Mai Dergi

 

Yazının asıl kaynağındaki linki

Hüseyin Taşkın ile Keyifli Bir Sohbet

‘’Fotoğraflarımla kendimi anlatırken, ne kadar çok kendinden sıkılmış insan olduğunu da görmüş oldum. İnsanlar mutsuz. Toplu taşıma araçlarına binmek istemiyor. Aslında araca da binmek istemiyor. Her gün işe gidip bir ekrana bakıp ömrünü tüketmek istemiyor. Sevmek istiyor. Güvenmek istiyor. Özgür olmak istiyor.  Ben fotoğraflarımla özellikle o insanlara ulaştığımı farkettim. Onlara ve kendime bir öneride bulunuyorum: Boşver, korkma, diyorum. Duygularınla yaşa diyorum.”
Hüseyin Taşkın

Kendisini tesadüfen İnstagram’da fotoğraflarına bakarken bulduğum, bir iki fotoğrafa bakarken, dur ya biraz daha aşağı ineyim, yok artık, vay be, çok güzel, diye iç geçirerek baktığım fotoğrafların mimarını tanımak istedim ve açıkçası herkes tanımalı, diye düşündüm. Çünkü ülke koşullarında sanata olan tutum belli. Birileri bir yerlerde güzel bir şeyler yapıyorsa bunu herkes bilmeli, konuşmalı. Gurur duymalıyız, diye düşünüyorum.

Kendine özgü, farklı duyguları bir araya toplayarak mükemmel fotoğraflar çeken sevgili Hüseyin Taşkın; alçakgönüllü oluşunuz ve harika sohbetiniz için çok teşekkür ederiz.

1-Türkiye’nin ortalamasının çok yukarısında inanılmaz kendine özgü ve canlı bir ritme sahip fotoğraflar çeken sanatçıyı öncelikle tanımak isteriz. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Hüseyin Taşkın olmaya çalışan biriyim. Onun isteklerini yerine getirmeye çalışan bir görevli gibi hissediyorum kendimi bazen. Çünkü bir şekilde gerçek benliğimi tam anlamıyla yaşayamadığımı fark ediyorum. Bu sorulara bile hangimizin cevap verdiğinden emin değilim. Bir yazan bir de silen tarafım var.  Eskinden daha cesur biriydim. İsteklerim için ne pahasına olursa olsun mücadele eden, gözü kara ve heyecanlı biriydim.  Ritmim ve hayal gücüm çok yüksekti. Haliyle bu kadar heyecanlı bir yaşamın yıkımları da daha fazla ve derinden oluyordu. Sanırım ben oralarda kendimle bir takas yaptım. Heyecanın yerine sakinliği, yıkımların yerine de sorunsuzluğu aldım. Çünkü mücadele etmekten de, yıkılmaktan da bıkmıştım. İşte oralarda Hüseyin Taşkın’ı da yavaş yavaş susturmaya başladım. “O” bir şey istedikçe “ben” bahaneler buldum. Giderek buram buram toplum kokan bir sıradanlığa hapsoldum. Formül basit: Sana zarar verecek her şeyi tehlike olarak tanımla ve onlardan uzak dur. Fakat yanıldım. İstemediğim şeyleri yapmayınca, istediğim şeyler olacak sandım. Şimdi diğerini özlüyor ve ona ulaşmaya çalışıyorum. Bazen dalıyorum, bazen fotoğraf çekiyorum.

2- ”Fotoğraf makinesiyle elde edilmiş görüntüyü, ışığa duyarlıklı cam, kâğıt gibi bir yüzey üzerine özel araçla geçirme, saptama yöntemi. Bu biçimde saptanan, çoğaltılan görüntü, resim.” Google, “fotoğraf” kelimesini bu şekilde tanımlıyor. Siz nasıl tanımlarsınız?
Bana göre doğru bir tanımdır. Kullandığımız ya da icat edilen her alet teknik bir obje ya da kullanılan bir eşyadır. Ona anlam yükleyen ise bizleriz. Haliyle herkesin serüveni ve kaygısı farklı. Sanırım bu sorunun cevabını ilk sorunuzda verdim. Fotoğraf kendimle yaptığım kavganın bir enstrümanıdır.

3-Fotoğraf kulübü ve fotoğraf topluluklarında başkanlık ve fotoğraf eğitmenliği yaptığınızı okumuştum. Onlara fotoğraf hakkında ilk olarak ne öğretiyorsunuz. Bir başkasına yaptığınız mesleği öğretmek nasıl bir duygu?
Uzun zamandır derneklerde aktif değilim. Bu eğitimler genel olarak başlangıç seviyesine hitap eden bilgilerden oluşuyordu. İnternetin ve bilginin henüz bu kadar yaygın olmadığı dönemlerde iyi bir sinerji oluşuyordu. Günümüzde ise, teknik her  bilgi Youtube’da ya da benzer sitelerde var. Ben şimdilerde kısa zamanlı atölyeler düzenliyorum. Fotoğraflarımı nasıl çektiğimi merak eden insanlarla bazen bir araya gelip onlara kendi deneyimlerimi aktarıyorum.

4-Ne kadar özgün olduğunuzu çektiğiniz fotoğraflardan biz görüyoruz. Fakat sizin için Sizi diğer sanatçılardan farklı kılan, başarımın nedeni budur dediğiniz şey var mıdır? Ya da farklı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Başarı, toplumun insanı değerlendirme yöntemidir. Kendinize başarılı ya da başarısız dediğinizde bu tuzağa düşmüş oluyorsunuz. Başarılıyım ya da başarısızım demek, aynı zamanda bir yarışın içinde olduğunuzu da kabul etmeniz anlamına gelir. Ben kendime uzun süredir bu gözlükle bakmıyorum. Okul yıllarımda ben de bu girdabın içindeydim. Başarısız olma korkusu yüzünden hep garanti yolculukları tercih ettim. Özgünlük ise kendi yolunu belirlemektir. Ben kendi yolumda kendi duygularımla yorumlar yapıyorum. Bir mekanın rengini almak yerine, o mekana rengimi katmak istiyorum. Dünyada bir renk olmak istiyorum. Herkes farklı doğar ama çoğu aynı olmayı tercih eder. Ben olmak istemiyorum. Neysem o olmak istiyorum.

5-Fotoğraftaki stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz ve çalışmalarınızla vermek istediğiniz  bir mesaj var mı? Nedir?
Fotoğraflarımla kendimi anlatırken, ne kadar çok kendinden sıkılmış insan olduğunu da görmüş oldum. İnsanlar mutsuz. Toplu taşıma araçlarına binmek istemiyor. Aslında araca da binmek istemiyor. Her gün işe gidip bir ekrana bakıp ömrünü tüketmek istemiyor. Sevmek istiyor. Güvenmek istiyor. Özgür olmak istiyor.  Ben fotoğraflarımla özellikle o insanlara ulaştığımı fark ettim. Onlara ve kendime bir öneride bulunuyorum: Boşver, korkma, diyorum.  Duygularınla yaşa, diyorum. Kışın para biriktir, yazın tatile git demiyorum. Gördüğün ve dokunduğun her şeyi hisset, diyorum.  Dünyayı gez dolaş, demiyorum. Hayal et, diyorum. Uzaklarda, demiyorum. Yakınlarda, diyorum.  Fotoğraflarına bakıp da ağladım, diyen çok insanla karşılaştım. Hiçbirine neden ağladın, diye sormadım ama nedenini az çok tahmin ediyordum. Kendilerini özlemişlerdi…

Dedim ya kendi rengimi vermek isterim. Aynı şekilde makine üreticilerinin renkleri yerine kendi renklerimi fotoğrafa veririm. Fotoğraflarımda dağınıklığı seviyorum. Geometrik unsurları pek tercih etmiyorum. Yağmuru seviyorum. Yağmur bulutlarını seviyorum. Issız mekânları seviyorum. Sessizliği seviyorum. Toprak rengini seviyorum.

Hüseyin Taşkın

6-“İnsan da bir sanat eseridir, bebekken yoğrulan. İçinde sevgi, emek, erdem, merhamet konulursa bu sanat eseri(insan) daha da değerlidir, değerdir. ” diye okumuştum bir yerde. Siz sanatınızı neyle yoğuruyorsunuz?
Ben daha çok çocukluk yıllarımdan besleniyorum.  Aldığım (verilen) eğitimlerin henüz beni ezmediği, aldığım maaşların henüz beni tekdüzeleştirmediği, övgülerin henüz beni yanıltmadığı yılların hafızamdaki kırıntılarından yola çıkıyorum. Dünyada birçok sorunun cevabı henüz siz sormadan cevaplanıp önünüze konulmuşsa sezgileriniz yara alır. Sanat sorulardan beslenir. En gerçek ve en doğal sorular ise her zaman çocuklardadır.

7-Sanata olan tutumu ve gelişimi ele alırsak Türkiye’de bu işi yapmak nasıl sonuçlar doğuruyor? Beklentinizi istediğiniz ölçüde karşılıyor mu çektiğiniz fotoğraflar?
Aslında bu benim işim değil. Gördüğünüz fotoğrafların tamamı, benim kariyerimin ürünleri değil. Benim ayrıca bir mesleğim var. Bu yüzden o anlamda bir beklentiden bahsetmek doğru olmaz. Doğayı ve hayvanları seven insanların sayısını az da olsa arttırabilirsem, bu benim için yeterlidir. Fakat bunu ölçecek bir yöntemim yok.

8-Fotoğrafın çekim aşaması sizi nasıl etkiliyor? Fotoğrafın öncesinde girdiğiniz ruh hali ile, fotoğrafın sonrasında oluşan ruh halinizi nasıl tanımlarsınız?
Bazı atmosfer koşulları beni tam anlamıyla soyutluyor ve coşturuyor. Yağmur ve rüzgâr beni hep etkilemiştir. Farklı bir haz alırım. Çoğunlukla o anlarda fotoğraf çekmeyi tercih ediyorum. Haliyle girdiğim ruh halinin neticesinde elimde sezgilerden başka bir şey kalmıyor.  O an ne çekmişsem, ne görmüşsem ya da görmemişsem bunu sezgilerim sayesinde yapıyorum. Çekim sonrasında yine çekim anına benzer bir haz yaşıyorum. Çektiklerime bakarken onları tonlarken keyif alıyorum.

9-Etkilendiğiniz veya örnek aldığınız fotoğrafçılar var mı?
Örnek aldığım yok ama beni etkileyen fotoğraflar ve fotoğrafçılar var. Hemen ilk aklıma gelenlerin instagram adereslerini söyleyebilirim:  @ana.mar @sznpkt @hmgphotography @gykavka

10-Son olarak fotoğraf ile uğraşmasaydınız ne yapardınız?
Aslında bu tür sorular sanki artık başka bir şey olmak mümkün değilmiş gibi bir intiba yaratıyor. Ya da insan zaten uğraşından memnunsa başka bir şeyle yer değiştirmesine gerek yokmuş gibi… Sadece onu geliştirmeli gibi. Ben hayatım boyunca fotoğraf çekmek istemem. Bu çok sıkıcı olur.  Bir zaman sonra başka bir hayat yaşamak isterim. Yazmak isterim. Doğaya daha yakın başka bir şey olmasını isterim. Yine fotoğraf çekerim ama başrol artık o olmayacaktır. Bakalım zaman ne gösterecek.

Yorum

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir