha açık seçik görmek için EVF parlaklık ayarı arttırılabilir gerçi ama ben o zaman uğraşmayıp bildiğim yoldan gittim. Yok ben ayarlamam ama yine de aynasız kullanmak istiyorum diyorsanız Fujifilm X -pro ya da x100 serisine yönelmeniz gerekecek.

X-T1 18-135 mm  İlk izlenimlerde dokunmatik ekran olsaymış keşke demiştim.. Ama eksikliğini hiç hissetmedim. Aksine beni yavaşlatacağını bile düşünmeye başladım. Yani bir elimin deklanşörde diğer eliminde LCD ekran üzerinde olması çekim pozisyonunu kaybetmenize neden olabilir. Yine de bazı durumlarda avantajı olacaktır. Yani olsun da biz yine de gerektiği durumlarda kullanalım. Çektiğim fotoğraflar üzerinde gezinme, gerektiğinde büyütme gibi işlemleri yine hızlıca yapmak mümkün. İzleme menüsü ile ilgili çok seçenek var ama genelde slayt vs gibi şeylerle hiç uğraşmadığım için yorum yapmam doğru olmayacaktır. İSO tekerinin (yine teker dedim ama umarım doğrudur) altında yer alan ayarlar ise çok akılcı bir yerde duruyor.. Seri çekim yapmam gereken çok durum oldu. Tek hareketle extra bir arayışa girmeden ordan yapabilmek çok pratik geldi bana. Yine aynı yerden panorama, çift çekim gibi ayarlarda yapılabiliyor.. Makinanın ön sol tarafına yer alan fokus modları ise yine olması gerektiği yerde. Sürekli netleme, manuel netleme ve otomatik netleme ayarlarını yapabiliyorsunuz. Bana doğru koşan atlarda AF-C modunu epeyce test ettiğim söylenebilir. Netleme de hiç sorun yaşamadım. Gelelim en önemli konuya, fotoğraf kalitesine.. Benim bu makinayı benimsememe neden olan en önemli faktör fotoğraf kalitesi. Kolay kullanım, hacim küçüklüğü ve hafifiliği gibi konular elbette güzel şeyler ancak kalitesi iyi değilse benim için hiç bir anlamı yoktur. RAW çekip üzerinde tonlama yapan ve belli yöntemler uygulayan biri olarak olmazsa olmazlarım var. X-T1 bir konu hariç tüm beklentilerimi ve ihtiyaçlarımı karşıladı. Daha önceden FF kalitesine alışmış biri olarak APSC sensörde bunu yapabileceğimi düşünmezdim. Aynasız makinalara genellikle seyahat ve tatil makinası gözüyle bakmak gibi bir eğilimimiz var. Belki de bunu markalar yanlış reklam ve pazarlama faaliyetleri nedeniyle oluşturmuş olabilir. Fakat X-T1 seyahat makinası gibi durmuyor. Profesyonel ihtiyaçları karşılayan bir makina. Zaten seyahat makinası dediğimiz şey biraz da anı fotoğraflarını kaydetmeye yönelik cihazlar. Bunu küçük herhangi birmakina sağlayabilir. Daha küçük ve daha hafif sensörlü makinalar o anlamda daha isabetli bir tercih olacaktır. X-T1‘in sağlamaya çalıştığı şey full frame konforunu küçük bir gövdede sağlatmaya yönelik gibi duruyor. Bildiğim kadarıyla da planları arasında bu yüzden FF bir makina yok. İlk izlenimlerimde karşılaştığım fotoğraf kalitesi farklı koşullarda da bana benzer bir deneyim sağladı. Az ışıklı, çok ışıklı, sisli , tozlu, yağmurlu, karlı her ortamda özellikle bu yönüyle de inceledim.

Detay verebilme kabiliyeti üst seviyede. Renkleri ve geçişleri çok güzel veriyor. Bahsettiğim bir konu ise makinanın açık gri tonları beklediğim gibi verememesi. Orta ve koyu tonlarda ton geçişlerini çok iyi alabiliyorum ama beyaza yakın grilerin beyaza dönüştüğüne şahit oluyorum. Bunu en çok da güneşli bir havada bulutların arasına saklanmış bir güneşi çekerken farkediyorum. Normalde güneşin parlaklığının 10,9,8… şeklinde basamak basamak azalması gerekirken 10,10,8,7.. şeklinde azaldığını gözlemliyorum. Yani arada bir basamak ton kayıp ve beyaza dönüşmüş durumda. Bu konuda bir güncelleme çok iyi olacaktır. Bu bahsettiğim sorun aslında bir çok makinada var. Sadece FF ve düşük pikselli makinalarda pek yok. Çünkü onların Dynamic Range aralığı haliye yüksek. X-T1’in de bu yönünün iyileştirilmesi makinayı çok daha iyi hale getirecektir. Bu durumun belki de bilmediğim bir çözümü vardır. Bu konuda da ilgili kişiler belki bu yazıya istinaden yardımcı olabilirler. Yumuşak ışıklarda bu sorunlarla karşılaşmadığımı da belirteyim.

Dynamic Range aralığı beyaz tonlara doğru azaldığını gözlemliyorum

X-T1  İSO performansına diyecek söz yok. Büyük rahatlık. Acaba burda makina yeterli gelir mi? Noise oluşur mu? gibi sorularla uğraşmıyorsunuz. 1600 İSO’ya kadar gönül rahatlığı ile kullanabiliyorsunuz. Teknik ayrıntıları çok fazla bilmiyorum ancak bu makinalarda farklı bir sensör teknolojisinin kullanıldığını biliyorum. İlgilenenler farklı yazılardan ya da incelemelerden konuyu araştırabilir. Çoğu düşük ışık koşullarında İSO ayarını autoya getirerek çekim yapıyorum. İSO’nun yükselmesinden endişe duymuyorum. Wİ-Fİ artık olmazsa olmaz özelliklerden bana göre. Zaman zaman benim de çektiklerimi anında paylaşmam gerektiği durumlar oldu. Wİ-Fİ özelliği sayesinde dosya aktarımını rahatlıkla mobil cihazlarıma yapabildim. Makinayı uzaktan kumanda etmek için de telefonunuza yüklediğiniz uygulamayı kullanabiliyorsunuz. Netleme ve çekim değişkenlerini telefon üzerinden de yönetmek mümkün. Ancak Apple Store mağazasında Fujifilm diye arattırdığınızda Fuji’nin yaptığı ve birbirine benzeyen 3-4 uygulama ile karşılaşıyorsunuz. Bunların hepsini ben indirmiştim. Ama içlerinden sadece biri benim makinayla eşleşiyor. Hepsinin ikon resmi yeşil olduğu için de her defasında şaşırıyorum 🙂 Neden silmiyorsun diğerlerini diye sorabilirsiniz. Cevabım basit.. Unutuyorum 🙂 Uygulamaların Cam Remote, Camera APP, Photo Receiver gibi isimleri var. Bence bu uygulamalar tek başlıkta toplanmalı. Farklı amaçları olsa da tek uygulamadan erişmek bence daha efektif olacaktır.

Uzaktan kullanım

Biraz da Lens deneyimlerimden bahsetmek istiyorum. Kullandığım lensler; 18-135 mm (sık kullandığım) 23 mm 1.4 (favorim) 10-24 mm (keyif aldığım) 55-200 mm (olmalı) Bunların dışında 18-55 mm, 50-230 mm ve 56 mm 1.2 ile de çekim yapma şansım oldu.. Son zamanlarda en fazla kullandığım lens ise 18-135 mm oldu.. Lens kullanımım için çıkış noktamda öncelik odak aralığı. Bu yüzden sahada hızlı bir akış ve değişken durumlarla karşılacağımı öngörüyorsam 18-135’i takıyorum. Lensin sevdiğim özelliği ise 5 kademeli titreşim önleme sisteminin olması. Normalde VR, IS kullanırken etkisini bu denli hissetmemiştim. Kullandığım lensler içinde en etkili titreşim önleme teknolojisine sahip diyebilirim. Bunu test etmek için titireşimi en çok hissedeğim seviye olan 135 mm değerine getirip belirli aralıklarda alacakaranlıkta çekim yaptım. 1/15 ve 135 mm değerinde tüm çekimlerim net çıktı.  Lensin dezavantajı ise diğer lenslere göre büyük olması. Sistemi biraz büyütmüş oluyorsunuz. Ama 18-55 de benim icin yetersiz bir aralık olduğundan 18-135 büyük olmasına rağmen bana daha yakın geldi. 18-135 mm Örnek Çekim..

10-24 ise olmazsa olmaz lenslerimden biri. Son zamanlarda çekimlerimi İnstagram ortamında paylaşıyorum. Kare formatta İstediğim sonuçların çoğunu ise bu lensle elde ediyorum. Tarzım gereği belli açılarda ve yüksekliklerde çekmem gerekiyor. Bulutlarda dramatik bir etkiyi elde edip, modellerin fotoğraf içindeki ölçeğini de korumak istiyorsam bu lensden başkası çözüm olmuyor. Yine modelin ayağını arka plandan kurtarmam için modele yaklaşmam gerekiyor. Yine dramatik etkiyi kaybetmeden bunu ancak 10-24 mm ile sağlayabiliyorum. Ayrıca geniş açıdan kaynaklı zaten extra bir dramatik etki veriyor. Lensin keskinliği ve kontrast seviyesi ise ortalamanın üstünde. Çok keyif aldığım bir lens..

10-24 mm Örnek Çekim…

23 mm 1.4 ise favori lensim.. 23 mm ile çekeceğim konular diğer çekimlerime nispeten daha az. Ama onu yanımdan ayırmıyorum. Zaman zaman yaşamın içine girip kareler çekiyorum. 23 mm’lik açı tam olarak yaşama temas eden bir aralığa sahip. Gelmiş geçmiş usta belgesel fotoğrafçıların neden sadece bu lense yöneldiğini daha iyi anlıyorum. Daha önce herhangi bir makinanın 23 mm sini kullanmadım. Bunu ilk defa Fuji’de kullanıyorum. Elimdeki lensler içinde en keskin sonuç veren lens bu. Portre çekimlerimi bu lensle yapmaya gayret ediyorum. 56 mm de etkili bir aralık olmasına rağmen 23 mm ile çekilen portre benim için daha etkili. Çünkü sadece yüzden oluşan portre fotoğrafları çekmiyorum. Çektiğim insanların yaşamlarından çeşitli unsurları da kadraja dahil etmek istiyorum ..56 mm Fujifilm kullanıcılarının en popüler objektifi fakat benim çok fazla ilgi alanıma girmedi henüz. Çünkü o yönde çekimlerim olmuyor. 23 mm Örnek Çekim..

55-200 mm ise tele ihtiyacımdan kaynaklı olarak yanımda bulundurduğum bir lens. Bir süre 50-230 mm kullandım ama giriş seviyesi bir lens olduğu için kontrast ve keskinliğini beğenmemiştim. Ama yine de açısından kaynaklı olarak çekimler yapmıştım..

50-230 mm Örnek Çekim..

 

Kısaca kullandıkça daha çok alışıyorsunuz. DSLR kullanmak çok zor gelmeye başlıyor. Yeni bir makina arayışına girmiyorsunuz . Bunun yerine  gelecek güncellemelere yoğunlaşıyorsunuz.  X-T1, ileri ya da orta seviye bir amatör fotoğrafçının tüm ihtiyaçlarını karşılar nitelikte.  Bu süreçte tanıdığım bazı arkadaşlarımın FF setlerini terk edip aynasız modellere  geçtiklerine şahit oldum. Sanırım birkaç yıl içinde aynasız fotoğraf makinalarının oranı DSLR kullanıcılarından daha fazla olacak.

 

Orjinal fotoğraflara bakmak isteyenler linkten indirebilirler.

https://www.dropbox.com/sh/trdtpbynunim7j4/AADrp6EZOIn7spJReT6kKAyPa?dl=0

 

2015 Haziran ayında çıkan 4.0 güncellemesi ile ilgili bilgi ve deneyimlerimi okumak için tıklayın..

http://huseyintaskin.com/fujifilm-x-t1-4-0-guncelleme/

Fujifilm XT-1 İzlenimlerim 1

Her iki bahar ayı da fotoğrafçılar için oldukça davetkar. Biz ise yine her ilkbahar olduğu gibi Atölye 9 ile Sultan Sazlığı ve hemen yanındaki Çarıklı mezrasına gidiyoruz. Kayseri ve Sultan Sazlığı arasındaki bir saatlik mesafeyi kısaltıp sabah ışığından daha fazla istifade etmek adına konaklamalı olarak gitmeye karar verdik. Bir gün öncesinden çadır ve yiyeceklerimizle kamp yerine geldik. Daha önce Canon ekipmanlarla gittiğim bu yere bu defa Fujifilm XT-1 modeliyle gittim. Makina ile ilgili ilk gerçek deneyimimi yaşamak için bulunmaz bir fırsattı benim için.

Uzun süredir aynasız fotoğraf makinalarını takip ediyorum. Bir kaç aydır ise yanımda sürekli olarak aynasız makina taşıyorum. Geçtiğimiz günlerde atölyemizde yaptığımız Fujifilm Workshop Kayseri etkinliğinde kullanma şansı bulduğum XT-1’in çekim sonuçlarından çok etkinlenmiştim.  Makinalar konusunda ilk izlenimler bazen yanıltıcı olacağından yine de belirli bir mesafem vardı. Çarıklı mezrasındaki çekimlerle neredeyse ihtiyacım doğrultusundaki tüm özelliklerini kişisel olarak test etme şansım oldu.

Öncelikle aynasız makinalara neden yakın olduğumu iki maddeyle özetlemeye çalışayım

• Kolay taşınabilir olmaları

Ancak üst segment aynasız makinaların çok da küçük olmadığını söylemeliyim. Özellikle vizörlü modellerde bu hemen hissediliyor. Yine de objektif, tripod gibi ekipmanları da dahil ederek  bütünü düşündüğümüzde ciddi derecede bir hacim farkı var. Cebimde birkaç objektif taşıyabilmek, DSLR sistemlerle pek de mümkün değil. Sürekli yanımda taşıyabildiğim için fotoğrafla ilgili serüvenimi haftasonuna hapsetmekten kurtulmuş oluyorum.

• Dikkat çekmemeleri 

Fotoğrafçılar için büyük bir sıkıntı olan gizlenme, kendini unutturma sorunu compact görünümlü bu makinalarla mümkün hale geliyor. Fotoğrafçı olarak, girmekte zorlanacağımız birçok yere turist gibi girebiliyoruz. Kimse bizi önemsemiyor ve ciddiye almıyor 🙂 Makinayı bir hava atma aracı olarak görüp mümkün mertebe en büyüğüne sahip olmaya çalışanlar için, tabiki bu ifadem geçersiz kalacaktır.

Bu iki özellik FF kullanıcısı biri olarak aynasız model kullanmama ana etken diyebilirim. Elbette bu iki özellik benim için yeterli olsaydı birkaç yıl öncesinden almam gerekirdi. Ancak o zamanki teknoloji nedeniyle kullanım pratikliği çok iyi değildi ve fotoğraf kaliteleri de birçok kullanıcıyı tatmin etmiyordu. Elbette lens yelpazelerinin yeterli olmayışı da bu süreyi devamlı olarak  ertelememe neden oldu. Hızlı gelişen aynasız teknoloji ile birkaç yıl içinde hem çekim hızı, kullanım  pratikliği ve lens çeşitliliği konusundaki eksiklikliker giderilerek alınabilir bir koşula eriştiler.

Gelelim izlenimlerime..

Öncelikle bu bir inceleme ya da test yazısı değildir.  Bir kullanıcı olarak  olumlu ya da olumsuz  kişisel deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.

Yaptığım çekimlerde Fujifilm XT-1 modelinin yanında 18-55 mm ve 23 mm objektfileri kullandım. Çekimlerde kullanım oranım koşullar ve tercih itibariyle genel olarak 23 mm kullanımıyla geçti. Çekimlerimde ise yöre halkından bir aile ve özellikle iki kız çocuğu üzerine odaklandım.

Çekim Kalitesi

Not: Burada yayınlanan fotoğraflar uzun kenar 1200 px olacak şekilde ayarlanmıştır. Fotoğraf kalitesi Photoshop’taki save for web ile %60 kalitye dşürülmüştür.

iso 250 23 mm f/3.2 1/3800s

iso 250 23 mm f/3.2 1/3800s

XT-1 fotoğraf makinasının beni en çok etkileyen yönü fotoğraf kalitesi oldu. İşim itibariyle günde onlarca fotoğrafa gerçek boyutlarında bakıyorum. Belki de bundan dolayı fotoğraf makinalarında öncelikli ilgilendiğim konu fotoğraf kaliteleri oluyor. Detayları ve renkleri başarılı bir şekilde verebilen makina benim iyiler listemde yer alıyor. XT-1’in bu yönüyle akranları arasındaki bariz üstünlüğü hemen gözüme çarptı.  Hem RAW hem de JPEG çekimlerde detayları çok iyi veriyor.

iso 200 23 mm f/2,5 160s

iso 200 23 mm f/2,5 160s

23 mm 1.4 diyafram açıklığı, hızı  ve detay verebilme  kabiliyetiyle çok etkileyici. Bu yüzden 18-55 mm lensi çok az kullandım. Çok kaliteli bir lensin hemen ardından orta kalite bir lens kullanmak insanı o esnada takıntılı yapabiliyor. FF’deki karşılığı 35 mm olan bu lens, özellikle belgesel fotoğraf çekenler için ideal.

Renk Profil-PROVIA/Standart , iso 250 23 mm f/2,5, 3200s

Renk Profil-PROVIA/Standart , iso 250 23 mm f/2,5, 3200s

Renk konusunda da etkileyici profillere sahip. XT-1’de 5 renkli ve 4 siyah beyaz olmak üzere 9 ayrı renk profili var. Camera PROVIA /Standart benim çekimlerde kullandığım renk moduydu. RAW+ JPEG olarak çekilmiş yukarıdaki fotoğrafı renk profili açısından biraz incelediğimizde kırmızı ve mavi  renklerinin fazla, gölge alanların ise siyaha dönüştüğünü farkettim. JPEG fotoğraflardaki bu aşırı kontrast hoşuma gitse de Phosohop ortamında daha az kontraslı fotoğraflar üzerinde işleme yapmayı tercih ediyorum. Çünkü kontrast fotoğrafların haliyle dynamic range değeri azalıyor. Aynı fotoğrafın RAW halini Adobe Camera Raw Editörü üzerinden “Adobe Standart” profili olarak gördüğümde ise şöyle bir sonuç oluşuyor.

Renk Profil-Adobe Standart , iso 250 23 mm f/2,5, 3200s

Renk Profil-Adobe Standart , iso 250 23 mm f/2,5, 3200s

İlk fotoğrafa baktıktan sonra ikincisi  biraz soluk geliyor. Eğer önce ikinci fotoğrafabakmış olsaydım belki de diğeri çok canlı gelecekti.   XT-1 de yer alan 5 renk profilinin çoğunluğu DSLR sistemlerden alışık olduğumuz sdandart renk profilinden biraz daha farklı duruyor. Camere RAW editörü üzerinden bu renk profillerini değiştirmek mümkün olduğu gibi, ince ayarlarda yapılabiliyor. Aşağıda ise Fujifilm’in Soft /ASIA profili üzerinden kimi ince ayarlar yaparak kendi keyfime göre bir sonuç oluşturdum. Renklere müdahale edebilsem de siyaha dönüşmüş gölgeleri bu profil üzerinden ve Raw Editörünün Shadow bölümünden geri kazanamıyorum.

Renk profillerinde dikkat edilmesi gereken nokta; eğer RAW çekiyorsanız kesinlikle renk profillerini karşılaştırın. Gerçi Photoshop’da açtığınız zaman default olarak açılan profil “Adobe standart”. Makinada gördüğünüz canlı renkleri bilgisayarınızda göremiyorsanız sebebi biraz da bununla ilgili olacaktır. Hangi marka ve model olursa olsun genellikle RAW çekenlerin bu konuya pek dikkat etmediklerini gözlemledim. Oysaki Adobe RAW eklentisi üzerinden Camera Calibration menüsünden, çekim öncesi tercih ettiğimiz renk profilini tekrar ayarlamalıyız. Aksi takdirde Vivid-Canlı renk modunda çektiğimiz bir fotoğraf çok soluk görünecektir.

Eğer sadece JPEG çekmek isteyip daha düşük kontrast istiyorsanız; makina menüsünden contrast seçeneğini azaltmalı, “shadow ve highlight tone” seçeneklerinde ince ayar yapılmalıdır.

Renk Profil-SOFT/Asia - personel, iso 250 23 mm f/2,5, 3200s

Renk Profil-SOFT/Asia – personel, iso 250 23 mm f/2,5, 3200s

Çoğu kullanıcı bir fotoğraf makinasını karşılaştırırken rengini seviyorum ya da sevmiyorum derken aslında fabrikasyon ayarlarında default olarak yer alan renk profili üzerinden yorum yapmaktadır. Bir fotoğraf makinasının renklerinin başarılı sayılabilmesi için profil seçeneklerinin fazla olması ve ayarlanabilir olması daha önemlidir. Fujifilm analogdan gelen kendi karakteristik renklerini XT-1 üzerinde seçenek olarak sunarak bu anlamda kendi duruşunu sergiliyor. Sadece renk olarak değil, genel itibariyle başka makinalara benzemeye çalışmayan, kendi fotoğraf kültüründen beslenen bir anlayışa sahip olduğunu  görebiliyoruz.

Fotoğraf kalitesi başlığı altında vurgulanması gereken bir nokta da, fotoğrafların hacimli ve analog tadında derinlikli fotoğraflar verebilmesidir. Eski ustaların deyimiyle tatlı sonuçlar veriyor. Bu yüzden de “dijital görüntü” yerine “fotoğraf” olarak yorumlamama neden oluyor.

Özetle, fotoğrafları Photoshop ortamında yorumlamayı seven biri olarak, müdahalalerime karşı sonuç veren, hemen deforme olmayan, toleransı yüksek fotoğrafları tercih ediyorum. XT-1 RAW dosya boyutları oldukça yüksek ve deyim yerindeyse FF kalitesindeki hassasiyetleri APSC format bir makinada yakalayabiliyorum..

 

 

 

 

Fujifilm XT-1 İzlenimlerim 2

Aynasız model deyince benim aklıma -biraz da ilk çıkan modellern etkisiyle-  düz ve geniş LCD’li modeller geliyordu. Fujifilm X serisi makinalar ise tasarım olarak bu algının tam karşısından yer alıyor. Üzerinde iso, pozlama telafisi ve enstanteneden oluşan 3 ayrı ayar kadranı var. Klasik PSMA moduna sahip olmadığı için daha önce PSMA modlarını kullanan biri makinayı ilk eline aldığında biraz garipseyebiliyor. Örneğin diyafram ayarı tıpkı eski günlerdeki gibi obejktifin üzerinden yapılıyor. Her ayarın yanında Auto özelliği var. Diyaframı A moduna getirdiğinizde enstantene öncelikli çekime geçmiş oluyor. Enstanteneyi A moduna alıncada diyafram öncelikli çekim yapmaya başlıyor. Her ikisini de A yaptıgınızda Program modunda çalışıyor. İso, enstantene ve diyaframın üçünü de A moduna getirdiğinizde makina pozlamanın tamamını kendi yapıyor. İsterseniz bu durumda pozlama telafisi ile pozlmaya müdahale edebiliyorsunuz.

Ben gün boyu devam eden çekimlerimde  yarı otomatik ayarlarda çekim yaptım. Aynasız makinalarda manuel modda çekim yapmayı tercih eden biri değilim. Çoğunlukla yarı otomatik  modlarla çekim yapıyorum. PSMA  kadranı yerine bu şekilde bir ayarlama benim için çok daha pratik oldu.  Pozlamadan kaynaklı çekim firesi yaşamadım diyebilirim.

Benim olmazsa olmazlarımdan biri olan fokus noktası ayarlama konusunda ilk saatlerde biraz sorun yaşadım. Makinanın arkasında bulunun aşağı yön tuşuna bastıktan sonra aktif olan nokta seçme işlemi biraz zahmetli oluyordu. Sonrasında ise makinanın arkasında bulunan 4 yön tuşunun tamamına fokus noktası seçimini ayarlayarak daha pratik çekimler yapabildim. Odak noktasını ortada bırakıp, kadraj kaydırma yöntemiyle netlik yapmadığım icin bu konu benim için en önemli unsurlardan biriydi. Yön tuşlarının diğerlerinde makro, film benzetimi ve WB seçimi gibi  çok kullanmadığım ayarlar olduğu için bir pratiklik kaybı yaşadığım söylenemez.  Ayrıca makina üzerinde 2 tane daha kısayol atama tuşu bulunuyor. Bir tanesi deklanşörün yanında (Wİ-Fİ), diğer ise objektifin hemen yanında bulunuyor. Ben objektifin yanındaki “Fn” tuşuna  zaman ayarlı çekim kısayolunu atadım.  Wi-Fi ise bence olması gerektiği yerde..

Xt-1 LCD

XT-1’in LCD ekranı ise hareketli. Hareketli olduğunu ilk makinanın arkasına bakarak anlamak çok güç. Sanki hareket etmeyen sabit bir LCD gibi duruyor.  Aynasız modellerde hareketli LCD’lerin avantajları çok fazla. Özellikle benim gibi eğilmeye  üşenen biri için ideal. Çekimlerimin yarısını vizörden yarısını da LCD’den yaptım sayılır. LCD’den yaptığım çekimlerinin %30’unu ise LCD’yi hareketli konumda kullandım. LCD’den çekim yaparken ya da özellikle izlerken dokunmatik ekran olmasını istediğim durumlarda oldu. Dokunmatik ekran bu model için uygun bir seçenek değildir belki  ama ilerki modellerde olmasını isterim. Bazı durumlarda vakit kazandıran bir özellik.

Aynasız fotoğraf makinaları karşısında en fazla önargı elektronik vizörde yaşanıyor. DSLR kullanıcılarının çoğunluğu optik vizörden görmeyi tercih ettiği için aynasız modellere vizörlü olsa dahi mesafeli duruyorlar. Benim de başlarda sorun ettiğim bu duruma daha öncesinden alışmıştım. Aynasız model kullanacaksam kesinlikle vizörlü bir modeli tercih ediyorum. Aynasız makinalarda elektronik vizöre alışmışsanız sorun ettiğiniz şey EVF büyüklüğü ve berraklığı oluyor. XT-1 vizörü  0.77x  değeriyle şu anda piyasadaki en büyük vizörlerden birine sahip. Bu haliyle rahat bir kullanım sunuyor. XT-1 EVF’nin normal LCD görüntüsünden biraz daha renkli bir sonuç verdiğini gözlemledim. Belki saturation değeri biraz daha az olmalı ya da kullanıcı için böyle bir opsiyon tanınmalı. Belki bir güncelleme ile bu özellik gelebilir.

İso-200 18-55 mm f/8 400s

İso-200 18-55 mm f/8 400s

Çarıklı mezrası her türden hayvan iç içe yaşıyor. Atlar, köpekler, tavşanlar ve hemen ileri de flamingolar ve envai çeşit kuşlar. Hatta sabah saatlerinde bir kurta rastladık. Yanımda 35 mm objektif olduğu için ben çekemedim. Aynı şekilde flamingoları da çekemedim. Bu tür çekimler için Fuji’nin XF serisi  55-200 mm objektif gerekiyor.  Fakat ben genel olarak çok fazla zoom tercih eden biri değilim. O yüzden flamingo fotoğrafları benim için bir kayıp değildi. Bunun yerinde 18-55 mm ile manzara fotoğrafı çektim.

İso-200 18-55 f/9 1900s

Fotoğrafları RAW olarak çektiğim için WB ayarını sonradan yapıyorum. Makinanın AWB tercihinin bazı fotoğraflarda biraz soğuk renklerden yana olduğunu gözlemledim. Genellikle ya tam değerinde ya da biraz soğuk verirken, hiçbir fotoğrafımda renk sıcaklığı fazlalığına rastlamadım. Hangi makinayla çekersem çekeyim  beyaz ayarını ve pozlama telafisini kesinlikle her fotoğrafımda yeniden gözden geçiriyorum. Bu yüzden  köpek fotoğrafı ve Sultan Sazlığı fotoğraflarının renk sıcaklığını belirli bir oranda arttırdım.

Netleme hızını ise o an önümüzde bulunan alanda bize atıyla show yapan modelimizle deneme şansım oldu. Bunun için makina ayarımı sürekli netleme (AF-C) ye getirdim. Netleme seçenekleri makinanın ön tarafında M-C-S kadranıyla yer alıyor. Ulaşmak ve değiştirmek oldukça basit. Makinayı ise iso kadranı altından yer alan seçeneklerden sürekli çekim moduna aldım. Yani parmağımı deklanşöre basılı bir şekilde tutacağım ve makina o esnada her çekimden sonra tekrar netleme yaparak çekecek. Bu sayede makinaın çekme hızını, karta yazma hızını ve fokus hızını aynı anda test edebilirdim.

pan

İso-200 18-55 mm f/22 1/15s

Pan yapmak elbette biraz da objeyi eşzamanlı takip etmek gibi bir kullanıcı mahareti gerektiriyor. Bu fotoğrafda biraz olsun konuyla senkron olabilmişim. Makinanın seri çekim hızında hiçbir sorun yaşamadım. Oldukça hızlı bir makina. Zaten saniyede 8 fps çekim yapabiliyor. Sürekli netleme de ise yine firem olmadı. Fotoğrafların hepsinde makina netlik yapmayı başarabilmiş.  Makinada AF seçeneklerinden yüz tanıma özelliği var ama ben noktasal ölçüm yapmayı tercih ettiğim için çok üzerinde durduğum bir özellik olmadı. Belki anı fotoğrafları çekerken bu özelliği aktif edip daha seri yapmak icin kullanabilirim. Bunun dışında kullanacağımı sanmıyorum.

Karta yazma hızı ise beklentimin biraz altında kaldı. Biraz da kullandığım kart ile ilgisi olduğunu da düşünüyorum. Yanımda extreme yada ultra hızında kartlar olmadığı için sağlıklı bir sonuca ulaşamadım. Belki ilerde hızlı bir kart ile benzer bir deneyim yaşarsam yine yazının bu kısmını güncelleyebilirim. Karta yazma hızının yanı sıra karttan okuma hızı da biraz düşük gibi geldi bana. Yani fotoğrafı çektikten sonra izlemek istediğimde 2 saniyelik bir açılma süresi bekliyorum. XE-2 kullanırken makina, fotoğrafın asıl boyutu yerine önizlemesini ekrana getirdiği için bir beklenme yaşanmıyordu. Daha öceki modelde olan bu özellik belki XT-1 de yer almalı. Çünkü her çekimden sonra çektiğim fotoğrafları anlık kontrol eden biriyim. Bu sürede fotoğrafın gerçek boyutlu hali yerine önizleme boyutu fotoğrafta gerekli kontolü yapmama yetecektir. Tüm fotoğraflar arasında gezinti yapmak istediginizde çok hızlı bir şekilde fotoğraflar taranabiliyor. İlk çekim sonrası yaşanan bu gecikme ise ya daha hızlı bir kartla ya da bir güncelleme ile çözülebilir.

Edit: Yazının kart yazma ve okuma ile kısmını daha sonra güncelleyeceğimi söylemiştim.

Bu çekimleri yaparken kullandığım kartlar piyasada 15-20 TL’ye satılan düşük yazma ve okuma hızına sahip kartlardı.  Bu yüzden başka kartlar ve DSLR makinalarla uzun bir süre yazma ve okuma hızını test ettim. 90 mb/s  ve 60 mb/s kart  ile hem Canon 6D hem Canon 70D ‘yi  XT-1’i yanına koyarak denemeler yaptım. Elbette bu testimi yaparken göz kararıma güvendim 🙂 Bu değerdeki makinalar RAW bir görüntüyü 90 mb/s’lik bir kartla  ortalama 1 saniyede karta yazıyor. Elbette dosya boyutları birbirinden biraz farklı. Fotoğrafı okurken de yine bir saniyelik bir süre gerekiyor. Yalnız  bu DSLR  modeller ve benim bir önceki paragrafta bahsettiğim XE-2’deki  önizleme görseli sayesinde makina anında yanıt veriyor ve daha hızlı okunuyormuş gibi bir intiba yaratıyor. XT-1’de çeker çekmez izlemek istediğinizde önizleme görseli olmadığı için, kartın tam yazmasını beklemek gerekiyor. Yoksa denediğim makinaların karta yazma ışığı genellikle aynı tepkiyi veriyor. Bir çok kullanıcı fotoğraflarını izlerken, diğer taraftan da makinanın yanında kırmızı ve sarı şekilde yanan ışığa rastlamıştır.

Psikolojik olduğunu düşündüğüm bir başka neden de, çektiğimiz görüntüyü hemen izlemek istediğimizde görüntünün yerine kum saatini anımsatan, ilerleme çubuklarına benzeyen bir bekleme animasyonun yer alması. Bu animasyon, makina hızlı olduğu halde hız algısını azaltan bir etkiye neden oluyor. Eğer bir güncelleme gelecekse o animasyon yerine önizleme görseli gelmeli.

Bu güncelleme yazısının sonucunda şunu söyleyebilirim.  Bir sistem en zayıf halkası kadar çalışır. Hızlı bir makina aldığınızda makinanın performansını, kullandığınız kartlarla düşürmeyin. Ayrıca bu araştırmaları yaparken XT-1’in yüksek yazma ve okuma hızı veren UHS-II iki formatını da desteklediğini öğrenmiş oldum. Sonuç: Makina kart yazma ve okuma hızında herhangi sorun yok. (27.04.2014 )

Xt-1’in enstantene üst sınır 4000’de. Gündelik çekimlerinde çoğu zaman daha hızlı çekim ihtiyacım olmuyor. Olduğunda ise 4000 enstantene değeri benim için yeterli oluyor. Fakat  gündüz çekim yaparken doğrudan güneş ışığının sert olduğu zamanlarda  f 1.2 veya f 1.4 gibi en açık diyafram değerlerinde çekim yaparken makina daha yüksek bir enstantene değerine gereksinim duyuyor. Bu yüzden 1.4 değerinde çekim yapmak isterken bu sınır nedeniyle diyafram değerini 2.8 gibi bir değere yükseltmek gerekiyor. Aşağıda f /4 ve 4000 enstantenede çektiğim fotoğraf yer alıyor.

İso-200 18-55 mm f/4 1/4000

İso-200 18-55 mm f/4 1/4000

O esnada 4 GB’lık yedek kartımı bu fotoğrafları çekerken bitirdim. Fotoğraflarımın hiçbirinden makinadan kaynaklı fokus kayması ya da sorunu yaşamadım. Bir kaç fotoğrafı ben titretmişim.  Hazır 4 GB demişken ; yanımda 16 GB ikinci yedek kartım olmasına rağmen o esnada ilk defa karşılaştığım bir sorun yaşadım.  Ekranda “Sayaç Dolu” gibi bir ibare gördüm. Bunun ne anlama geldiğini ilk başta idrak edemediğim için sürekli format atıp durdum karta. Ancak her defasında böyle bir uyarı geliyordu. Makina ayarlarında sonradan farkettiğim klasörleme numarası ile ilgili bir ayarla sorunu çözdüm. Tam hatırlamıyorum ancak numaraları yeniden başlat ya da devam ettir gibi bir seçenek üzerinden bu uyarıyı kaybettim. Belki de bu durum her makinada var ve ben ilk defa karşılaşıyorumdur. İş te o esnada makinada 4 Gb kart vardı ve çekime onunla devam etmek zorunda kaldım.

 

 

Fujifilm XT-1 İzlenimlerim 3

Sultan Sazlığı misafirhanesinin önündeki bu manzarayı yakalamak icin Sabah 05:00’de kalmak gerekiyor. Sultan Sazlığında güneş doğmadan önce ve battıktan sonraki manzaraların ayrı bir güzelliği var.  Xt-1 deyince akla gelen diğer bir başarısı ise yüksek iso performansı. Orta sınıf DSLR birçok makinadan daha başarılı bir performans vermesinin yanında, çoğu FF makinayla kafa kafaya bir sonuç veriyor. Merak edenler www.dpreview.com sitesinden detaylı karşılaştırmalara bakabilirler.

iso-400 23mm f/8 1/30s

Xt-1 ile çekim yaparken isoyu unutuyorum. Manzara çekimlerim haricinde genellikle Auto’da bırakıyorum. 1600 isoda bile temiz bir fotoğraf alabiliyorum. Bu rahatlıkla çekim yapmanın sayısız avantajı var. İç mekandan anında dış mekana çıktığımda iso ayarımı tekrar tekrar ayarlamak zorunda kalmıyorum.Birçok makinada olduğu gibi düşük enstantene değerlerinde titretme yaşamamak için bir iso aralığı belirleyebiliyorsunuz. Ben bu ayarı 1/60 enstanene olarak tercih ettim. En yüksek aralık olarak ise 1600 isoyu seçtim.

iso-500 23 mm f/2.2 1/60s

Çekimlerde Noise Reduction (noise giderme) özelliğini kullanmıyorum. Çok ihtiyacım olursa bunun için özel olarak yapılmış programları kullanmayı tercih ediyorum.  Çekimlerinizi, açık diyaframa sahip, sabit odaklı bir lens ile yapıyorsanız bulundugunuz her ortamda gönül rahatlığıyla çekim yapabiliyorsunuz. Yüksek iso başarımlı bir makina ve sabit odaklı bir lens biraraya geldiğinde geriye kalan tek şey çekeceginiz fotoğrafın temasına odaklanmak.

Aşağıda farklı iso değerlerinde çekilen fotoğraflara bakabilirsiniz. (düşük çözünürlükteki fotoğraflar İSO başarısını anlamak icin belki yetersiz olacaktır ancak yine de bir fikir verebilir)

iso-2000 23 mm f/2.2 125 s

iso-1000 23 mm f/3,6 1/60 s

iso-320 23mm f/1.4 160 s

İso-200 23 mm f/1.4 1/120 s

 

Makina pil performansı 350 kare çekmenize olanak sağlıyor.  Bu biraz düşük kalıyor. Bu yüzden yanımda yedek pil taşıyorum. Fujifilm Xt-1 için ürettiği grip ile bu sorunu hallediyor. Özellikle uzun seyahetlere gidip pilini sarj edemeyecek olanlar bu gripe sahip olmalı diye düşünüyorum.

 

XT-1 video özelliğini tam anlamıyla test ettiğim söylenemez. Daha önce aynı sensöre sahip XE-2 modeliyle çekimler yapmış ve beğenmiştim. Çekim kalitesini merak edenler Fujilm Kayseri etkinliğinin Xt-1 ile çekilen görüntülerini linkten izleyebilirler.

Sonuç

Makinanın önemli artılarından biri de suya ve toza karşı dayanklı olması. Makinada Wi-Fi, film benzetimi, panorama, çoklu çekim ve çekilen fotoğraflar üzerinde işlem yapmaya yarayan bir çok özellik var.Yazımda hepsine tek tek değinmek yerine benim için önemli olan unsurlara değindim. Diğer konularda internette fazlaca yazıya rastlamak mümkün. Benim için önemli olanlar sizler için de önemliyse XT-1 aynasız sınıfta en iddialı makinalardan biri.

• Aynasız bir fotoğraf makinası kullanmak istiyorsanız XT-1 en iyi seçeneklerden bir tanesi. En iyi seçenek olması sebebiyle fiyatı da aynı oranda artıyor. Fakat unutmamak gerekir ki XT-1 üst seviye bir makina. Daha düşük fiyatlara da aynasız makina edinmek için de fazlaca seçenek var. Aynı oranda kalite ve teknoljisi de düşecektir.
•  Orta sınıf APSC sensöre sahip DSLR sahibiyseniz ve elinizden çıkarıp aynasız makina almak istiyorsanız XT-1 ideal bir seçenek olacaktır.
•  FF makinaya sahipsiniz ve yedek olarak aynasız makina almak istiyorsanız, FF kalitesinden ödün vermememiş olacaksınız.
•  Yeni başlayan biriyseniz ve aynasız sistemde sabit kalmayı düşünüyorsanız ihtiyacınız doğrultusunda lens çeşitliliği olup olmadığına bakmalısınız.

 

Artıları

• Çekim Kalitesi
• İso Başarısı
• Hızlı Fokus
• Ergonomi
• Tasarım
• Kolay Menü
• Nitelikli lens çeşitliliği
• Hareketli LCD
• Büyük Vizör

Eksileri

• Pil ömrünün düşük olması
• Dokunmatik ekran olmayışı
• 4000 enstantene üst sınırında olması

 

Faydalı olması temennisiyle.. Sorularınız için yorum kısmını kullanabilirsiniz..

Hüseyin Taşkın