Fujifilm GFX 50R İzlenimlerim

Bundan yaklaşık 8 ay önce bu makinayı Photokina’da ilk kullananlardan biri olarak deneyimleme şansı edinmiştim. Gerçi bunun adına deneyim demek pek doğru olmaz. Daha çok bir kurcalama olarak adlandırabilirim. Bu kurcalamayı merak edenler aşağıdaki videodan izleyebilirler.

Bu kısa birliktelikten sonra 50R’yi Fujifilm’in lansmanını yaptığı yeni lensiyle bir kez daha deneyimledim.  Onlarca fotoğraf çektim. Zorlu koşullarda kullandım. Makinayı incelemek amacıyla çekim yapmadığım için onun hakkındaki fikirlerim bana daha iyi bir referans oldu. Yani tamamen fotoğraf çekmek için motive olmuştum, makinanın özellikleri, tasarımı ile meşgul değildim. Böylesi bir süreç daha isabetli yorum yapmamı sağlıyor.  Dilerseniz o videoyu da yine aşağıdan izleyebilirsiniz.

Videodan da anlaşılacağı üzere çekim yaptığım yerler ve zamanlar bir ekipman için çok konforlu sayılmaz. Ufak bir buhar banyosuyla makinanın lensi ya da başka aksanları buharlansa çekim sürecim yarıda kalabilirdi. Ya da kar ve yağmur yağışından elektronik aksan zarar görse yine planlarım aksayabilirdi. Neyseki öyle olmuyor. Fujifilm’in kullandığım tüm makinalarında  dış koşullara dayanıklılık özelliği bugüne kadar hep vardı. Aradan geçen 5 yıl içinde sadece bir kez yedek makina olarak arkadaşımın başka marka makinasını Sri Lanka seyahatimde kullanmıştım. Aslında kullanamamıştım. Sri Lanka tropikal bir iklim ve nem oranı bu yüzden çok yüksek. Makina ve objektif ilk gün buharlandı ve son güne kadar öyle kaldı. Belki buharı gidermek için ipuçları vardır. Ama ben o hafta çözemedim bunu. Bu yüzden yeni bir makina alacaksam ilk baktığım kriterlerden biri dış koşullara dayanıklılıktır.

Bu fotoğraf makinası Fujifim tarafından sokak ve doğa çekimlerini orta format konforuyla çekim yapmak isteyen kullanıcılara yönelik çıkartıldı. Fotoğraf makinasının konumlandırılması bu yönde. Çünkü  tasarım dışında GFX 50s ile arasında neredeyse teknolojik bir fark bulunmuyor. İki makina arasında en önemli ve bana göre tek önemli fark tasarım.  O halde biraz tasarımdan bahsedelim.

GFX 50s tasarımda en belirgin özellik daha önce pek görmediğimiz geriye doğru olan çıkıntıydı. Bu çıkıntı bazı kullanıcılar tarafından garipsendiği gibi bazıları tarafından da makul bulunmuştu. Bu çıkıntının teknik sebebi ise sensörün ısınmasını engellemekti. Aynı çıkıntı 50R’de yok. Çıkıntı yok ama biraz enine genişleme var. Boydan kısalan makina enden genişliyor. Aynı zamanda çıkıntı olmadığı için derinlikte azalıyor. Gfx 50s de butonlar yeri daha derli toplu görünüyorken, GFX 50R’de daha serpiştirilmiş duruyor. Rangefinder tasarımın gereği ya da geleneği böyledir belki de .. Bunu tam olarak bilemiyorum. Çünkü rangefinder tasarım tercih eden  biri değilim. Önemli tasarım farklıklarını madde madde yazarsak;

  • GFX50s’de bulunan üst ekran 50R’de yok.
  • GFX50s’de yeterli düzeyde bulunan makina kabzası 50R’de yeterli düzeyde değil
  • GFX 50s’de 3 yönlü açılan arka LCD panel 50R’de iki yönlü açılıyor. Yani sadece aşağı ve yukarı.
  • GFX50’de üstte bulunan ISO kadranı bu makinada yok. Bunun yerine atanarak yine ön veya arka kadrandan yapılabiliyor.
  • GFX50s’de arka tarafında bulunan yön butonları 50R’de yok. Bunun yerine sadece joystik kullanılabiliyor.

 

Bana göre şekli dışında en bariz işlevsel tasarım unsurları bunlar. Benim açımdan bu maddeler içerisinde en önemlisi üst ekranın olmaması ve tutma kabzasının fazla derin olmaması. Bunun dışında olan farklılıklar çekim konforunu etkileyecek düzeyde değil. Üst ekran ise gece çekimlerinde ve alttan yapılan kadrajlarda ayarları kontrol etmek için faydalı. Makina kabzası ise uzun süreli çekimlerde elinizi yorabilecek ve parmaklarınızı rahatsız edebilecek bir tasarıma sahip. Bundan şikayetçi olanlar extra olarak bir grip takarak bu sorunu çözüyor.

Buraya kadar saydıklarım bu makina için kırpılmış ya da eksiltilmiş izlenimi verebilir. Bunun nedeni ise kendi fiyat sınıfında orta format makina olmadığı için kendisinden %25 daha pahalı olan GFX 50s ile karşılaştırıyor olmam.  Sanırım GFX 50R’nin en önemli problemi bu olacaktır. Bulunduğu kulvarda yalnız olması nedeniyle  hep büyük kardeşi ile yarıştırılacaktır.  Bunu şöyle bir örnekle açıklayabilirim. X-T3  ile X-E3 benzer çekim kalitesine sahip olmasına rağmen kendi arasında karşılaştırılmaz pek. Nedeni farklı kulvarlarda ve farklı kullanıcılara yönelik olmasındandır. Birinde bulunan bir özellik diğeri için çok önemli olmayabilir. Kullanıcı açısından en yüksek fiyatlı her zaman en kullanışlı olmayabilir. İşte tam da burada “aynı çekim kalitesini neden %25 daha ucuza almayım ki?” diyen kullanıcılar için yukardaki tasarımsal farklılıklar çok önemli olmayabilir.

50R-Canon

 

GFX 50R ebat olarak ise bazı aynalı  full frame makinalardan küçük bazılarıyla ise benzer boyutlarda.  Ağırlığı ise 775 gram.  Birkaç örnek vermek gerekirse Nikon D5 1415 gr, Canon 1DS 1155 gr ağırlığında.  Aynasız full frame olan Nikon Z7’den 100 gram, Sony A7R3’den ise 120gr daha ağır.  Doğada ve sokakta medium format kalitesinde görseller elde etmek için GFX50R oldukça hafif bir seçenek.

Full frame bir sensörden 1.7 kat daha fazla bir sensör büyüklüğüne sahip orta format makina kullandıktan sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Bu yan etkisi bende hala devam ediyor. Aklınızın karışmasını istemiyorsanız sakın denemeyin :)Başka makinalar ile çektiğim her fotoğrafta acaba bu GFX’de nasıl görünürdü diye sürekli aklımdan geçiyor. Bu kalite eşiğini  sağlayanlar ise kısaca  dinamik aralık, detay ve ISO.  Herhangi bir full frame makina ile elde edilemeyecek büyük sensörün bu avantajlarını full frame boyutlarında ve ağırlığında elde edilebiliyor olmak, fotoğrafçılar için yeni bir küme yaratıyor. Orta formatçılar. Elbette orta format yeni bir şey değil ama aynasız teknolojiyle birlikte küçüldü, hafifledi ve hızlandı.  Eskiden her an her yerde çıkarılıp çekim yapılamayan orta formatlar  artık çıkar ve çek kıvamında. GFX 50R tam olarak burada duruyor aslında.

Bitlis’de çekim yaptığım süre boyunca GFX 50R’yi 100-200 mm ve 23 mm  objektifle kullandım. 100-200 mm’nin lansman çekimini yaptığımız için diğer lensleri pek kullanamadım. Çok az yerde 23 mm’yi denedim. Aşağıda bu çekimlerimden bazı fotoğrafları görebilirsiniz.

 

GFX kullanırken hangi lensleri tercih ediyorum?

Benim için şu anki ideal set 32-64 mm, 63 mm, 110 mm.  Yerel portreler çekerken 63 mm’nin bokehini ve yarattığı atmosferi çok seviyorum. 32-64 ise makinanın üzerinde sürpriz görseller için genişletilmiş bir seçenek olarak sabit duruyor. 110 mm çok az kullanıyor olsam da beauty tarzındaki fotoğrafları bununla çekiyorum.

 

GFX 50R mi? GFX 50S’mi?

Çekim kalitesinde fark yok. Tasarım farkı var. Hangisi sıcak geliyorsa onu tercih edebilirsiniz. Sonucu değil süreci tercih etmiş olacaksınız. Ben profesyonel stüdyo çekimlerimiz için GFX 50s aldım. X-T3’den gelen tasarım alışkanlığı buna en büyük etken. Böyle bir alışkanlığım olmasaydı sanırım GFX 50R bütçe açısından daha uygun gelecekti bana.

 

Full Frame mi,? GFX 50R’mi?

Video önceliğiniz yoksa GFX50R size daha yüksek bir fotoğraf kalitesi sunacaktır. Çünkü GFX 50 serisi video öncelikli bir seri değil. Ben GFX50R tercih ederdim. Çünkü çektiğim fotoğrafları sergilerken ya da satış yaparken bu kaliteye ihtiyaç duyuyorum.  Video için ise X-T3 kullanıyorum.

 

Başlangıç için hangi lensi almalıyım?

Sokak fotoğrafçıları zaten 45 mm’yi seçeceklerdir. Çünkü FF olarak 35 mm’ye denk geliyor. Doğa manzarası çeken biri olsaydım kesinlikle 23 mm yanımda bulundururdum. Doğa ve sokak karışık çekilecekse 32-64 mm tercih edilebilir.

 

Başka bir inceleme yazısında görüşmek üzere..