Digital SLR Magazine

Fotoğraf serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?
Fotoğrafçılığa ilk ne zaman bulaştığımı düşündüğümde hafızamı zorlamam gerekiyor. Sakin bir
ilçede sakince yaşayan insanlardık. Ağabeyim 1990 yılında (ben henüz 11 yaşlarındayken) bu
sakinliği bozacak bir hamle yaptı. Bir sabah yaşadığımın evin salonunda daha önce görmediğim bir
takım aletler, ışıklar olduğunu gördüm. Anlaşılan ağabeyim ilçeye fotoğraf stüdyosu kurmak için,
başka bir stüdyocudan flaşlarını ve makinalarını satın alıp eve getirmişti. Benim hikayede ben
farkında olmadan başlamış oldu böylece. O gün eve ne gelirse ben de olacakmışım gibi duruyor 🙂
Kısacası fotoğrafın hayatıma girmesi tercihlerimin değil koşulların bir sonucu.
Tabiki fotoğrafın hayatıma girmesiyle, fotoğrafa başlamış olmuyorum. Fotoğrafa biraz yakın olması
ve biraz da maceracı olması sebebiyle Gazetecilik okudum. Ama gazeteceliğin kafamda
resmettiğim gibi durmadığını anladım. Takım elbiselerle plazalarda çalışamayacağımı
anladığımda gazetecilikten uzaklaşıp fotoğrafı mesleğim haline getirmeye uğraştım. Okuldan sonra
serbest olarak ürün çekimi ve katalog işleriyle uğraştım. Halen meslek olarak mobilya fotoğrafçılığı
yapıyorum. Fotoğrafçılığın mesleğim olması yine de kişisel fotoğrafçılık serüvenimin nasıl
başladığını özetlemiyor.
Kişisel fotoğraf ve meslek olarak yapılan fotoğraf -bana göre- keskin bir şekilde birbirinden
ayrılıyor. Neticede birinde bir siparişi, diğerinden ise kendi duygularınızı fotoğrafa aktarmaya
çalışıyorsunuz. Kişisel fotoğraf serüvenim ise bundan 4-5 yıl öncesine dayanıyor. Yaşadığım
şehirde çok fazla sıkıldığım için, nefes alınabilir yerlerde vakit geçirip oraları fotoğraflamaya ve
bundan da çok güzel bri haz almaya başladım. Zamanla oraları neden sevdiğimi, neden bunu
fotoğrafla aktarmaya çalıştığım üzerine düşünerek bu döngünün içine girmiş oldum.

Kayseri dışına fotoğraf çekimine gidiyor musunuz?
Mekan seçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çekim zamanı için belli bir kriteriniz var mı?
Fotoğraf için özellikle bri şehir tercihim yok. Dünya üzerindeki herhangi bir coğrafya fotoğraflarım
için sahne olabilir. Çünkü ben herhangi bir şehre, ilçeye, dağa, ovaya sahne olarak bakıyor ve onu
nasıl kullanacağımla ilgileniyorum. O şehrin benden önce neleriyle öne çıktığıyla ve nerelerinin
meşhur olduğuyla ilgilenmiyorum. Aksine meşhur yerlerden ve turistik olgulardan uzak durmaya
çalışıyorum.
Yine de özellikle tercih ettiğim mekanlar var. Sultan sazlığı, Hürmetçi Sazlığı, Aladağlar,
Kapadokya bunlardan başlıcaları. Genellikle geniş düzlükleri ve ıssız mekanları tercih ediyorum.
En sevdiğim mekanları soracak olursanız Sultan Sazlığı ve Aladağlar’ı listenin başında sayabilirim.
İç anadolunun ıssız, sakin ve derin duygusunu , kendimle harmanlayarak fotoğraflamaya
çalışıyorum. Burada doğan ve yaşayan biri olarak kendi duygularımı en iyi bu platolarda ortaya
çıkarıyorum.
Fotoğraflarımda sis, duman, toz, kar, yağmur gibi düşsel atmosferleri kullanmayı tercih ediyorum
genelde. Yaşadığım coğrafya ikliminden dolayı toz haricinde diğer atmosferleri bana çok vermiyor.
Ama yine de senenin bazı günlerinde oluşan bu atmosferleri bu mekanlarla birlikte yakaladığımda

yerimde duramıyorum. Sabırsız bir koşturmaya dönüşüyor. Daha önce not aldığım mekanların
zamanı geldiği için hızlıca hepsini çekme iştahıyla bazen elim ayağıma dolaşıyor.
Fotoğraflarımda yerel karakterleri kullanıyorum. Bu da mekan seçiminde belirleyici bir rol
üstleniyor. Örneğin daha önce sırf atmosferinden etkilendiğim için Hollanda’da fotoğraflar
çekmiştim. Zaman doğruydu, mekan doğruydu fakat dram eksikti. Fotoğraflarımdaki dramatik etkiyi
genellikle yerel karakterlerle sağlıyorum. Bu karakterler, çoçukluğumla özdeş ise elim makinaya
gidiyor. Diğer türlü yine çekmiyorum.
Çekim sürecimi özetlemek gerekirse; Öncelikle mekanları kafamda bir yere yazıyorum. Sonra
uygun hava koşullarının gelmesini bekliyorum. Sonra oraya gidip yerel karakterlerin fotoğrafıma
girmesini bekliyorum.
En çok sevdiğim zaman dilimi ise yağmur, öncesi ve sonrası.. Yağmur bulutları psikolojik olarak
beni gerçek dediğimiz yaşamdan soyutluyor.

Bir fotoğraf çekiminin hazırlık aşamasını nasıl yapıyorsunuz. Süreç nasıl işliyor?
Ekipman tercihiniz nasıl?
Yakın yerler haricinde çekim yapacağım yerde konaklamayı tercih ediyorum. Arabamın bagaj
kısmında kamp malzemeleri ve fotoğraf ekipmanlarım sürekli vardır. Bazen ansızın gitme fikri
oluşabiliyor. Malzemeleri tek tek toparlamak zaman kaybı olacağından bu yöntem işlerimi
kolaylaştırıyor. Fotoğrafı çekeceğim mekanlarda ya da ona yakın yerlerde doğada kamp yapmak
beni ruhsal olarak fotoğrafa hazırlıyor. Fotoğraf çekmeden önce ne kadar bana yaklaşırsam
fotoğraflarımla o kadar barışık oluyorum. Kendimi bana yaklaştıran düşünce ve duyguları, doğanın
sesleriyle ya da sessizliğiyle elde ediyorum. Kabul edelim ya da etmeyelim çoğumuz günlük
koşturmacaların içinde kişisel benliğimizi unutabiliyoruz. Mesailer, görevler ve toplumsal normlar
fotoğrafıma sinsin istemiyorum. Zaten bir anlamda bu normların dışına da biraz fotoğrafla
çıkabiliyorum. Ben samimi oldukça fotoğraflarım da samimi oluyor ve birbirimizi destekliyor,
dönüştürüyoruz. Ruhsal olarak hazır değilsem -diğer koşullar uygun olsa bile- motivasyonum
oluşmuyor ve fotoğraflar bana benzemiyor.
Çantamda her zaman iki makina olur. Her kisinde de birbirine denk gelmeyen odaklara sahip
objektifler takılıdır. Çekim esnasında çok hızlı hareket ediyorum. Bazen de çekeceğim konular çok
hızlı hareket ediyor. Her şekilde hıza ihtiyacım var. Hızlı lensler, hızlı makinalar ve hızlı hafıza
kartları benim ekipman takıntılarımın başında geliyor. Şu anda Fujifilm X-T2 kullanıyorum. Birinde
16-55 2.8, diğerinde ise 50-140 2.8 mm lens takılıdır. Bunun dışında nadir olarak 10-24 mm geniş
açı ve 23 mm sabit odaklı lensi kullanıyorum. Yaklaşık 3 yıldır aynasız sistem kullanıyorum. O
kadar alıştım ki aynalı sisteme yabancılık çekiyorum. Gittiğim yerlerde elektrik bazen olmadığı için
yanımda 6 tane yedek pil götürüyorum. 4-5 tane 64 gb UHS-2 destekli hafıza kartımı da sürekli
yanımda bulunduruyorum. Bunların dışında bir ekipman edinirken olmazsa olmaz kriterlerim ise şunlardır.

LCD açılır olmalı
Kaliteli video çekebilmeli
Kontrollerin tamamına yakınını gövdeden yapabilmeliyim.
Doğa koşullarına uygun olmalı. Yağmura, toza ve darbelere dayanıklı olmalı

Kısacası ekipmanlarımda pratikliği ve hızı tercih ediyorum. Bugün aynı sensöre sahip makinaların
genelde birbirine yakın fotoğraf kalitesi verdiğini gözlemliyorum. Çok küçük farklara sahip ISO ve
Dinamik alan değerleri benim için kriter değil.

Fotoğraf eğitimi veriyor musunuz?

Çok sık olmasa da zaman zaman farklı şehirlerde atölyelerim oluyor. Kısa süreli atölyeler
veriyorum. Ama bana kalırsa uzun zamana yayılmış fotoğraf atölyelerinin daha verimli olacağını
düşünüyorum. Ama hem benim açımdan hem de katılanlar açısından böyle bir zaman
yaratabilmek güç. Fotoğrafın derinlerine girince ancak o zaman hassasiyetler görünebiliyor ve
öznellik sağlanabiliyor. Bunun içinde zaman gerekiyor. Kendi atölyelerimde kendi fotoğraflarım
üzerinden bazı temel bilgiler aktarıyorum. Tonlarla ve renklerle çok ilgileniyorum. Genelde de bu
bilgileri paylaşıyorum.

Dijital düzenleme için hangi yazılımı tercih ediyorsunuz?
Fotoğraflarımı bilgisayardan Photoshop’la düzenliyorum. Çoğunlukla da işimi Camera RAW
penceresi üzerinden hallediyorum. Kendime pre-setler hazırlıyorum. Sharpen ve Noise giderme
için Nik Color eklentisini tercih ediyorum. Mobilde ise Lightroom ve Snapseed haricinde program
kullanmıyorum. Özellikle Lightroom’u mobilde çok pratik ve başarılı buluyorum.

Sosyal medya işinizi nasıl etkiledi? (siz de ne gibi etkisi oldu)
İşimi olumlu ya da olumsuz etkiledi diyemeyeceğim. Çünkü sosyal medyayı iş amaçlı
kullanmıyorum. Ama sosyal medya sayesinde bazı işler yapıyorum. Arada gelen işlerden
kazandığım parayı yine fotoğrafla ilgili oluşan masraflarıma harcıyorum. Ben bir fotoğrafçı olarak
Instagram’ı kullanıyorum. Haliyle de bana gelen işler fotoğrafik işler oluyor. Bazı markaların
fotoğraf ve video projelerini yapıyorum. İş olarak düşünseydim şayet bunun etkisinin olumlu
olacağı muhakkak.
Sosyal medya sayesinde tanınırlık olarak çok geniş bir kitle tarafından biliniyorum. Sosyal medya
hayatımıza girmeden önce tanınmanız için birinin size mikrofonu uzatması gerekiyordu. Ama artık
herkesin kendi mikrofonu var. Bu sayede fotoğraf camiası artık mecralar tarafından yönetilemiyor.
İsteyen herkes işlerini paylaşabiliyor. Bu yönden baktığımızda sanılanın aksine daha bağımsız ve
daha sahici olduğunu söyleyebilirim. Eskinden olsa adını duyamayacağım yetenekli fotoğrafçıları
Instagram sayesinde biliyor ve takip ediyorum.

Gelecek için projeleriniz neler?
Fotoğrafa biraz daha az zaman ayırıp biraz nefes almak istiyorum. Sürekli fotoğraf çekiyor olmak,
gözlem yapmayı engelliyor. Bazı zamanlar molalar verip tekrar dönmenin kendim için daha sağlıklı
olacağını düşünüyorum. Son zamanlarda video çekmek beni heyecanlandırıyor. Film
endüstrisinde kullanılan teknolojilerin, amatör ölçekte geliştirilmiş cihazları bu fikrimin oluşmasına
katkı sağladı. Örneğin 4K kalitesinde makinalar, titreşim önleme cihazları, mikrofonlar günümüzde
mobil ve bağımsız olarak projeler yapmak için hem fiyat olarak hem de ebat olarak uygun hale
geldi.

Yorum

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir